Hüseyin YILMAZ

Hüseyin YILMAZ

'Şehzade Katli'nin İslâmiyet’te yeri olabilir mi?

Başlıktaki suale cevab vermek, tasnif ihtiyacı ile karşı karşıya bırakıyor. Şehzâde, bilfiil isyana teşebbüs etmiş, çıkardığı fitne kanın akmasına sebep olmuşsa, “evet” denebilir. Gerisi için, “evet” demek, insanı sadece bir günahkâr olarak cehenneme müstahak etmez, küfürle de burun buruna getirip ebedî hayatını mahvettirebilir.

Bu yazının maksadı, tarihî seyri içinde hâdiseleri ele alıp, defalarca yazılmışları bir daha tekrarlamak değil; İslâmiyet’i bu dehşetli iftira ve irtikâbdan kurtarmakdır. İslâmiyet’e göre, niyet yalnız başına sebeb-i ceza değildir. Bir kişi, on kişiyi öldürme niyetini ilân etmiş bile olsa, on kişiyi öldürmüş gibi cezalandırılamaz. Değil buna Şer’i Şerif’le hükmetmek, beşerî hiçbir kanunla da hükmetmek mümkün değildir. 

Zirâ suç vâki olmamıştır. Suç vâki olmadığı için de son ana kadar niyet sahibi, hem vaz geçebilir, hem de niyetini herhangi bir sebebe bağlı olarak gerçekleştirmeye muvaffak olmayabilir. Dolayısı ile niyetine terettüb eden bir ceza varsa, o ceza verilir ki; istibdad idarelerini bir kenera bırakırsanız, dünyanın hiçbir yerinde bunun cezası niyet sahibini öldürmek değildir.

Bir de düşününüz ki, teşebbüs şöyle dursun, orta yerde bir niyet bile mevzubahis değil. Ancak diyorsunuz ki, ya böyle bir şeyi yaparsa? Bu ihtimalden hareketle yeryüzünde öldürülmeyecek tek insan kalmaz. Her insanı bu tuhaf ihtimalden hareketle öldürüp imha edebilirsiniz. Akıl ve iz’ana karşı bundan daha büyük bir cürüm işlenemez.

Dahası var: Düşününüz ki, devlete (Padişah)a isyan edebileceği ihtimalinden hareketle öldürülenler arasında emeklemekte olan bebekler de var. Hükümrânın aklına bakar mısınız? Diyor ki, “Bu bebek büyüyecek, bana veya kardeşine isyan ederek devletin bekasını (kendi iktidarı) tehlikeye düşürecektir. Onun için şimdiden öldürünüz.”

Behey adam! Nereden biliyorsun ki, o çocuk, erken bir hastalık veya başka bir sebeple ölmeyip büyüyecek, sonra isyan edip fitneyle kanın akmasına sebep olacaktır? Sorulacak en kaba ama en doğru sual, “Sen Allah mısın?” değil midir? Nefs-ül Emre sen mi hükmediyorsun? Kaderin mizanı senin elinde mi? Sen mi halkediyorsun?

Hadi katil olmayı göze alıp öldürüyorsun, öldür!.. Hesabını âhirette vereceksin elbet. Peki neden senin korkundan ödleri patlayan zavallı bir kaç âlimi fetvacı yapıp hem İslâmiyet’i kirletiyor, hem de o zavallıları da kendin gibi Cehennem’e sürüklüyorsun? 

Biliyorum! Düşünce kabiliyetleri düşük, fanatik tarafgir hissiyatının insanlıktan çıkardığı bazı kıt akıllılar, bu satırlara çok kızacakdır. Kızsınlar... Birinci mükellefiyetim, hakikatleri söylemekdir. Hele de bu hakikatler İslâmiyet’e taalluk ediyorsa, asla tereddüd etmem. Kim kırılır, kim kızar; beş para ehemmiyeti yok...

Korkmayınız! Bu satırlar Osmanlı düşmanlığı değildir, o muhteşem devletin hasenatlarına gölge de düşürmez. Aksine, yazdıklarıma muttali olanlar bilirler ki, Cihân Devleti Osmanlı’nın iyilikleri cihetiyle de yüksek bir makamda tutarım. Fakat bu satırlar, çok hususî bir mevzua bakıyor; muhakemesi yerinde olanlar maksadımı takdir etmekte zorlanmayacaklardır.

Bu mevzua, kaynaklar ışığında isbat zarureti hasıl olsa; buradayım...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
12 Yorum