Senai DEMİRCİ

Senai DEMİRCİ

Şeriat ve Diamond Tema

Diamond Tema ismi etrafında oluş[turul]an ‘şeriat’ tartışmalarını izledim. Düşüncemi merak edenler oldu. Konunun bir ‘düşünce’ konusu olmadığını belirterek başlamam gerek. Diamond Tema, karşısında ya da yanında olmamı gerektirecek bir düşünce üretmiyor. Ciddi bir ilgiyi hak etmeyen bir manipülasyonu yönetiyor ya da yönetenlere malzeme veriyor.

Diamond Tema’nın videolarında dikkatimi ilk çeken, ifadeleri değil, ifade etmedikleri oldu. Diamond’un yüzü her zaman nötr halde; jest ve mimiklerden arındırılmış gibi. Saatlerce konuştuğu halde yüzünde, bir an bile, neşe, sevinç, öfke, şaşkınlık, korku, üzüntü gibi bir duygu kıvılcımı belirmiyor. Ya çok iyi oynuyor ya da ‘aleksitimi’ dediğimiz bir duygu yoksunluğu içinde. Aleksitiminin de eşlik ettiği çok iyi bilinen otistik temalar sergiliyor.

Otistik zihin, dar bir alana derinlemesine odaklanır ancak derinleşmede ne kadar ustaysa, alanın dışına çıkmakta o kadar acemidir. Odak alanı dışına çıkıldığında bocalar. Israrla o alanda kalmaya çabalar, muhatabını o alana çekmeye çalışır. Diamond, kurguladığı şemanın sınırları içinde, kendi tanımlarına sadık kalıyor, tutunduğu mevziyi asla terk etmiyor. Bildikleri dışında bir bakışın olabileceğine dair en küçük bir tereddüt ifadesi göstermiyor. Diamond’u seyrederken, düşünen bir insanı değil, verileri çok iyi depolamış bir USB cihazı seyrediyorum hissine kapılıyorum.

Diamond’un gündeminde tuttuğu, kendisini “şeriat karşıtı” yaptığını söylediği, “mürtedin katli’” “hırsızın elinin kesilmesi” “İslam devleti” “Taliban” “Suudi Arabistan” “9 yaşında kızla evlenmek” gibi ateşli başlıkların sosyal medyada prim yaptığını biliyoruz. Medya, absürd ve tuhaf olanı, dengesiz ve marjinal duranı, “ya hep ya hiç”çi toptancı üslubu öne çıkarmakta ustadır. Sağduyulu tartışmalar, vicdanî ihtiyatlar barındıran fikir alışverişleri medyanın alt raflarında kalır her daim. Bu açıdan Diamond ya da benzeri profiller etkili ve ‘doğru’ medya malzemesi üretir; adından daha çok bahsettirir. Nitekim biraz da ‘İslamcı’ dostlarımızın linç yanlısı katkılarıyla ve gereksiz devletçi reflekslerin ‘hakaret davası’ tepkisiyle amacına ulaşmışa benziyor.

Diamond Tema hakkında yakalama kararı çıkarıldığını okudum. Umalım doğru değildir. Olur da Diamond’u bir yerde görürsem devlet yetkililerine ihbar etmem. Olur da Diamond isterse evimde saklarım. Beraber yaşarken, kulağıyla değil ağzıyla konuştuğunu, gözüyle değil kulağıyla duyduğunu, kalbinin kasılıp gevşemesiyle hayatta kaldığını, mide ve barsakları üzerinden sindirim yaptığını, akciğerleriyle nefes alıp verdiğini beraber görür ve böylece “şeriat”e nefes nefes uyduğunu, yani “insan doğasının yasaları”na göre yaşadığını anlamasına yardımcı olurdum.

‘Şeriat’ kelimesi, yüksek enerji yüklü, ateşli bir kelimedir. “Laiklik” “Yunan” “Ermeni” “LGBT” kelimeleri de öyle. Bu kelimeler etrafında çatışma cepheleri kurmak kolaydır; çatışma başladığında da çok az insan ilgisiz kalabilir. Çatışma ise reyting yapar. Bakın işte, “şeriat” kelimesi, Diamond’un taraftarlarının ve karşıtlarının arasında mermi gibi yağdıkça yağıyor; ne var ki kimse ‘şeriat nedir?” diye sormuyor. Sonuçta hepsi ‘şeriat’ kelimesinin yüksek enerjisinden nemalanıyor, ‘şeriat’ten yararlanıyor, biz saftirik seyircilerini ‘şeriat’le yönetiyorlar. Şu halde Diamond’dan daha “şeriatçı”mız yoktur; ‘şeriat’e borçludur şöhretini.

Bunca ateşli tartışmanın konusu şeriat falan değildir. Ortada bir düşünce de yoktur. Taliban’ı IŞİD’i, Bokoharam’ı, Haşdi Şabi’yi, El-Kaide’yi vs. tartışmasız şeriatçı kabul eden, onların eliyle yapılan her eylemi ‘şeriat’ sayan bir zeminde, şeriatçı olsanız da şeriat karşıtı olsanız da bir anlamı yoktur. Bu, artık demode olmuş bir stratejidir. Düşünce disiplini olmayan herkesi çağırdıkları bir polemik çukurudur.

Burada bir sanal labirent görüyorum. “Şeriatçı çocuk” da “şeriat karşıtı çocuk” da bu labirentte yarışan farelerdir. Bu labirent yarışmasında, yarışmayı kazansan da faresin, kaybetsen de faresin.

Diamond Tema, “agnostizm’in hakkını vermekten hayli uzakta. Agnostik, öncelikle aktif bir düşünürdür. “Bilmiyorum” demeye hazırdır. “Bilmiyorum” cümlesi, Hazreti Peygamber’in vahye verdiği ilk cevaptır; ilk hadistir. Kur’ân’ın bize melekler üzerinden telkin ettiği hikmet kapısıdır: “Biz bilmeyiz, Sen bilirsin...” [Bakara, 32]. Bu duruş, “başlangıç zihni” bahşeder insana, “ümmi” oluşun ta kendisidir. Her türlü öğrenmeye açıklıktır; dogmaları sorgulamaya, kabulleri askıya almaya çağrıdır. Ne yazık ki genç arkadaşımız “şeriat”ten anladığını bile sorgulamayı niyetli değil. Önüne ‘hadis’ diye getirilen her metni sorgulamadan ‘sahih’ sayan, eleştirdiği şeriatçilerle aynı tarafta duruyor. Bal gibi şeriatçıdır.

Şeriat, kimsenin ağzına polemik sakızı olamaz. Kur’ân, Diamond ve rakiplerinin sandığı gibi bir ceza kanunu kitabı değil, bir hayat kitabıdır. “Şeriat” “ilke” demektir. “Nomos”tur, “namus”tur. Matematik ilkeleri, fizik kanunları, biyolojik kurallar, astronomi ölçümleri pırıl pırıl şeriattır.

Bir çiçeğin tomurcuklanması, bir kuşun ötüşü, yağmur tanelerinin nezaketli inişi, bir kalbin kapakçıklarının açısı, su molekülünün hassas yapısı, beynin nöronal örüntüleri hayat dolu şeriattır. Tüm bunları sorgulamadan ve anlama niyeti olmadan, dogmatik doğru saydığı bir rivayetle, aziz peygamberimize [asm] pedofili imasında bulunmak, düpedüz ahlaksızlıktır, apaçık zibidiliktir, şüphesiz küstahlıktır, tartışmasız şerefsizliktir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
11 Yorum