Bayram ertesine kalanlar

Nefsi ile teşebbüs eden kişi: ‘Hep benim dediğim olsun, beni alkışlayan kim olursa olsun onların görüşleri yanlış-doğru başım üstüne. Ama şu var ya, şu, hep itiraz ediyor, sürekli hepimizin hatalarımı ikaz ediyor, bundan hiç hoşlanmıyorum, bir türlü bir kalıba girmedi, ama çalışkan da, Allah var, doğrusunu dersen işimize de yarıyor, en iyisi mi burada kalsın. Ama hiçbir işimize karışmasın, ne etliye ne sütlüye karışmasın. Hem ondan zaten yaşça da büyüğüm, ablası sayılırım, öyle değil mi? Kimse bana çıt bile demesin. Kimse emrimden çıkmasın, ben sizin ablanızım ben ne dersem o olur. Tamam mı? Burada ne olursa benim haberim olacak. Benden habersiz kuş uçmayacak, bak her ne kadar birkaç kişiye görev verdik ama yinede bana sormaları lazım. Kafalarına göre iş yapmasınlar. Misafir vs. gelecekse bilgim olsun, olur olmaz misafir kabul etmeyin. Bak biz kendi evimizde bile misafirleri randevusuz kabul etmiyoruz. Yeni yerimiz bir yılı geçmiş olsa bile zaten yeni sayılır, eşyamız az, ancak haftada bir kez bir araya gelebiliyoruz zaten. Öyle değil mi? Önceden haber etmeyen misafirleri de kabul etmeyin, başınızdan savın gitsin, kabul edelim diyen olurda, itiraz eden olursa, üstüne fırça atarak haşlayın onları. Arkanızda ben varım, kimse size karışamaz.

İstişare heyetleri nasıl olmalı
- Meşveret heyeti uyumlu kişilerden teşkil edilmelidir.
- Zıt karakterli insanların bir heyette bir araya gelmeleri uygun değildir.
- Mesleğimize ve meşrebimize uygun olmayan kişiler istişare heyetine alınmamalıdır. Bu tarz insanlar dershanemize ve dersimize iştirak edebilirler ancak istişare heyetine katılmaları uygun değildir.
- İstişare heyetindeki kişiler birlik, beraberlik ve insicam içerisinde olmalıdırlar.
- İstişare heyetinin başkanı, her üyeye eşit mesafede olmalı, hiç kimseye ayrımcılık yapmamalıdır. Adeta bir ağacın dal ve budakları ve yaprakları gibi her kesi kucaklamalıdır.
- Heyet başkanı yaşı büyük bile olsa bile yaşını etkinliğine basamak yapmamalıdır.
- Bir heyette en çok hizmet eden takdir edilmeli, diğerleri de ona göre teşvik edilmelidir.
- Hiç hizmet etmeyen, dedikodu üreten, ayrışma sergileyen, negatif enerji veren kişiler heyet içerisine alınmamalıdır.
- İstişare heyeti hiçbir zaman kendilerini diğer üyelerden üstün göremez.
- Manevi hizmetlerde başta herkes eşittir. Sonrasında ise üstünlük en çok hizmet edene ve en safi ve halis olana layıktır. En halis olan ise bu üstünlüğün Allah’ın bir ikramı olduğunu bilmelidir. Bu üstünlüğü ile Allah korusun, diğer kardeşleri üzerinde bir baskı aracı olarak gördüğü anda onun da ihlâsı da kırılır ve hasenatı elinden gider.
- Manevi hizmetlerde şeyhlik ve müritlik, as üst, büyüklük küçüklük ilişkisi olamaz.
- Heyetteki her bir kişi birbiriyle en yakın dost, arkadaş ve civanmert bir kardeştir.
- Heyet içerisinde yer alacak kişilerin kalbi ve kalıbı birlikte ilgili cemaat içinde olmalıdır. Gözü bulunduğu yerde, aklı başka yerde olanın, içindeki ortama ve heyete hiçbir faydası olmaz.
- Bu hayırlı işi ben yapayım, niye ben yapmıyorum, ben en iyisini yaparım diyen birisiyle yola çıkılamaz.
- Hizmet Allah rızası için yapılır, desinler diye yapılmaz. Bu şekilde hizmet edilirse başta ihlâs kaçar ve o hizmetin de bir tesiri kalmaz.
- Tembel insanlar eleştiriden asla hoşlanmazlar. Bu nedenle ten-perver ve tembel insanların heyet içerisine dâhil edilmesi uygun değildir.
- Kendi eksiklerini duyduğunda negatif tepki veren insandan o heyete bir hayır gelmez.
- Her türlü noksanlıklardan kaynaklanan eleştirilere açık olunmalı ve ikna edici cevap verilmeli, cerbeze, dedikodu yapılmamalıdır. Anlaşılmayan bir konuolursa telefonla sesli konuşma tercih edilerek her iki tarafta meramını birbirine iyice anlatmalı ve birbirini ikna etmelidirler. Birbirlerini anlamadan kırmış iseler helallik dilemelidirler.
- Heyette bulunanlar asla birbiriyle koro halinde ikili ve üçlü kulis yapmamalıdırlar.
- Bir meselede veya bir anlaşmazlıkta bir veya bir kaçı birleşerek yekdiğerine yüklenmemelidirler.
- Heyet içerisinde kimin ne söyleyeceği varsa herkesin huzurunda demelidir. Konuşulanlar dışarıya servis edilmemelidir. Alınacak veya alınan karaların önceden veya sonradan kulisi, dedikodusu asla yapılmamalıdır.

Hikâye-1
Geçen Ramazan bayramında, bir aile bir hafta önceden bir tanıdık STK vasıtasıyla haber vererek oradaki STK sekreterinden randevu almışlar. STK sekreteri de görevi gereği bu aileyi boşta duran oturanı olmayan bir dershanemize yönlendirmeyi düşünmüş ve sorumludan müsait olup olmadığını sormuş. Danışman ise istenilen yerin müsait olmadığını ancak dolu olan yerin bayramda müsait olduğunu söylemiş. Ancak STK sekreteri kardeşimiz bu muhterem aileyi boş olan başka bir dershaneye yönlendirmeyi uygun görmüş. Neyse sonunda dershane danışmanından izin almış, anahtarı almış, yarım saat evvel dershaneye gelerek önceden açmış, ama wc, banyo ve mutfak çok kirli, salon darmadağın, anlaşılan bayramdan önce orada temizlik yapılmamış. Halbuki kimsenin kalmadığı bir yer, temiz olması gerekir. Haftada bir açılıp kapanan bir yer olmasına rağmen çok kirli olması ilgilenilmediğini ortaya koyuyor. Misafirlerin birisi yukarı çıkıp eve bakınca burası kalmaya müsait değil, zaten hanım ve kızlar gelip görseler hiç beğenmezler dedi. Sekreter kardeş utanarak, sıkılarak onları yine temiz bir yerimiz sizin için var, biz sizi ortada bırakamayız, gerekirse evimiz de misafir ederiz demiş. Misafir ise: olmaz ise otel de kalabiliriz diyor. Sekreter kardeş çabucak, dershane danışmanından anında izin alarak daha temiz ve nezih bir yere götürüyor. Misafirlerimiz buraya bakınca yüzleri gülüyor ve bayramın 2,3,4. günü orada kalıyorlar. Ayrılırken de bir otelde kalınabilecek masrafın yaklaşık yarı kadarını o dershanemizin genel giderlerinde harcanması için maddi katkıda bulunuyorlar.

Hikâye-2
STK yönetim kurulunca alınan karalardan biriside aile pikniği yapmak. Piknik duyurusunu aile reisleri olarak baylar ile paylaşıyoruz. Piknikte yer ve malzeme kısıtlı olduğundan sadece heyet ve beraberinde derslere katılanlar davet ediliyor. Davete icabet edecekler en az yirmi aile varken ancak katılım dört beş aileyi geçmiyor. Sesli itiraz yerine sessiz protesto olduğu ortada. Nedeni: Herkesi niçin çağırmamışlar diyerek itiraz ediyorlar. Herkes çağrıldığında bay, bayan ve çocukları da kattığınızda 300 kişiyi bulabilir. Gideceğimiz yer ne buna müsait ne de böyle mali bir külfeti kaldıracak gücümüz var. Haliyle daveti heyet üyeleri ile dar çerçevede tutmak zorundasınız. Bu şartlar daha önceden heyet olarak ta karar altına alınmış olduğunda kafadan bir uygulama asla mümkün değil. Neyse bu uygulamadan hoşnut olmayanlar, kendilerince ayrı bir piknik programı yapıyorlar, tabii ihlâs yerine ihtiras olunca, bir hafta soğuklar, diğer hafta yağmur derken bir başka hafta sınav derken sonunda elde kalanlar dört beş kişi ile kendi kendine piknik yapmış oluyorlar. Buradaki kıssadan hisseyi size bırakıyorum.

Hikâye-3
Bu kurban bayramından bir hafta evvel bir kardeşimiz vasıtasıyla il dışından bir aile şehrimize misafir olarak geleceklermiş. Hocamız sekreter kardeşimize yerimiz müsait mi diyerek sormuş. O da dershane danışmanına haber vererek, müsait ise dört kişilik bir aile bayramın 4. ve 5. günü kalacaklarını iletmiş. Müsait olduğu onayını almış. Ancak misafirin geleceği günden bir gün evvel bu yerin ikinci danışmanı: Bu dershane kalan öğrencilerin bayramda ders çalışmaya geleceklerini ve dolayısıyla müsait olamayacağını bildirmiş. Bunun yerine alternatif boş duran ikinci bir dershanemize yönlendirmiş. Bunun üzerine sekreter kardeş evin hanımı vasıtasıyla bu yerin ikinci danışmanı ile irtibata geçerek anahtarı nasıl alacaklarını, müsait olup olmadığını sormuş. Müsait olduğu teyit edilmiş. Ancak kendisinin gelemeyeceğini anahtarı bir tanıdık bir iş yerine bırakabileceğini ifade etmiş. O gün iş yeri kapalı olduğundan anahtar verilememiş, bundan dolayı bilgide verilmemiş. Sonuçta randevu saati gelmiş çatmış, misafir bir saat sonra varacağını bildirmiş. Hızlı arayışlardan sonra, üçüncü danışman devreye girerek anahtarı getireceğini ifade etmiş. Bu danışmanımızın ise dershanenin doğalgazı, elektriği ve suyundan, klimasından, nevresim, yastık ve battaniye olup olmadığından herhangi bir bilgisi yok. O da anahtarı eşine vererek aradan çıkıyor. Eşi de arkadaşımız, o da tabiatıyla dershanede ne var ne yok bilmiyor. Misafirler ile birlikte üçümüz içeri giriyoruz, sanki uzun süre ders yapılmamış gibi dershanemiz havasız kalmış tabiatıyla. Hava sıcak, klimanın kumanda pili yok, banyo içi karanlık lamba ve duyu çalışmıyor, Kanepe var ama içinde nevresim, çarşaf, yastık ve battaniye yok. Biraz arayıştan sonra bir yüklükte bir ki tane yastık ve çarşafa rastladık ama dört kişilik bir aile için bu da yetersiz kalacak dedik. Bu sürprizler neticesinde pes etmek yok, babamın adı hıdır elimden gelen budur diyerek, hemen dernek merkezimizden dört kişilik nevresim, yastık, çarşaf ve battaniye takımı getirdik, diğer eksikleri anında giderdik. Misafire kullanılabilir halde teslim ettik. İki gün kalan misafirimiz hoşnut olarak ayrıldılar.

Her üç hikâyeden çıkabilecek üç davranış şekli
Birincisi: Dershanelerimizin eksik yönleri ifade edildiğinde koro halinde bir anda, ama, fakat, lakin ile karşı atağa geçerek tepki verenler.
İkincisi: Benim haberim yoktu, ama yinede eksikleri ifade ederken kimseyi eleştirmeyin. Boş ver geç gitsin.
Üçüncüsü: Dershanelerimiz il dışından gelecek misafirlerimize açık tutulmalı, danışmanlar buranın eksiklerini kabul ederek, kısa sürede giderileceği hususunu bir teşekkür ile ifade etmelidirler. Tüm eksikleri birlikte gidermeye hazırız.
Siz olsaydınız hangisini tercih edersiniz?

Kıssadan hisse: Tepki değil, yaklaşım
Bay ve bayan dershanelerimiz öncelikle orada ders yapmak, öğrenci barındırmak ve gerektiğinde il dışından gelen misafirleri yatılı olarak ağırlamak için vardır. Bizler bu mekânlara bu nedenle masraf eder, emek veririz. Hatta bazen, bizlere hayır olarak karşılıksız verilen bu yerleri bu amaçla kullanmaktan başka ne hedefimiz olabilir? Misafir bir mekânın bereketidir, ayrıca misafirler babamızın oğlu da değil ki birinci derecede evimizde değil de buraya mı bırakıyoruz desinler. Bizler de zaman içerisinde il dışına çıktığımızda diğer illerdeki dershanelerimize bizde misafir olarak kalırız, hatta bir miktar cari giderlerine katkıda bulunuruz. Ki, hatta katkıda bulunmak mecburi bile değildir. Herkes kendi bütçesine göre car giderlere katkıda bulunabilir. Ayrıca içinde bulunduğumuz dernek ve cemaatler gün geçtikçe büyümekte, ihtiyaçları artmakta, çevresi gelişmekte, sınırları il dışını aşarak ülke çapına yayılmakta. Şanlıurfa gibi maneviyat şehrinin misafirlerinin de eksik olmayacağını herkesin bilmesi gerekir. Her an misafir çıkagelir.Dershanelerimizin hepsi olmasa da, en azından bayan ve bay olmak üzere iki adedinin misafirlerin kalabileceği şekilde düzenlenmesi gerekir. Aslına bakarsanız, buraların evlerimizden daha düzenli ve tertipli olması lazım. Dershanelerimizde görev verdiğimiz danışmanlar asil olsun yedek olsun mutlaka içindeki malzemeden haberdar olmaları, eksiklerini bilmeleri, noksanlık varsa günü gelmeden tamamlamaları ve hazır kullanılabilir duruma getirmelidirler. Ona göre de misafir kabul edip etmeyeceklerini bildirmelidirler. Eksiğimiz varsa tamamlayalım, tamam etmemiş isek misafir kabul edemeyeceğimizi bildirelim. Misafir kabul edecek isek dershanemizi tüm boyutlarıyla gözümüzün önüne getirerek ona göre karar verelim.

Netice-i kelam
Bir dernekte, bir vakıfta veya bir cemaatte erkek ve hanım hizmetleri tabii olarak varlıklarını sürdüreceklerdir. Bizden sonraki nesillerimizin gelişimi bizlerin çalışkan ve uyumlu olması ile mümkündür. Her STK da bay ve bayan hizmetleri her ne kadar bir biriyle ayrı olarak görülse bile birbirini tamamlayan parçalar gibidirler. Birinde çıkan bir aksama ister istemez diğerini de olumsuz yönde etkileyebilir. Her STK hanımlar ve gençlik komisyonları mevcuttur, hepside bir ana organa yatay olarak bağlıdır. Kimse kendi başına buyruk çalışamaz. Herkes yaptığı işten ve davranıştan sorumludur. Hangi komisyon olursa olsun ilgili STK yönetim kuruluna bağlıdır. Herkes o STK işleyişine göre yerini ve konumu bilir, çalışmasını yapar, yetki ve etkisinin nereye kadar olacağını bilir. Sıradan bir STK da bile aynen böyle çalıştığı gibi görevi Allah rızası ve maneviyat olan cemaatlerin bundan geri kalmaması gerekir vesselam.

Bu duygu ve düşüncelerle siz değerli kardeşlerimizin ve okuyucularımızın geçmiş bayramlarını tebrik eder, huzur-u kalp ile çalışmalarını sürdürmelerini, aralıksız, bol okumalarını, Risale-i Nur vasıtasıyla tefekkür etmelerini, her olaya bu pencereden bakmalarını, okuduklarından feyiz almalarını, sınırsız ve sinirsiz hizmet etmelerini dilerim. Allah’a emanet olunuz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
7 Yorum