Muhammed Numan ÖZEL
Şerh ve izah Çalışmaları
Risale-i Nur’un şerh ve izahı ehemmiyetli bir vazife olarak nur talebelerine tevdi edilmiştir. Mürur-u zamanla daireye sadakatle dahil olan yeni nur talebeleri teknolojinin getirdiği sühuletle çok daha kolay bir tarzda nurlara eski nur talebelerinin çektiği sıkıntıları çekmeden onlar kadar belki de onlardan daha fazla Külliyata vâkıf olacakları akıldan uzak bir şey değildir. Telefonlar ve muhtelif nur sitelerinde var olan külliyat metinleri ve ders videoları insanın nurlarla ünsiyet kesbetmesi ve nurlara kalb ve ruhunun ısınıp dostluk oluşturmasına muavenet etmekte, asistan vazifesini görmektedir.
Nedendir bilinmez ki ya bir hased yada nura sadakat namına yapılan her şeye muhalefet etmek gibi bir his veya bir damar bazı eşhasta tezahür etmektedir. Hakikaten garip hâldir bu hâl. Çünki “Risale-i Nur bir kenz-i mahfî ve bir sandukça-i cevher ve menba-i envârdır.”[1] Böyle bir kenz-i mahfi olan gizli hazinenin cevherlerinin çıkartılmasına karşı çıkılması ise acınacak bir hâldir.
Risale-i Nur Külliyatı “bir kenz-i mahfîyi iddihar ediyor.”[2] Bu iddiharat yani yapılması gerekli olan işi yapanları hased veya bağnazlık damarı ile tenkid edip yaptığı vazifeye sed çekmeye çalışmak ise bir hamakattir. Faraza sadîk olsan, sadîk-ı ahmak olursun. Adüvv-üd dinden daha muzırsın.” [3] belki ağır olmadı mı dersin ama şuna bakmak lâzım. Yapılan işe ortaya sonradan bir şeyler peydahlamak değildir, var olan bir hazinenin cevherlerinden istifade ederek bir şey yapmaktır. Ortaya bir emek, bir eser, bir sühulet çıkartmaktır. “her şeye zahire göre hükmetmemek gerektir. Muhakkikin şe'ni; gavvas olmak, zamanın tesiratından tecerrüd etmek, mazinin a'makına girmek, mantığın terazisiyle tartmak, herşeyin menbaını bulmaktır.” [4] muhakkik yani meseleleri delilsiz olarak değil delilleri yanında hazır olmak gerektir. Yoksa çok rüzgara oyuncak olan yaprak gibi savrulur durur insan. Muhakkik olmak bu sebeple ehemmiyetlidir. Yelkenli gemi ile ne tarafa gitmek istersen yelkenini or yöne çevirirsin. Rüzgar o yöne seni götürür. Yoksa kaptan aynı kaptan, rüzgar aynı rüzgar, gemi aynı gemi.. ama senin istikametini belirleyen şey ise yelkenin konumudur.
Şerh ve izah meselesine dair: “Risale-i Nur size mükemmel bir me'haz olabilir. Ve ondan erkân-ı imaniyenin her birisine, meselâ Kur'an kelâmullah olduğuna ve i'cazî nüktelerine dair müteferrik risalelerdeki parçalar toplansa veya haşre dair ayrı ayrı bürhanlar cem'edilse ve hâkeza.. mükemmel bir izah ve bir haşiye ve bir şerh olabilir.” [5] derken şerh ve izahın usulünü de gene buradan alıyoruz. Aynı meseleyi netice yeren mebhasın cem edilmesidir. Bunun nümunelerini ve böyle olması gerektiğini Zübeyr Gündüzalp ağabeyimizin (ra) çalışmaları olup şimdi elimizde okunan Hizmet Rehberi, Mirkat-üs Sünnet, Rahmet ve Şefkat ilaçları.. gibi eserlerden de görmekteyiz. Kendisinden bir şey katmadan orijinal metni alıp bir araya getirmiştir. Gene çok kimsenin elinden bırakmadığı İman ve Küfür Müvazeneleri eseri de Merhum Said Özdemir Ağabeyimizin (ra) bir çalışmasıdır ve umumen kabul edilmiştir. Demek ki bu tarz çalışmalara ihtiyaç var. O hakikate muhtaç olan gönüllerde önüne hazır konulmuş bir eser.. yemede yanında yat cinsinden.
Risale-i Nur Külliyatını Şerh ve izah çalışması yaparken başka eserler şerh ve izah içerisine giremez hariçten kalem karışamaz. Zannederim ki, hakaik-i âliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş, başka yerlerde aramaya lüzum yok. Yalnız bazan izah ve tafsile muhtaç kalmış. Onun için vazifem bitmiş gibi bana geliyor. Sizin vazifeniz devam ediyor.”[6] “Risale-i Nur'un hocası, Risale-i Nur'dur.”[7] sırrınca Nur’un izahı ancak yine Risale-i Nur’la yapılır. Risale-i Nur bir eksiklikten dolayı değil tam aksine sahip olduğu zenginlikten dolayı şerh ve izah edilir. Risale-i Nur Külliyatı muhakkik ve müdakkik üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin (ra) hakikat denizinde bir kenz-i mahfi olan Kur’an-ı Kerim’den almış olduğu mücevherattır.
“Bu durûs-u Kur’âniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müctehidler de olsalar, vazifeleri, ulûm-u imaniye cihetinde, yalnız yazılan şu Sözlerin şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir.”[8] hakikati bunu ifade etmektir. Şerh ve izah, Risale-i Nur’un mizan ve muvazenelerine göre, Risale-i Nur hakikatlerinin dışarısına çıkmadan yapılır.
Nefsin enâniyet-i ilmiyeden aldığı hislerle yazılan şeyler şerh ve izah değil, soğuk bir muaraza veya nâkıs bir taklitçiliktir. Şerh ve izahlarda enâniyet-i ilmiye hükmetmemelidir. Şerh ve izah, Risale-i Nur hakikatlerinin ifade ettiği manayı kaybetmeden o mana etrafında ve dairesinde olmalıdır. Bir nevi hakikatın etrafında yapılan kazılar gibidir. Kazılar hakikatin ortaya daha net olarak çıkması içindir. Hakikatlerin manası kaybolduğunda şerh ve izah o noktada bitmiş demektir. Zaten kaybolduğunun alameti ise tesir etmemesindir.
Barla Lahikasında; “Muhterem Üstadım, fakirin bir nokta çok hayretini mucip oluyor. Sizden bir meselenin izahını rica ediyorum. İzah ediyorsunuz. O izahta da, muhtaç izah noktaları bulunuyor. Öyle lâtif ve şümullü cümlelerle cevap veriyorsunuz ki, o cümleleri de anlamak için sual icap ediyor. Bundan şu netice çıkıyor ki, Sözlerinizin her satırı bir kitap teşkil edecek kadar şümullü ve mânidardır. İstenildiği kadar izah olunabilecektir.” diyen Re’fet ağabeyin ifadelerinden de anlaşıldığı üzere Risale-i Nur’un dairesinde, nurların dışına çıkmadan hakikatler istenildiği kadar izah edilebilir. İzah edilmesini istemek Nurları tahrip veya mesleğe sadakatsizlik değildir. Hakikati fehmedip anlamak için istenir.
Şerh ve izah yeni şeyler getirmek değil, bir kenz-i mahfinin reşahatı olan Risale-i Nur’un mana ve kelime hazinesinden istifade etmek demektir. Buna karşı çıkmak ise alışılmışın dışına çıkmaktan korkmaktan başka bir şey değildir. Alıştığı tarzı terketmek korkusu şu darb-ı meseli derhatır ettirir “herkese kendi adeti hoş gelir!” bir nevi bunda enaniyet kokusu da geliyor. Çünkü benim dediğim doğrudur, benim bildiğim gibi olur manaları hafi olarak seziliyor. Şerh ve izah çalışması yapan kardeşlerimi tebrik ederim.
Selam ve dua ile...
[1] Emirdağ Lahikası-1 ( 97 )
[2] Barla Lahikası ( 178 )
[3] Birinci Makele / Yedinci Mukaddeme - Muhakemat ( 34 )
[4] Birinci Makele / Beşinci Mukaddeme - Muhakemat ( 26 )
[5] Kastamonu Lahikası ( 56 )
[6] Kastamonu Lahikası ( 56 )
[7] Konferans / Sözler ( 772 )
[8] 29. Mektup / Mektubat ( 426 )
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.