Milyonlarca hayranı vardı ama tek başına öldü.
Kim mi:
Michael Jackson!

70’li yıllarda başlayan popülaritesi, 80’li yıllarda tavan yaptı. 90’lı yıllarda iniş… Ardından 2000’li yıllarda da çöküş devresi yaşadı.
“Thriller” adlı parçası halen dünya çapında en çok satan albümlerin başında geliyor Jackson’un.

Onun hakkında en çok konuşulan şey, siyahi olmasına rağmen, beyazlama çabasıydı. Daha sonra beyaz ten için kullandığı ilaçlar onun metobolizmasını bozdu. Gariptir, yüzü daha beyaz olmasın diye hep bronz renge boyadı.
Çocuk tacizi davaları da onun başını ağrıtan konuların başındaydı. Uzun süren mahkemeler sonrası bunalım…
Ardından kısa dönem yaptığı evlilikler ve Müslüman olduğuna dair iddialar gazete sütunlarında dolaştı.
Son olarak cilt kanserine yakalandı. Kanser tedavi sonrası dünya turuna çıkmayı planlıyor, şöhretine kaldığı yerden devam etmek istiyordu.
Hızlı yaşadı, genç öldü. Kalbi aniden durdu.

Jackson, tüm Amerika Birleşik Devletleri Başkanlarından daha popülerdi.
Para dersen, onun için hiçbir zaman sorun olmadı. Attığı her adımdan zaten kazanıyordu.
Bunca dünya malına rağmen kişiliği hiçbir zaman gelişmedi Jackson’un. Yaşadığı dünyayı siyah camlar arkasında izledi hep.
İnsanlar arasına karışmaktan korkuyordu. Çünkü insan üstü varlık olduğuna inanıyordu. O zirvede olmalıydı!
Yüzünü maskelerle gizliyordu. Mikrop almaktan korkuyordu. Halbuki asıl mikrop içindeydi. Popülizm mikrobu!

İlaç kullanırken ölümlü olduğunu düşünüyor muydu bilemiyoruz. Ama bu ani ölümü onu şimdiden efsane yaptı bile.
Tıpkı Amerika’nın dünyaya pazarladığı diğer efsaneler (!) gibi: Elvis Presley, Marilyn Monroe, James Dean...
Onlar bu dünyada efsane olmuş, kaç yazar?
Ölüm gibi bir tokat olduktan sonra.
“Popun ilahı” (!) diyorlardı ona.
“ilah”lar ölür mü? Ölüm bu putları teker teker devirdi.
Bu yalın gerçek karşısında medya insanlığa yeni “ilah”lar lanse edecek, ediyor da.
Ama ölüm her seferinde bu ilahların canını okumaya devam edecek.