Sözü taassubundan anlamak

Sanırım insanda görünmez bir 3. kulak var: Taassup kulağı!
Karşılıklı anlaşmazlıklar ve tahammülsüzlükler insan ruhuna buradan giriyor.

Yahut kulakla kalp arasında bir dönüştürücü var; insanın halet-i ruhiyesi, aldığı terbiye ve yetiştiği çevreye göre şekilleniyor bu manevi organ. Nasıl şekillenmişse akla ve kalbe gönderdiği iletiler de o minvalde oluyor. En güzel sözler, en şefkatli ikazlar, en can alıcı hatırlatmalar, o dönüştürücünün içine girince o renge boyanıp değiyor akla yahut kalbe…

Son iki yazım, bazı kardeşlerimizin dönüştürücülerinin de mahiyetini ortaya koydu. Fena ve fani bir adamın güzel ve baki bir sözünü gözü gibi sevdiği kitaplarına alan ve ölümsüzleştiren bir müellifin eserlerini okuyanlar, bir yarayı işaret etmeye çalışan bir kardeşlerinin sözlerinden ihtilaf, fitne tehlikesi, medrese düşmanlığı, vs çıkardılar.

Koynundaki akrebi gösteren adama “sen kendi koynundaki akrebe bak önce!” diyenler bile oldu :) !

Bu tip tepkileri bekliyordum aslında. Şaşırmadım; lakin bir kez daha üzüldüm.
Neye mi?

Hâlâ kimilerinin zaafına dair ikazların, cemaatin değerlerine hakaretmiş gibi algılanmasına…
Bir problemi deşifre etmenin bedelinin kimilerinin ruhunda aforoz mekanizmasını harekete geçirmesine vesile olmasına…
Uhuvvet ve muhabbet söylemlerinin yalnızca iltifat ve takdir merkezli olduğunda devam edebilmesine…

Ehli gaflet ve dalalet hakkında ifade edilebilecek bazı temennilerin “aba altından sopa göstermek” nevinden hala yapılabiliyor oluşuna…
Ahmak çocuklar gibi risaleyi şefkat hatta zecr tokatlarına alet etmek temennisiyle tehditkâr ifadeler kullanabilenler olmasına…
Vs. Vs.

Açıkçası çok umurumda değil böylesine kendinden menkul garaib haller… Umurumda değil, çünkü Risale-i Nurun ne dilinde ne verdiği mesajda ve de ondan hakiki manada istifade etmiş şakirtlerinde böyle hastalık belirtisi tepkiler ve haller yok.

Problem genellikle risale dairesine aidiyetini “his” merkezli olarak belirleyen kimselerin hırçınlıklarından çıkıyor. Zira hiçbir şeye feda edilemez bir hakikate olan bağlılık bir futbol takımı holiganlığına dönüşüyor böyle kimselerde… Tahkiki bir iltizam ve intisapla değil hissi bir tarafgirlikle bağlanıldığında böyle şeyler olması da gayet normal oluyor…

Lakin gerçekten üzüldüğüm bir nokta var ki o da yazının vermek istediği mesaja hasr-ı nazar edilmeksizin projenin mahiyetinin dışında yakıştırmalar yapılması...

Birkaç yazıda üstünde durmaya çalıştığım  “Bekârları Evlendirme Vakfı” projesinin kimilerince televizyonlardaki evlilik programlarıyla karıştırılması beni hayrete ve hüzne düşürüyor!

Zira yazılarda asıl vurgulanan şey, evlenmeye niyet edip de maddi imkânı el vermeyen kimselere destek olunması… Yani, bir genç evlenmek istediğinde ve bu mesele ciddiyet kazandığında bu gencin evlenmesine maddi katkıda bulanacak bir oluşumun adı “B.E.V”.  Bekâr kızlarla bekâr erkekleri bir araya getirip tanıştırıp onların arasını yapacak bir “çöpçatan merkezi” değil!

Onun için lüzumsuzca tepkiler vermeye ve hissi davranmaya gerek yok!
Keza, “Medrese açmaya ne gerek var! Gençleri evlendirelim!” gibi bir şey de söylemedim. Medrese açmak gibi bereketli ve hayırlı başka toplumsal sorumluluklarımızın olduğunu da hatırlatmaya çalışıyorum.

“Komşusu açken tok yatan bizden değildir!” hadis-i şerifini iki tas çorbayla sınırlandırmayalım lütfen! Hz. Peygamber (s.a.v)’in bu sözünü her çeşit toplumsal probleme karşı bir duyarlılık uyarısı olarak almak gerekiyor sanırım. (Osman)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
6 Yorum