Star Gazetesinde Nurculuk Eleştirisi

Son zamanlarda merhum Bediüzzaman ve Risale-i Nurlar’a her vesile ile taarruz etmek giderek bir alışkanlık haline geldi. Bu taarruzların alamet-i farikası mevzii olması daha doğrusu belirli bir zaman diliminin itinalı bir şekilde seçilmiş olmasıdır. Geçmişte de bu tarz eleştiriler olmuş ve bunlara başta nur müellifinin kendisi olmak üzere kafi ölçüde ‘müskit’ cevaplar verişmiştir. Son dönemlerde yapılan eleştiri ve saldırılar ‘ilmi’ olmaktan çok ‘siyasi’ olduğu çok açık.

Geçtiğimiz ay Star Gazetesi açık Görüş sayfalarında Prof. Bedri Gencer imzasıyla çıkan birkaç yazıya bu köşede muadil bazı cevaplar vermeye çalışmıştık. Kabul etmem gerekir ki Bedri Hoca’nın olgun kişiliği sayesinde güzel ve verimli bir müzakere ortamı oluşmuştu. Gencer hocanın bıraktığı yerden devam etmeye pek istekli olduğu anlaşılan Şaban Bıyıklı imzalı bir yazı aynı sayfalarda çıktı. Bu yazıda da üç aşağı beş yukarı yanı bilindik ve tanıdık ezberlerin tekrar edildiğini okuyanlar bilirler. Hem de ölçüyü muhafaza edemeyip kaçıran derbeder bir üslupla.

Biz ısrarla kavli leyin tavrımızı muhafaza ederek bir şeyin su-i istimali ile o şeyin aslı arasında kapatılması olanaksız bir uçurum olduğunu söylerken bazıları birtakım su-i misallerden yola çıkarak koca bir camiayı veya hareketi mahkum etme yarışına giriyorlar. İslam tarihinde kendisini Kuran’a ve sünnet’e nispet eden onlarca sapık fırka (fırak-ı dalle) ismi sıralamak mümkün. Bunların vahim yanlışları ve dahi savrulmaları iki mukaddes kaynağa mal edilemeyeceği gibi kendisini Risale-i Nur’a ve Bediüzzaman’a nispet eden bazı marjinal grupların da affedilmez hataları nezih kaynak olan Risalelere mal edilemez. Bunlara mukni ve makul cevaplar vermek gereksiz artık çünkü anlaşılan amaçları makul ve mukni cevaplar almak değil, öyle olsaydı münakaşaya sebep bu minvalde yazılmış yüzlerce yazıya bir göz atma zahmetine katlanırlardı. Bunların mümeyyiz vasfı risalelere tabir yerindeyse oryantalistlerin Kuran’a dışarıdan baktıkları gibi menfi bir gözle bakmayı adet haline getirmiş olmaları.

Şaban Bıyıklı imzalı son yazıda ısrarla nurculuk hareketini F. Gülen ve kedicikleriyle meşhur Adnan Oktar’la özdeşleştirme girişimi dikkat çekiyordu. Güya bu tarz ‘paralel’ hareketlerin besleyicisi, mesiyanik ve mesihlik iddialarının tetikleyicisi Risale-i Nurlarmış… Halbuki risaleler umumun malıdır, kimsenin onları temellük etmeye hakkı yoktur. Kimseye “okumayın, istifade etmeyin, kaynak göstermeyin” demeye de hakkımız yok. Bazı aşırı grupların kendi şartlanmış kanaatlerini meşru göstermek için risaleleri istimal etmiş olması risalelerin meşruiyetine halel getirmez. Bahsi geçen gruplar ile nurculuk ilişkisi asli değil arazidir. Zaten Gülen cemaatinde bilhassa son dönemlerde risalelerin nasıl usulca devre dışı bırakılıp onun yerine “pırlanta serisi”nin konulmaya çalışıldığını cemaatle azıcık irtibatı ve aşinası olan herkesin malumu. Adnan Oktar tayfasını söylemeye gerek bile yok zira bir düşünce hezeyan seviyesine varınca diyalog imkansızlaşır. Kaldı ki apokaliptik olarak nitelendirilen mehdilik gibi hususlar Risalelerle ortaya çıkmış değil, bilhassa mehdi inancı risalelerden önce bin dört yüz senedir var. Uzaktan bakınca dağların zirvesi ile bulutlar bitişik gibi görünür ama yakından bakında ikisi arasında en az dağlar kadar bir uçurum olduğu anlaşılır. Malum gruplarla Risaleler arasındaki ilişki durumu da aynen böyledir.

Nurculuk aleyhinde Star gibi bir gazetede en basit eleştirilerin bile yer bulabilmesi buna karşılık bu eleştirilere cevap sadedinde yazılan yazılara hiç mi hiç yer verilmemesi çok düşündürücü. (Sözgelimi Bedri Gencer hocayla yaptığımız müzakere münasebetiyle kaleme almış olduğum üç yazıyı da Açık Görüş’e göndermeme rağmen hiçbiri yayınlanmadı) bunlar yazının başında eleştirilerin mevzii olduğu tespitimizi doğruluyor gibi. Böyle talihsiz bir zaman diliminde kendi safımızda böylesi nahoş polemiklerin olması hayra alamet değil.

Mevzii olduğu aşikar olan bu kabil saldırı ve eleştirilerin umumiyetle zahirici-mealci canipten gelmesi hiç de şaşırtıcı değil. Son zamanlarda bazı siyasi mahfillerde kendilerine yer bulabilen bu cenah yakın gelecekte birer ‘paralel’ adayı olarak arzı endam etmesi tesadüf olmayacaktır. Hasılı Nurculuğu, Gülen cemaati veya başka bir grupla aynileştirmek açık bir iltibastır şayet bu cehalet eseri değilse büyük bir günah ve vebaldir. Bir şey daha kaldı ki bizim safta kalem sahibi bazı zevatın (Mücahit Bilici) bu tarz eleştiri ve saldırıları onaylayıcı yazılar kaleme almaları. Asıl üzücü olan bu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
11 Yorum