Sulh hayrı

Sulhun hayır olduğundan bahseder Kerim Kur’an, Kelam-ı Ezeli. Şerlerin, kötülüklerin, düşmanlıkların, kinlerin, kavgaların, savaşların eksik olmadığı dünyada iyiliği, güzelliği, doğruyu, sevgiyi, sulhu, paylaşımı, kardeşliği, diğergamlığı tercih etmek ve onda ilerlemek; hayrın peşinden gitmek olsa gerek.

Hayrın olmadığı hayat çekilesi değil; şerrin her şeyi ile hükmettiği yaşantı da öyle. Asıl olan, birincil olan, galip gelenin güzellik ve hayır olması, geçici şerleri tahammül ettiriyor, tebei çirkinlikleri sabrettiriyor.

İnsan bir âlem, her bir insan ayrı bir âlem; yaratılış ağacının meyvesi olması hasebiyle âlemde ne varsa onda çekirdek mesabesinde var; dünyada savaşlar olduğu gibi onun iç âlemi de yıkıcı savaşlar yaşıyor; zaten içteki savaşta iyilikte yenilenler dışta insanlığı katlederek insanı öldürebiliyor.

Bir yanımız Kabil bir yanımız Habil, bir yanımız Firavun bir yanımız Musa, bir yanımız Nemrut bir yanımız İbrahim. Zıtlıkların cevelangahında dönüşüp, değişip duruyoruz; kâh nefsimizi dizginleyip hayrı buluyor, kâh ona uyarak şer işleyebiliyoruz. İşlenilen şerler fark edilip telafi etme gayreti gösteriliyorsa göstergeler hayır yolunda ilerlendiğini gösteriyordur.

Kardeşinin kabini kırmak, komşusunu rencide etmek, mesai arkadaşını küçük düşürmek, kendisi gibi düşünmeyene kin gütmek, başka dinde, başka inançta ya da inançsızlıkta olanı zulmetmedikçe ona zulme yeltenmek kabul edilir bir insani davranış değil; kabul ki bunlardan birini yaptı; kırdığını tamir etmek, rencide ettiğini yüceltmek, küçülttüğünü büyütmek, zulmettiğinden af dilemek de bir o kadar insani davranış ve tutum. Tutulmayacak bir şey varsa inatta direnmek, kinde kıvam, tarafgirlikte sebat, öfkede süreklilik, adavette devam; sonlanmayacaklarsa sevgi, saygı, şefkat, rikkat, dostluk…

Zulmeden el kırılır; kırarken bile öfke güdülmez, zalimin yakınları ceza dairesine sokulmaz, Milletine hiç teşmil edilmez; Zira kine kin, adavete adavet…

Zulmü sirayet ve inikâs deniliğine düşen iç dengeleri kuramamış, aklını ve kalbini nefsin tasallutundan, şeytanın tuzağından kurtaramamış bir insaniyetsizdir. Bu insansızların hangi ırktan, hangi ülkeden, hangi kıtadan oldukları ve hangi zamanda yaşadıkları önemli mi? Önemli olan bu hayırsızların safında, yanında olmamak onlara en küçük bir meyil bile göstermemek; yakacak olan ateşten başka nasıl kurtulunur?

Hadiseler, insanlar, hayat, kâinat Kur’an’ın emrettiği üzere harfi okunursa sulh hayra yakalanmış olunur. İsmi okuma ise nefsi firavunlaştırır, aklı hezeyanlaştırır, kalbi karartır, ruhu daraltır, duyguları donuklaştırır; öylesi zulüm düşkünleri yeryüzünü yakmaktan hiç çekinmezler. Bugün ve dün olduğu gibi.

Her daim sulh hayrı üzere olmak temennisiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.