Muhammed Numan ÖZEL
Şuur Ateşi
İnsan imtihan için yaratılan son mahluktur, öncesinde cinler… Biz Âdemoğlunun hilkatinde Azâzil’in kışkırtmasıyla Melaike, Cenab-ı Hakka istifsara başladığı herkesin malumudur. Azâzil bu hadiseden sonra İblis ve Şeytan sıfatlarını yüklenmiştir.
Kelam-ı Kadim, Furkan-ı Hakimde Şeytanla olan bu mükaleme şu şekilde geçmektedir:
Hicr Suresi 32-38
32.Allah, “Ey İblis! Saygı ile eğilenlerle beraber olmamandaki maksadın ne?” dedi.
33.İblis dedi ki: “Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş balçıktan yarattığın insan için saygı ile eğilemem.”
34,35. Allah, “Öyleyse çık oradan, çünkü sen kovuldun. Şüphesiz hesap gününe kadar lânet senin üzerinedir” dedi.
36. İblis: “Rabbim! Öyle ise onların tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver” dedi.
37,38. Allah da, "O hâlde, sen vakti (yalnızca benim tarafımdan) bilinen güne (kıyamete) kadar mühlet verilenlerdensin" dedi.
Buraya baktığımızda iblis kıyamete kadar Âdemoğlunun karşısında olacağını, kibrinden vazgeçmeyip Âdemoğlunun dünya ve ukbada cehenneme ehil olacak bir vaziyete gelene kadar durmayacağını anlıyoruz.
Şeytanın normal şartlarla Âdemoğluyla bir sorunu yok. Temel sorun Rabb-ül Âleminledir. Emre muhalefet edip huzurdan tard edilmesine sebep olarak biz Âdemoğlunu görmektedir. Bu sebeple temelde ebedi bir hüsrana düşmemiz ve ukbadan önce de dünyada da cehennemi bir hali yaşatmak için sağ ve soldan yaklaşmaya çalışmaktadır. Nitekim asırlar boyunca Âdemoğlunun hayat serencamı buna şahittir. Ancak bu şekilde şeytan içindeki öfke ateşini söndürmeye çalışmaktadır.
Şeytan ve takipçileri sureten parlak kelamlar ve maskelerle Âdemoğluyla uğraşıyor. Okuduklarımız, dinlediklerimiz, izlediklerimiz, yediklerimizle… Bizler de azami derecede kendimizin ve hayatımızın şuurunda olursak bu desiselere karşı müteyakkız oluruz. Hutuvat-ı Şeytanî karda yürüyüp iz beli etmeyecek kadar hafi olabiliyor.
İşin farklı bir ciheti de Şeytan “Kendini, kendine tâbi' olanlara inkâr ettirmekt(ed)ir.”[1] Bizlere burada düşen şeyse şu levhalara dikkat etmektir. “Hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dâne, bir lem'a, bir işârette, bir öpmekte batma! Dünyayı yutan büyük letâiflerini onda batırma. Çünkü çok küçük şeyler var, çok büyükleri bir cihette yutar.”[2]
Bu levhalar bizlere daima teyakkuz halinde olmamızı söylemektedir. Çünkü elhamdülillah bizler ehl-i imanız, dalalet değiliz. Ama dikkat etmezsek ehl-i gaflet olup, dalalet ehline şuursuzca iltihak edebiliriz. Bu, suda ısınan kurbağalar gibi yavaş yavaş olduğu için kolay farkına varamıyoruz. Cemaatle hareket etmemiz bizleri bundan bir derece alıkoyacaktır.
“Bu sath-ı arz her asırda, her mevsimde, her vakitte daima tecelli etmekte olan o cilvelerin gölgelerini teşhir, tavsif, ilân ve izhar eder.”[3] Küre-i arzda sürekli bir tebeddiülat ve faaliyet varsa elbette ki, şeytan ve şakirtlerinin de muhtelif-ül cins desiseleri olacaktır. Bizler de bu desiselere dikkat ederek adım atmalıyız.
“Kalbinde ateş olan arz…”[4] Bu tabire de dikkat elzemdir. Çünkü nasıl kalbindeki ateşi yitirirse dünya ölecektir bizler de bizi hayatta tutan şuur ateşini kaybedersek ehl-i gaflet olarak sahnedeki yerimizi alacağız.
[1] Lem'alar (82)
[2] Lem'alar (136)
[3] Mesnevi-i Nuriye (41)
[4] Sözler (123)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.