Ahmet AY
Tarafsızlık mümkün mü?
Şöyle bir yerden başlayalım: Bir müslüman hangi konularda taraf olabilir? Mümkünse, hangi şartlarda? Değilse, neden? Buna cevap ararken külliyat içerisinde karşılaşacağımız en kritik metinlerden birisinin 15. Söz'ün Zeyli olduğunu düşünüyorum. Bediüzzaman'ın, 'bitarafane muhakeme'nin bazı durumlarda 'taraf-ı muhalifi iltizam' anlamına gelebileceğini, içinde 'şeytanın müthiş bir desisesinin' bulunduğunu beyan ettiği bir yerdir 15. Söz'ün Zeyli. Şöyle başlar:
"Bu risalenin telifinden onbir sene evvel Ramazan-ı Şerifte İstanbul Bayezid Câmi-i Şerifinde hâfızları dinliyordum. Birden, şahsını görmedim, fakat manevî bir ses işittim gibi bana geldi. Zihnimi kendine çevirdi; hayalen dinledim. Baktım ki, bana der:
'Sen, Kur'ânı pek âlî, çok parlak görüyorsun. Bîtarafâne muhâkeme et, öyle bak. Yani bir beşer kelâmı farz et bak; acaba o meziyetleri, o zînetleri görecek misin?' dedi.
Hakikaten ben de ona aldandım, beşer kelâmı farz edip, öyle baktım. Gördüm ki, nasıl Bayezid'in elektrik düğmesi çevrilip söndürülünce ortalık karanlığa düşer; öyle de, o farz ile, Kur'ân'ın parlak ışıkları gizlenmeye başladı. O vakit anladım ki, benim ile konuşan şeytandır; beni vartaya yuvarlandırıyor."
Devamında Bediüzzaman, bir kıymetli mal örneği verir ve der ki: "İşte Kur'ân, kıymettar bir maldır. Beşer kelâmı Cenâb-ı Hakkın kelâmından ne kadar uzaksa, o iki taraf, o kadar, belki hadsiz birbirinden uzaktır. İşte, serâdan Süreyyâ'ya kadar birbirinden uzak o iki taraf ortasında bırakmak mümkün değildir. Hem, ortası yoktur; çünkü, vücud ve adem gibi ve iki nâkızeyn gibi, iki zıddırlar. Ortası olamaz. Öyle ise, Kur'ân için sahibü'l-yed, taraf-ı İlâhîdir. Öyle ise, Onun elinde kabul edilip, öylece delâil-i ispata bakılacak."
Bu izahlardan benim anladığım şudur: İmanın bulunduğu bir kalple hak/bâtıl düzleminde bir tarafsızlık mümkün olamaz. Haddizatında iman, bu düzlemde zaten bir tarafın seçildiğini gösterir. Bu yüzden mümin kişiden hak/bâtıl zemininde tarafsız kalmasının istenmesi, ona "Objektif ol!" çağrısının yapıldığı anlamına gelmez. Bilakis, yine Bediüzzaman'ın ifadesiyle 'taraf-ı muhalifi iltizam'dır bu. Karşı tarafa geçmesinin istenmesidir. Zıtların ortası yoktur:
"Dedim: Ey şeytan! Bîtarafâne muhâkeme, iki taraf ortasında bir vaziyettir. Halbuki, hem senin, hem insandaki senin şâkirdlerin, dediğiniz bîtarafâne muhâkeme ise, taraf-ı muhâlifi iltizamdır. Bîtaraflık değildir, muvakkaten bir dinsizliktir. Çünkü, Kur'ân'a kelâm-ı beşer diye bakmak ve öyle muhâkeme etmek, şıkk-ı muhâlifi esas tutmaktır, bâtılı iltizamdır. Bîtarafâne muhâkeme değildir, belki bâtıla tarafgirliktir."
Peki, bir müslüman hiç mi tarafsız olmaz? Tarafsız olabileceği hiçbir mesele mi bulunmaz? Bulunabilir. Yine Bediüzzaman'ın; "Mü'minlerde nifak ve şikak, kin ve adâvete sebebiyet veren tarafgirlik ve inat ve haset, hakikatçe ve hikmetçe ve insaniyet-i kübrâ olan İslâmiyetçe ve hayat-ı şahsiyece ve hayat-ı içtimaiyece ve hayat-ı mâneviyece çirkin ve merduttur, muzır ve zulümdür ve hayat-ı beşeriye için zehirdir..." diyerek başladığı 22. Mektup isimli metinde; "Sen mesleğini ve efkârını hak bildiğin vakit, 'Mesleğim haktır veya daha güzeldir' demeye hakkın var. Fakat 'Yalnız hak benim mesleğimdir' demeye hakkın yoktur..." denmesi buna işaret eder.
Kıyas zeminin değiştiği, yani hak/bâtıl düzleminden hak/ehak, hasen/ahsen (doğru/daha doğru, güzel/daha güzel) zeminine geçildiği yerlerde tarafgirlik bir maraz olmaya başlar. İşte tam bu noktada Bediüzzaman, 15. Söz'ün Zeyli'nde, bir müslüman davranışı olarak tavsiye ettiği hak'ta tarafgirliği, ehak'ta hoş bulmaz. Değişen hassasiyetinin özeti bence şöyle bir cümlede bulunabilir: "Hak'ta taraf ol, fakat ehak'ta tarafgir olma! Hak/bâtıl düzleminde ısrarcı ol. Hak/ehak düzleminde şefkatli."
Sanıyorum Filistin meselesiyle birlikte tekrar gündemimizi dolduran tarafsızlık tartışmaları içinde Bediüzzaman'ın bu pusulası hepimize doğruyu gösterebilir bir mahiyettedir. Ben, Bediüzzaman'ın bu izahlarının sahabe mesleğinin Kur'an'da tarif edildiği Fetih sûresindeki şu ayetle de irtibatlı/uyumlu olduğunu düşünüyorum: "Muhammed Allah'ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı izzetli, kendi aralarında merhametlidirler."
Bu arada, yolun başına dönersem, 15. Söz'ün Zeyli'nde giriş kısmında yazan ayetin meali şöyle: "Şeytandan vesvese geldiğinde Allah'a sığın. Şüphesiz ki O herşeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla bilendir." Bildiğiniz gibi Bediüzzaman Hazretleri, genelde metnine girizgâh yaptığı ayetin tefsiriyle başlıyor dersine. Ve yine genelde metnin nihayetinde vardığı hakikat o ayet oluyor. İçeride başka ayetlere de yer veriyor elbette. Ama metnin en çok izahına giriştiği, girizgâh yapılan ayet olarak bilinir. Peki burada, 'bitarafane muhakeme' bahsinde bu ayetin tefsiri nerede?
Bence işte tam da 'bitarafane muhakeme' ifadesinin içinde. Fussilet sûresinde geçen bu ayetin başında söylenen "Şeytandan vesvese geldiğinde Allah'a sığın" ifadesi, bir açıdan dil ile yaptığımız istiazeyi, euzü'yü tavsiye ederken; diğer yandan Bediüzzaman'ın tefsir ettiği şekliyle 'fikrini, duruşunu, kalbini, iradeni, tefekkürünü, gayretini imanının sana hak olarak gösterdiği şeyi ispatta kullan'maya sevk ediyor. 'Allah'a sığın' içinde "Tarafsız kalma, Allah'ın tarafına koş!" manası da gizli. Ki bakınız Bediüzzaman ne demişti: "Öyle ise, Onun elinde kabul edilip, öylece delâil-i ispata bakılacak." Onun elinde kabul et, Allah'a sığın, bunlar birbirini çağrıştırmıyor mu sizce de?
Bu nokta çok önemli bir nokta zira hak/bâtıl düzleminde bir duruşsuzluk ile hak/ehak düzleminde bir tarafsızlık (veya ısrarsızlık) birbirine çok karıştırılıyor. Hak/ehak düzleminde şefkat, ehl-i sünnetin ahlakı iken (ki bu sayede birçok mezhep, tasavvuf ekolü vs. var) diğerinde bir yumuşaklık Kur'an'da da tehdit ediliyor. Buna şahidim de Bakara sûresinin 14-15. ayetleridir: "Mü'minlere rastlayınca; inandık, derler. Şeytanları ile başbaşa kalınca da; biz sizinle beraberiz, onlarla sadece istihza etmekteyiz, derler. Gerçekte, Allah onlarla istihza (alay) eder de azgınlıklarında onlara fırsat verir, bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar." Hasılıkelam: Filistin, Mısır, Gazze, Doğu Türkistan gibi meselelerde tarafsızlık diye birşey mümkün değildir. Çünkü 'ortası' yoktur.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.