Elif GÜNEŞTEKİN
Terakkiyatın medarı ittiba-ı sünnet
Plân, fihriste, model, program; ciddi bir kuruluma vesiledir. Her bir şeyin vücud dairesinde, bu dört esas mevcuttur. Kâinatın fenlerinde de (fizik, kimya, biyoloji vs.) bu esas görülmektedir. Bu dört esas üzerine kurulan bir sistem; kâinattaki mahlukat arasında teavün, tesanüd, teanuk, tecavübe medar olur.
Bu kurulum ile nesillere, türlere bilgi aktarımı sağlanmaktadır. Keza DNA’nın bilgileri uzun süreli hıfz etmesi buna en güzel isbattır.
“Hem yeni dünyaya gelmiş bir arı yavrusu; yaşı bir gün iken, havada bir günlük mesafeye gider, havada izini kaybetmeyerek, o sevk-i kaderî ile ve o saika ilhamıyla döner, yuvasına girer.” (Mektubat–348)
Arı yavrusunu bu nizam ve mizanla hareket ettiren ilham; planı, programı, fihristesi ve modeli olan Cenab-ı Hakkın ilmidir. Arıların fıtri vazifelerini asırlardır birbirine aktarılması ile mükemmel bir program sunuluyor. Çünkü mühim olan yapılan şeyin sürekliliğidir. Arıyı icad etmek harika olduğu gibi, asıl mucize olan onu aynı vazife ile devam ettirebilmektir. İşte bu müthiş bir programdır.
"En ziyade yaralananlar, siperini bırakıp kaçanlardır. En az yara alanlar, siperinde sebat edenlerdir!" (Mektubat–417)
Risale-i Nur bu cümlelerle bir kanunun ucunu göstermektedir. Devamın, kararlılığa ve fütuhata sebebiyet verdiğini ifade eder. İlim, sebatın neticesidir. Cenab-ı Hakkın yarattığı her şeyde ilminin eserleri görülmektedir. Evet bir ağacın planı, fihristesi, modeli ve programı kendi suretinde, cisminde muhafaza edilir. Gaye bu suretleri açarak bu ilmi kullanmak ile oluşan terakkiyattır. Zira bu asırda bu inkişaflardan yararlanmaktayız. Evimizdeki en küçük aletten; en büyük vasıtalara kadar bu ilmin tezahürüne şahit oluyoruz. Bu şahitlik; bize şunu sorgulamalı, nasıl bu ilme ulaşabilirim? Bu ilmin sahibinin kapısını nasıl çalmalıyım?
Bu suallerin cevaplarını Risalelerden buluyoruz. Şöyle ki; Peygamber Efendimizin (ASM) hadis-i şerifinde “Ben ilmin şehriyim, Ali de kapısıdır. İlim isteyen kimse bu kapıdan gelsin“ buyurmuştur. Bu bize Lemalarda; "Size iki şey bırakıyorum. Onlara temessük etseniz, necat bulursunuz. Biri: Kitabullah, biri: Âl-i Beytim" hadisini tahattur ettirir. En büyük gelişimlere medar emanetlere ciddiyetle sarılmaktır.
Risalelerde şu şekilde ispatını görebilmekteyiz. Muhakemat adlı eserinde, “İşte Ceziretü'l-Arab...“ diye meydan okuyarak “Acaba Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm'ın bütün esasat-ı âliyeyi hâvi olan ve maddî manevî bütün terakkiyat ve medeniyet-i İslamiyenin kapısını açan, kısa bir zamanda def'aten teşkil ettiği bir devletle, dünyanın bütün devletlerine galebe edip maddî manevî hâkimiyetini muhafaza ve ibka ettiren, harikuladeliği değil midir?” ifadesi yer alır.
İşarat-ül İ'caz cevabı muazzamdır. Bu yüzden her nesil, o asrın getirdiği hükümlerden ve kanunlardan faydalanmaktadır. Adeta zaman geçtikçe o asır gençleşiyor. Asırların DNA’sı oluyor. Getirdiği terakkiyat ve medeniyet ile hayattar ve canlı kalıyor. Lakin; toplumda terakkiyat olmazsa o nesil kayıptır. Hayat ile mevt arasıdır. Bu asrın kayıplarından biri bu olsa gerek; plansız, programsız, modelsiz, fihristsiz yaşamak. Emanete sahip çıkmamak, sebat göstermemek.
Bu yüzden anlaşmayan, dinlemeyen, çalışmayan kısacası yaratılışın zıttı hareketleri içeren bir topluluk oluşur. Bu topluluğun mevcudata verdiği zarar aşikardır. Bu zarar inkara kadar sebebiyet verir. “Küfrün mahiyeti inkardır, bir cehildir, bir nefiydir” der Bediüzzaman. Buradan şunu çıkarabiliriz. Cehalet; plansız programsız iş görmektir. Çünkü; inkar takip etmemekten gelir. Evet okuyorsun; lakin her gün değil... Bu ilmi bir kaide olamıyor. Sadece okumanın bilgisi edinildiğinden belli bir plana uymadan arzu ettiğin vakit okuma oluyor. Üst paragraflarda belirttiğimiz gibi kararsızlık, hedefsiz olmak, gayesiz yaşamak.
Terakkiyat ve inkişafa sebebiyet; okumana sebat etmektir. İslami kaidelerin de okuma vakitleri vardır. Belli bir plan, program, model fihriste takip eder. Misal Namazı verebiliriz. Namazda da bir okuma programını takip ediyoruz. Cuma günü okunacak dualar, namazdaki teşehhüdde Ettehiyatu duası okunması, her gün okunması gereken virdler, akşam namazından sonra Evvâbin namazı kılınması gibi. Bu örnekleri genişleterek gün boyu kelamlarımız ve hareketlerimiz; okumalar olarak ortaya çıkıyor.
Aynen bunun gibi Risale-i Nurda da, mekteplerde okutulan fenlerde de bu kaide mevcuttur. Misal Risale-i Nurda; “Bu Lem'a lâakal her on beş günde bir defa okunmalı” yazısı ile İhlas risalesinin programını göstermektedir. Her on beş günde okunması programına tabi olunarak, okuyan kişide inkişafa sebebiyet verir.
Toplumu oluşturan her ferd bu kaideye uygunluğu ile bir statü kazanır. Çünkü kaideler hayattar olanlar içindir. Sabit, daim, fıtri kanunlar ile hayattarlığını muhafaza eder.
Sünnete ittiba bu muhafaza şartıdır. DNA fiziksel kalıtımları sağladığı gibi; itaat edilen her bir sünnet manevi kalıtımları sağlar. Bu örneğin en güzel temsilcilerinden biri de Üstadımızdır. Anne ve babasının maddi ve manevi varisi olmuştur. Bediüzzaman hazretlerinin nesli Peygamber Efendimizden gelmektedir. Annesi Hz. Hüseyin (R.A) ve babası da Hz. Hasan (R.A) neslinden bir silsileli Hıfzı vardır. Maddi ve manevi kalıtımlar, hareket metoduna dahi etki eder. Bu cihetiyle soy ağacımızın tesiri bugünkü hareketlerimizi bile şekillendirir. Bilim bunu yaparak bugünkü teknolojiye kavuşmuştur.
Bilimin soyağacı dersek her bulunan bir keşif üstüne ekleneceklerin zemini olur. Silsile yani devam eden mevcudat ile birlikte hareket sırrı ortaya çıkıyor. Her asırda kuş uçar, toz kalkar, yağmur yağar; bununla birlikte insanın bu hareketlere uyum sağlaması için bir rehbere ihtiyacı vardır. Bu rehberin planı, programı olacaktır ki bunu idealist insanlar yapmaktadır. Her sabah aynı saatte kalkmayı, her akşam aynı saatte yemek vs. Çünkü her bir hareketin, fizik, kimya vs. fenle alakadarlığı vardır. Kâinattaki bu alâkalar, rabıtalar, nisbetler nizamın tekemmülü içindir. Cenabı Hak sünnete ittiba ile fizik, kimya, geometri vs. kanunlara uygun olacak bir beşer modeli oluşturur. Bu model kainata uygunluğu ile meydan okuyacak derecede bir kuvvet kazanır. Çünkü bütün kâinattaki fıtri kanunlar içinde derc edilmiştir. Bu kanunları harekete geçirecek anahtar sünnete ittibadır.
Yani günümüzde sünnete ittiba ya bu kadar taarruz varken sesimizi yükseltmemiz elzemdir. Evet, Kur’an ve sünnet terakkiyat ve medeniyetin kaynağıdır. Hürriyetini ve istikbalini kaybetmeyen milletlerindir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.