Hüseyin EREN
Küçük Sinekler
Propaganda nedir sorusuna net ve keskin bir cevap verir Said Nursi: “Zalim cerbezenin veled-i nameşruudur.”
Bir cümle ile efradını cami, ağyarını mani bir anlatım; böyle büyüklerin kelimelerinden dökülür. Düşün düşünebildiğin kadar; şablon sağlam, nereye koysan oturuyor; dün de, bugün de olduğu gibi, yarın da olacağı gibi.
Akıl kuvvesi haddi aşınca cerbezeye yelteniyor, zulme düşüyor. Bu düşüşten doğan propaganda zihinleri karanlıkta bırakıyor; gün kararıyor, gelecek kararıyor. Bu karanlık ve karamsarlıkta zalimler az kuvvetle çok tahribat yapıyor.
Bundan yüzyıl önce böyle idi merkez-i şehir İstanbul; bugün de zihin merkezleri benzer propagandaların hücumuna maruz. Dijital ayartı kaçacak yer de bırakmıyor! Nameşru veled tevarüs etmiş, yapacağını yapıyor; isminin, elbisesinin değişmesi aldatmacadan başka bir şey değil.
Ne yapmalı böyle nameşru veled propagandaya? Tuluat adlı eserinde cevap veriyor Bediüzzaman: “Ona mukabele, o yalancı silahla olmamalı, belki sıdk ve hak ile olmalı. Bir tane sıdk, bir harman yalanı yakar.”
“(Resulüm) sen de ‘Allah’ de, sonra bırak onları saplandıkları batakta oynayadursunlar” (En’am Suresi 91)
"En büyük hile, hilesizliktir.”
Cerbezeye cerbeze ile değil de, bir dane-i hakikatle cevap vermek hakikatin hatırını kurtarır. Batağa yaklaşmak sıdktan, hakikatten uzaklaştırır; bataktakilere faydası olur mu bilinmez .
Hileyi hile bilenlere en büyük hile hilesizlik. Şeffaflık ve şefkat çok fısk ve fitne yollarını kapatır. Büyük ruhlar böyle yapar; gıybet gibi alçak silaha tenezzül etmez, nameşru veletlerden medet ummaz.
Cerbeze batağına düşmüş küçük kafaların ürettiği sinekler sağa sola saldırır, önündekini arkasındakini ısırır. Sanal alanda yeni alanlar oluşturur.
Sükût sıdkın ürettiği bir hakikat danesi sanal samanı yakar, hakikat ağacını yeşertir.
Cebimizdeki dijital dünya kontrollü kullanılmazsa, pimi çekilmiş el bombası gibi tahribat yapar. Sanal propaganda sadırlara işleyen vuruşlarıyla zihni çıkmaz sokaklarda bırakabilir.
Böyle yapanlara karşı bile sıdk ve hakikati elden bırakmamak; büyük ruh taşıyan büyük kafaların işi. Yol belli, yürüyecek adam lazım; o adamlardan dün de lazımdı, bugün de lazım, muhtemelen yarın da lazım olacak.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.