Hüseyin YILMAZ
Terör ve Bediüzzaman’ın parlak kerameti
Dün akşam, havalimanında işlenen dehşetli terör hâdisesinin sıcak iklimine, twitter hesabımdan bir kaç kısa mesajla iştirak etmiş, düşünce ve hissiyatımı ifâdeye çalışmıştım. Önce o mesajları görelim:
“Teröristin, dini de, insanlığı da, milliyeti de yoktur. Terörist insan değil, hayvan bile olamaz. Hayat hakkı da yoktur. Cezası ölüm olmalı.
“Teröristi ölümle cezalandırmazsanız, o sizi ölümle cezalandıracaktır. İdam kararı mutlaka yeniden ve acil olarak çıkarılmalıdır.
“Teröristin hiçbir hakkı, hiçbir hukuku olmaz. Hızlı bir yargının akabinde mutlaka ölümle cezalandırılmalıdır.”
Bu kısa mesajlara takipçilerimden Burak Mert, “Bediüzzaman’ı tanıyamamışız ağabey” diyerek, Hz. Üstad’ın şu çarpıcı ve günün devası hükmünü nazarıma verdi:
“Eğer beşer çabuk aklını başına alıp, adalet-i İlâhiye namına ve hakaik-i İslâmiye dairesinde mahkemeler açmazsa, maddî ve mânevî kıyametler başlarına kopacak, anarşilere, Ye’cüc ve Me’cüclere teslim-i silâh edecekler, diye kalbe ihtar edildi.”
Hutbe-i Şâmiye’de yar alan bu parlak feraset, daha doğrusu büyük kerametin asırlık bir geçmişi var. Hürriyet’in ilânından sonra, devrin bazı milletvekilleri, Hz. Üstad’ın Şeriat’a olan bağlılığını ifâdeyle, kendisinin de 31 Mart Hâdisesi münasebetiyle tutuklanıp muhakeme edilmesini tabiî ve kaçınılmaz bir âkibet olarak hatırlatınca, Üstad, bir kıssanın penceresinden, neden Şeriat’a hayatı pahasına sahip çıktığını anlatır ve yukarıdaki hükmü yüzlerine çarpar.
Kırkbeş yıl aradan sonra 1950’lerde aynı bahsi bu sefer Demokratlara hatırlatıp tahşidatta bulunur. Şer’i mahkemeler kurmaz ve Allah adına adâlet dağıtmazlarsa anarşiye teslim olmaya mecbur olacaklarını ifâde eder. Demokratların hazîn âkibetini bilmeyen yok, anarşiye kurban gittiler.
Üstad’ın bu hayatî ikazını Allah için, bugün sayın Erdoğan, hükûmet ve Ak Partililere hatırlatmak istedim. Terör ve anarşi belâsından kurtulmamızın en emin ve kestirme yollarından biri, Allah adına, Şeriat ünvaniyle adaleti tesis edecek mahkemeleri kurmak ve işletmektir.
Batıya satılmışlığımızın neticesi olarak Batıdan ithal edilen hukuk sistemi ve mahkemelerle bir yere varamadığımız ortada, bu toprakların ruhuna da ters ve faydasızdırlar.
Şer’i Mahkeme kurarsak Batı ne der, diyorsanız? Ben cevab vereyim: Batının canı Cehenneme!.. Gizli veya âlenî bize düşmanlıktan başka hiçbir faydası dokunmamış ve dokunmayacak olan Batıya tek borcumuz var: Yüzlerine tükürmek ve telkinlerinin aksiyle âmel etmektir...
Mevzuu hatırlatan Burak kardeşime de teşekkür ediyorum, zirâ Üstad’ın bu parlak keramet ve ikazını devlet ricâline duyurmama vesile oldu.
Not: Hükmün tuğraladığı uzun bahsi aağıdaki linkten okuyabilirsiniz:
http://risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=HutbeiSamiye&Page=78
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.