Hüseyin KARA
Tohum filiziyle dünyaya merhaba der
Kur’an’dan Risale-i Nur Perspektifinde Günümüze Mesajlar(44)
Çevremize farkındalık içinde tam bir bilinçlilikle bakamıyoruz. Ünsiyet denilen alışkanlık bizi çepeçevre kuşatmıştır. Bu bir itiraftır elbette. Aksi olmuş olsaydı bilinç düzeyindeki davranışlarımıza daha yoğunca rastlamak mümkündü.
Çevremizde olup bitenlere derin bir tefekkürle bakmak bizi bilinçliliğe sevk eder. En basiti bir çiçeğin oluşumuna azıcık dikkat edebilsek, bizim dışımızda bizden daha kapsamlı bir gücün her an etrafımızda sayısız oluşumlara sebep olduğunu gözlerimizle şahit olabilirdik. Bilinçlilik, kapasitemizi kullanmanın bir sonucudur.
Evet, çevremize daha ayık ve bilinçlilikle baktıkça, bizim Yaratıcı tasavvurumuz gözle görülen bir ivme kazanır. Geçmişle geleceğe yönelik düşüncelerimiz değişir. Güven kaynağımız daha bir netleşir ve her yanımızdan ayrılmayan bir dayanak hissederiz. Çiçek güler, rüzgâr başımızı okşar, yağmur yüzümüze buseler kondurur, yıldızlar oynar ve tabiat bütünüyle canlanır. Bir ümit ışığıyla baştanbaşa yıkanırız. Bilinçli yaratıcı tasavvuru hayatın cennet olmasına fazlasıyla yeterdir. Böyle bir tasavvur için ümitsizlik ve çaresizlik yoktur. Ama ümit ve güven kaynağını fark etmek önemlidir.
Bu farkındalığı çok uzaklarda aramaya da gerek yok. Hemen yanı başımızdaki çiçeğe ve onu bitirmeye aracı olan tohuma bakmak yeterlidir. Ona baksak yaratıcı güç olan Allah’ı gözümüzle görür gibi fark edebiliriz. Kur’an, “İşte sadece duygularınızla değil gözünüzle de görün!” der gibi Allah’ı tarif eder:
نَّ اللّٰهَ فَالِقُ الْحَبِّ وَالنَّوٰىۜ يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَمُخْرِجُ الْمَيِّتِ مِنَ الْحَيِّۜ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ فَاَنّٰى تُؤْفَكُون ا yani “Kuşkusuz Allah’tır tohumu ve çekirdeği yaran, bir süreçte ölüden diriyi var eden ve diriden ölüyü çıkaran. İşte budur Allah! Peki, nasıl oluyor da böylesine savruluyorsunuz!”[1]
ذٰلِكُمُ اللّٰهُ “İşte budur Allah!” derken, yaratıcı gücü en ayrıntılı bir şekilde tarif etmektedir. Tohumu ve çekirdeği yararak insanın dikkatini çeken albenileriyle bir hayat fışkırtmaktadır. Tohuma O’nun dışında kimse müdahale edemez. Çekirdeği çatlatma işi O’nun iradesi ve kudretindedir. Bu muhteşem oluşuma bakan insanın çok derinlerden gelen acizliğini duymaması mümkün değildir. İyi bilir ki bu oluşumda kendi acizliği vardır. Acizliğini anladığı yerde Yaratıcının gücünü görmesi zor değildir. Bu bakış açısı kendi hayatına da çevresine de bambaşka bir anlam yükler. Bu katıksız bilinçtir; farkındalıktır.
“Hab” dane, tohum, “Neva” da çekirdek demektir. Hab”, ot tohumları ve “Neva” da ağaç tohumlarının geneline verilen isimdir. Böyle olmakla birbirilerinin yerine de kullanılmaktadır.[2]
Toprakla ilgilenmeyen insan çok azdır. Topraktan uzak olanlar bile evlerinde saksı eksik etmemektedir. Saksıda çiçek, evlerin ilgimizin yoğun olduğu süsüdür. Böyle olunca toprakla haşir neşir olmayan insan yok gibidir. En sonumuz toprak değil mi?
Kur’an, herkesin anlayacağı bir şekilde Allah tasavvurunu ruhlara kazımak ister gibi tohum ve çekirdeği metafor olarak verir. Tohum ya da çekirdek yere, toprağa düşer, bir zaman sonra, o çekirdeğin içinden bir hareket başlar. O hareket, o kıpırdanış, çekirdeğin çatlamasına sebep olur. İlginç olan şu ki bu çatlamada dışarıdan kimsenin müdahalesi olamaz. Ne oluyorsa toprağın altında çekirdeğin içinde olur. Bu da yaratıcı gücün kanunuyla oluvermektedir. Çekirdeğin çatlamasına insan eli karışsa o oluşum sona erer.
Yaratıcı gücün bu muhteşem oluşumunun üstten bir filiz vererek dünyaya merhaba der, alttan da gökyüzüne doğru saldığı dal budaklarını taşıyacak kök saçaklarıyla toprağa tutunmaya çalışır. Elbette buradaki bilinç ilahi bir bilinçtir; bunda bizim hiçbir müdahalemiz olamaz. Çekirdek filiz olduktan sonra daha da ilginç olaylara sahne olur. Gövdesi dallarıyla seyircilere arz-ı endam eder; ipek gibi olan kökleriyle dış hücumlardan etkilenmemek için en sert kaya parçalarını yararak tutunur. Böylece gövde ile kök arasındaki bağlantıyı kurarak irade, kudret ve bilgi gibi sıfatların rol aldığı bir oluşum mucizesini ortaya koyar. Azıcık kafasını çalıştıran insan da bundan alacağı dersi alır.
Kur’an, tabiatı okuyan ve insana da doğru okumasını öğreten tek kitaptır. Kur’an, yazılı ve sözel bir şeriatsa, tabiat da tekvini bir şeriattır. Kur’an’ın ayetleri varsa, tabiatın da çiçekten tutun yıldızlara kadar sayısız ayetleri vardır. Ayetleri insan okumaktadır; tabiatın ayetlerini de okuyacak olan insandan başkası değildir. Fizikten psikolojiye kadar her bilim tekvini şeriatın birer kitabıdır. Çiçekte olduğu gibi o ilimlerde de Allah’ın varlık ve birliğini net bir şekilde görebiliriz. Tohum ve çekirdek ayetlerini tefsir eden “Botanik” bilimiyse, gökyüzü ayetini inceleyen astronomi ve insanın iç ayetlerini inceleyense “psikoloji” bilimidir. Bütün bilimler Allah’a giden yollardır. O halde çevrede olup bitenlere ancak vahiy olan Kur’an’ın yöntemiyle bakılabilir. Bu bakış açısıyla hangi bilime binersek ya da hangi ayete bakarsak bizi aksatmadan Allah’a götürebilir.
Allah ölüden diri ve diriden ölü çıkarandır ya, özellikle bu oluşumları mevsimlerin değişim dönemlerinde çok daha açık görebiliyoruz. “Allah kimdir?” sorusunun apaçık cevabı
يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَمُخْرِجُ الْمَيِّتِ مِنَ الْحَيِّۜ yani “Ölüden diri ve diriden ölü çıkaran” olan görselliği ağır basan bir cevaptır. Çevreye yalnızca bakmak ve biraz düşünmek yeterlidir.
Bakar kör olmaksa kabiliyetlerimizin kullanılmamasıdır. İnsanlığımızın erozyonudur. Yani insan olmanın hakkını vermemektir. Kur’an, donanımlı olan insanın bu davranışına şaşırır ve “Nasıl oluyor da öyle sapık yollara düşersiniz” diyerek olmaması gereken insanın bu halinin hiç de kabiliyetleriyle bağdaşmayacağına dikkat çeker.
Demek biraz düşünmek, bizim farkındalığımıza yeterdir ve o zaman bu halimiz kemale doğru hızla gidişimizin bir işareti olur.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.