Prof. Dr. Abdullah YILMAZ
Toplumsal bir gerçeklik olarak “cemaat” olgusu
İstikbalde hal-i hazırda yaşadığımız modern ve postmodern zamanların tarihini yazacak olanlar, çağımıza “sivil toplum”un gücünün keşfedildiği çağ diyeceklerdir. İslami terminolojide “sivil toplum” olgusunun tam karşılığı “cemaat” kavramı olsa gerek.
Yaşadığı çağın ve toplumun genetik kodlarını isabetle çözmüş “felaket-helaket asrının adamı” (1) Bediüzzaman; çağdaş sosyal yaşamın ve medeniyetin hayatiyetinin “Cemaat” olgusuna dayandığını ifade etmektedir .(2)
Ona göre, “cemaat” olgusu; sosyal hayatın bir temel taşıdır. İnsan fıtratının zorunlu bir ihtiyacıdır. Aile hayatından millet, İslâmiyet ve insaniyet hayatına kadar en lüzumlu ve kuvvetli bir sosyal bağ ve her insanın kâinatta gördüğü ve tek başına karşı koyamadığı maddî ve manevî belaların hücumuna karşı bir dayanak noktası ve teselli vesilesidir.(3)
Bediüzzaman’a göre; geçmiş asırlarda “cemaat” ve “şahs-ı manevî” olguları inkişaf etmediğinden ve “fikr-i infiradî” galip olduğundan, sosyal hayat, günümüzdeki gibi gelişmemiş idi ve şahsi dehaların sosyal hayat üzerinde gözle görünür etkinliği bulunmaktaydı.(4)
Ona göre çağımız, cemaat zamanıdır, şahıs zamanı değildir. Ehemmiyet ve kıymet şahs-ı manevîye göredir. Şahıs ne kadar dahi olursa olsun, herhangi bir cemaatin ferdi ve temsilcisi olmazsa karşısındaki muhalif cemaat tarafından mağlubiyete uğratılacaktır.(5)
Cemaatte var olan kuvvetin fertte bulunamayacağını belirten Bediüzzaman, bu saptamasını iki dikkat çekici temsil ile açıklamaktadır: O’na göre, çok sayıda ipin bir araya gelerek oluşturdukları urgandaki kuvvet, ipler birbirinden ayrı olduğu zaman bulunmaz; üç elif harfi ayrı ayrı yazılsa sayı değerleri toplamı 3 eder, eğer tesanüt ve uhuvvet ile maksatta ve görevde birlik sırları ile bir çizgi üstünde omuz omuza verirlerse 111 kuvvet ve kıymetine ulaşırlar.(6)
O’na göre çağımız, şahsî dehaların ve hareketlerin, “örgütlü toplumsal hareketler” karşısında mağlubiyete mahkûm oldukları bir çağdır.(7) Kendi ifadesiyle ;(8) “… fert, dahi de olsa, cemaatin ferd-i manevîsine karşı sivrisinek kadar kalır.”
Yine Bediüzzaman’a göre; ehl-i dünya, büyük bir servet ve şiddetli bir kuvvet elde etmek için; hatta bir kısım siyasetçiler ile sosyal yaşamda etkin rol oynayan bazı komiteler harika bir kuvvet ve menfaat elde etmek için örgütlenmektedirler.(9)
O’na göre; dalalet ve haksızlık mesleğini irtikâp edenler hak ve hakikat mesleğindekilere hücum ederken, mütesanit ve cemaat suretindeki kuvvetli bir şahs-ı manevînin dehasıyla hücum etmektedirler. Bu dehaya karşı hak mesleğinin öne süreceği en kuvvetli ve ferdî olan mukavemet ise mağlup düşmeye mahkûmdur.(10)
İslam toplumlarındaki nifak ve dalalet komiteleri, ittifaklarının kendilerine sağladığı kuvvetle, toplumun ancak yüzde 10’luk bir kısmını teşkil ettikleri halde geri kalan yüzde 90’ı mağlup etmekte, toplum vicdanını yaralamakta ve toplumu dehşetli hegemonyaları altına alabilmektedirler. Hal-i alem buna bir şahid-i sadıktır.(11)
Dalalet ve nifak komitelerinin cemaat suretindeki hücumlarına karşı, ittifak kuvvetine dayanmak ve onların karşısına mütesanit bir şahs-ı manevî çıkararak mücadele etmek gerekir. Şahsiyet ve enaniyet hislerinin hegemonyasından sıyrılıp “cemaatten çıkan bir şahs-ı manevi”nin gücüne ve kuvvetine istinat edilerek dalalet ve nifak komitelerinin şiddetli hücumuna karşı dayanılabilir.(12)
İslama hizmet misyonunu yüklenmiş; evvela kendilerinin sonra İslam toplumunun imanını kurtarma idealine gönül vermiş; sosyal hayatın anarşi, karmaşa ve kaostan korunması için azami gayret gösteren; aynı ideale gönül vermiş her teşekkülle ittifak ve ittihat yolları arayan; sosyal meselelere Kur’andan reçeteler sunmayı vazife addeden her “cemaat”e selam olsun.
DİPNOTLAR:
1-Sünuhat, İstanbul: Envar Neşriyat, s. 42.
2-Sözler, İstanbul: Envar Neşriyat, s. 381.
3-Şualar, İstanbul: Envar Neşriyat, s. 288.
4-Şualar, s. 582.
5-Mektubat, İstanbul: Envar Neşriyat, ss. 439-440; Mesnevi-i Nuriye, İstanbul: Envar Neşriyat, s. 102; Kastamonu Lahikası, İstanbul: Envar Neşriyat, s. 6.
6-İşarat-ül İ’caz, İstanbul: Envar Neşriyat, s. 107; Barla Lahikası, İstanbul: Envar Neşriyat, s. 6.Lem’alar, s. 124.
7-Mektubat, s. 517; Sünuhat, s. 38; Emirdağ Lahikası I, İstanbul: Envar Neşriyat, s. 71.
8-Sünuhat, s. 39.
9-Lem’alar, İstanbul: Envar Neşriyat, s. 164.
10-Lem’alar, s. 151; Kastamonu Lahikası, s. 12.
11-Kastamonu Lahikası, ss. 55, 143-144; Hutbe-i Şamiye, İstanbul: Envar Neşriyat, s. 28.
12-Lem’alar, s. 151; Kastamonu Lahikası, s. 143.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.