Türkiye’de demokrasi tarihi, Nurculuk tarihi ile eşittir

Türkiye’de demokrasi tarihi, Nurculuk tarihi ile eşittir

Tek parti döneminin katı inkarcı ve istibdat yönetimi karşısında, Bediüzzaman Said Nursi, Türk Hukuk Tarihine altın sayfalarla geçecek bir mücadele ortaya koydu. Ortaya koyduğu “hak mücadelesi”, hukuk anlayışının şekillenmesinde derin etkiler yaptı. Bediüzzaman’ın hayatı bu yönüyle ayrı bir incelemeye muhtaçtır.

Ancak bu yazıda benim dikkat çekmek istediğim husus Üstadın vefatından sonra sürdürülen fazilet mücadelesi ile ilgili Mecliste yapılan bir tartışma olacaktır.
Darbeciler çeşitli sebepler ileri sürseler de 1960 darbesi Menderes hükümetinden çok, Risale-i Nur etrafında kenetlenmiş sivil muhalefetin geliştirdiği hak ve hukuk mücadelesine karşı yapılmıştı. İmam Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu hizmet, istibdat rejimini temelden sarsıyordu. Demokrat Parti, elbette bu hizmetin ortaya koyduğu fikir ve ruh zemininden beslenmekteydi.

Bu durumu fark eden İnönü, “beni Menderes değil Nurcular yıktı” diye beyanat verecekti. 1960 darbesi, siyasî kurumlarla birlikte dini hizmet sahalarını da kapattı. Baskı ve tehdit altında yapılan seçimler sonrasında asker koruması altında hükümet Milli Şef İnönü’ye teslim edildi.
Bu yeni dönemde iman hizmetleri yeni bir evreye girecek, üstelik Asrın İmamı hizmetin başından ayrılmış bulunacaktı. Darbe ortamında takibe uğrayan Nur talebelerinin akibetini sormak cesaret isteyen bir işti.

NURCULAR HALEN KONTROL ALTINDA MIDIR?

Meclis başkanlığına verilen dilekçe manidardı. AP Milletvekili İsmail Hakkı Yılanlıoğlu(1)  İçişleri Bakanı tarafından cevaplanmasını istediği soru önergesinde şöyle diyordu:
“Millet Meclisi Yüksek Başkanlığına Aşağıdaki soruların Adliye ve İçişleri Bakanlarına sözlü olarak cevaplandırılmasına delâlet buyrulmasını saygılarımla rica ederin.
Kastamonu Milletvekili İsmail Hakkı Yılanlıoğlu.
-Türkiye'de zaman zaman efkârı umumiyeyi meşgul eden (Nurculuk) meselesinin mahiyeti nedir?
-Risale-i Nur Külliyatı adı altında neşredilen eserlerin okunması ve basılması yasak edilmiş imidir?
-Şimdiye kadar bu risaleleri basan, yayan ve okuyanlar hakkında kaç defa tahkikat açılmış ve kaç kişi mahkûm edilmiştir?
-'T. C. mahkemelerinde hakkında beraet kararı verilen «Nurcular» halen kontrol altında mıdır?

12.11.1962

İÇİŞLERİ BAKANININ NURCULUK CEVAPLARI

İçişleri Bakanı Hıfzı Oğuz Bekata(2)  (C. Senatosu Ankara Üyesi)
-Muhterem arkadaşlarım, Kastamonu Milletvekili Sayın İsmail Hakkı Yılanlıoğlu tarafından Türkiye'deki Nurculuk meselesinin mahiyetine ve Risale-i Nur Külliyatı adiyle yayınlanan eserlerin yasak edilip edilmediğine dair verilen sözlü sorunun Bakanlığımı ilgilendiren kısımlarına cevaplarımı arz ediyorum.
1.Bir mezhep ve tarikat olduğuna dair hakkında kesin bilgi bulunmıyan Nurculuk, kanun dışı bir faaliyettir.
Çünkü nurcular gayelerinin İslâmlık prensiplerini müdafaa etmek olduğunu söylemekte iseler de, şimdiye kadarki davranış ve faaliyetlerinden esas gayelerinin Şeriatın ihyası, şer'î kanunların tatbiki, lâiklikle mücadele ve nihayet şeriat ahkâmı ile idare edilecek bir devletin kurulması olduğu anlaşılmaktadır, ki bunun için kanun dışı sayılmıştır.

Risale-i Nur Külliyatı adı altında neşredilen eserlerden beşi muhtelif tarihlî Bakanlar Kurulu kararıyla yasak edilmiştir. 73’ü de muhtelif mahkemeler kararı ile toplattırılmış ve imha olunmuştur.
Şimdiye kadar gayrikanuni hareketi tesbit edilmiş 47 şahıs mahkeme karariyle muhtelif hapis ve para cezalarına mahkûm edilmiştir.
Kanun dışı harekette bulunmıyan vatandaşların takib edilmesi bahis konusu değildir.

ADALET BAKANININ NURCULUK CEVAPLARI

BAŞKAN — Sayın Adalet  Bakanı.
Adalet Bakanı Abdülhak Kemal Yörük (Ankara)
— Çok muhterem arkadaşlar, muhterem Kastamonu Milletvekili Yılanlıoğlu'nun Nurculuk hakkında vermiş olduğu takrire muhterem refikim İçişleri Bakanı bâzı izahatta bulundular. Bendeniz de mütebaki kısmı hakkında Bakanlığımın bu hususta toplatmış olduğu malûmatı arz edeceğim.
Muhterem arkadaşlarım, Risale-i Nur Külliyatı adı altında neşredilen eserlerin intişarı 1952 senesinde başlamış ve devam etmekte bulunmuştur. Bu, Saidi Nursî'nin bâzı kitaplarına verilen bir isimdir.

Bu eserlerin basılması ve okunması umumi olarak kanunen yasak edilmiş değildir.   Kütüpanelerimizde de bu m'evzua dair kitaplar mevcuttur. Ancak, birtakım broşürler halinde zaman zaman neşredilen bu eserlerden bir kısmının neşri menedildiği gibi, bir kısmı da mahkeme kararıyla toplattırılmıştır. Esas itibariyle basılması ve yayılması serbest olanlardan neşir ve tevzii mahzurlu görülen eserlerin mahiyeti, şüphe üzerine bilirkişilere incelettirilmekte ve suç mevzuu taşıyanlar hakkında takibat yapılmaktadır.(…)

Risale-i Nur adı altında neşredilen eserlerden dolayı, yayınlar hakkında yapılan takibata gelince ;
Şimdiye kadar bu mevzuda neşriyat veya propaganda yapanlar hakkında yurdumuzda 162 vaka zuhur etmiş, yani C. Savcılıklarına intikal etmiş, C. Savcılıklarınca bunlardan 123 adedi hakkında âmme dâvası açılmış, 8’i hak¬kında ihzari tahkikata devam etmekte bulunmuş ve 38’i hakkında takipsizlik kararı verilmiştir.

Sorgu hâkimliklerine intikal eden dâvalardan 93’ü hakkında meni muhakeme veya beraet ve mahkemeye intikal edenlerden de 5’i hakkında mahkûmiyet kararı verilmiştir. Meni muhakeme kararları meyanında suç unsurları görülmeme mevzuuna dayanan kararlar bulunduğu gibi Af Kanunu veya zaman aşımı sebep¬leriyle verilen kararlar da vardır.
Bu meyanda 53 mevzuda zabıt ve müsadere kararı verilmiş bulunmaktadır.
Bilgi olarak arz edelim ki; Bu mevzuda (Nurculuk mevzuunda) tahkikat ve (takibat) yurdumuzun muhtelif merkezlerine nazaran şu suretle taksim edilmiştir.
Birinci derecede 34 iş ile İsparta, bunu takiben 21 iş ile Ankara, 9 iş ile Urfa, 8 iş ile İstanbul, 6 iş ile Burdur, 5 iş ile Samsun ve ikişer ve birer iş ile diğer bâzı vilâyetler gelmektedir.

“NURCULARI MI MÜDAFAA EDİYORSUN” SESLERİ

BAŞKAN -Sayın Yılanlıoğlu.

İsmail Hakkı Yılanlıoğlu (Kastamonu) -Muhterem arkadaşlarım, sözlü soruma verdikleri cevaptan ötürü İçişleri ve Adalet Bakanı beyefendilere çok teşekkür ederim.
İçişleri Bakanı Beyefendi Nurcuların şeriat istediklerini ve kanun dışı hareket ettiklerini beyan buyurdular. Kendilerine bu isnatlarının varid olmadığını, mahkeme kararlarını ibraz etmek suretiyle ispat edecek ve ilgili vesikaları ayrıca sunacağım.

Muhterem arkadaşlarım, milletin vekili ve kanun koyucusu olarak... («Nurcuları mı müdafaa ediyorsun» sesleri) Ben kim olursa olsun, milletin vekili olarak, haksızlığa uğrayan herkesi müdafaa ederim. Mesnetsiz de konuşmam, vesikalara müstenit konuşurum. Milletin vekili ve kanun koyucusu olarak Yüksek Meclisi teşkil eden siz muhterem arkadaşlarımdan hiçbirisi âsil Türk milletinin kabul ettiği Anayasa ve Anayasaya uygun olan meri kanunların ihlâl edilmesine, çiğnenmesine ve dolayısıyla hiçbir vatandaşın kanunsuz olarak ızrar, taciz ve haksızlığa maruz bırakılmasına rıza göstermez. Bundan zerre kadar şüphe etmem. Cemiyet nizamı kanunla düzenlenir. Kanunlara riayet edilmediği zaman cemiyet nizamı derhal bozulur. Kanuna saygısızlık, millete ve milleti temsil eden Yüce Heyetinize saygısızlık demektir.

Adalet, Mülkün Temelidir, diyoruz. Kanunsuz, keyfî hareketler mülkün temeli olan adaleti bir kurt gibi kemirir.
Adaleti tevzi ve temsil eden Türk mahkemelerinin verdiği kararı hiçe sayarak, birtakım kanunsuz emirler ve idari tedbirlerle, bâzı vatandaşlara eza etmek kimsenin hakkı değildir. Ve hiç kimseye böyle bir salâhiyet verilmemiştir.
Bir isnadın, bir iftiranın ve bir suçun mahiyetini mahkemeler inceler ve nihai hükmünü verir. Mahkemece beraet kararı verildikten sonra bu kararı gölgeliyecek şekilde hareket etmek hiç de doğru değildir. Şimdiye kadar Nurcular ve nur risaleleri hakkında, Sayın Adliye Vekili Beyefendinin de arz ettiği gibi, yüzlerce mahkeme cereyan etmiş ve fakat ekseriyeti beraetle neticelenmiştir. Ve bu beraetler ehli vukuf raporlarına istinad ederek verilmiştir.

FİİLLERİ, SADECE KUR'ANI KERİMİN TEFSİRİNİ OKU¬MAKTAN İBARET TEMİZ İNSANLAR

Anayasanın 22nci maddesi, Türkiye'de yayınlanan gazete ve dergilerin toplatılması işini hâkimin kararına bağlamıştır. Mahkeme kararı olmadan bu gibi toplamaların yapılması, elbette, tasvib edilemez.
Muhterem arkadaşlarım, melek gibi bir insana dahi yüz defa iftira edilse, hiç olmazsa birisi tutar. Memleketteki komünizm tehlikesi karşısında en büyük silâh mensub olduğumuz İslâm dînine imanla sarılmaktır. İman silâhı ile mücehhez olan bir insana komünizm zehiri tesir edemez.

Fiilleri, sadece Kur'anı Kerimin tefsirini okumaktan ibaret olan temiz insanları baskı ve kötü zan altında tutmak hem lâikliğe hem de Anayasaya aykırıdır. (…)
Diğer taraftan, muhtelif ağır ceza, örfi idare, asliye ceza mahkemelerince aynı suç delilleri ve birçok Nur talebeleri beraet kararı aldıkları halde, tekrar ve tekrar dâva ikame ederek mahkemeleri fuzuli yere işgal etmek ve bir mahkemenin verdiği karardan şüphe eder gibi aynı dâva konularını diğer mahkemelerde inceletmek doğru olmasa gerektir. Hürmetlerimle.

Ruhi Soyer (Niğde) -Nur talebesi nedir, izah eder misiniz?
İsmail Hakkı Yılanlıoğlu -Onlara verilen isimdir. Adliye Vekili izah etti.

BAŞKAN — Sayın İçişleri Bakanı.
İçişleri Bakanı Hıfzı Oğuz Bekata - Muhterem arkadaşlarım, Sayın Yılanlıoğlu arkadaşımızın izahatı beni huzurunuza tekrar çıkardı. Bendeniz yapılan tetkiklere dayanan bilgileri Büyük Meclise arz ettim.
Arkadaşımızın konuşmasını, konuştuğu istikamette cevaplandırmak gene bana düştüğü için, birkaç cümlelik vaktinizi rica edeceğim. Nurcuların son günlerdeki faaliyetlerine dair bir tek paragraf okuyorum:
“Nurcular faaliyetlerini son günlerde yurt dışına da intikal ettirmişlerdir. Berlin'de İslâm Enstitüsü veya Risale-i Nur Enstitüsü adını verdikleri bir teşekkül, Risalei Nur'dan Arapça ve Almanca bastırarak bunları Arap memleketlerine ve diğer yabancı memleketlere ve bu arada bilhassa yurdumuzda da birçok adreslere ve Hükümet ricaline -göndermek suretiyle propagandaya başlamışlardır.” (Bu çalışmalar, memleketimiz dâ¬hilinde kanunlara uygun olarak yapılacak faaliyetler içinde mütalâa edilseydi, bu faaliyetin dışardan propagandaya ihtiyacı hâsıl olmazdı. Arkadaşım haklı olarak bir noktayı ifade ettiler. Bu nevi meselelerde kararı mahkeme verir dediler. Doğrudur, şimdiye kadar 73 kitabın toplattırılması; müsaderesi vâki olmuştur. 73’üne ait kararlar elimdedir. (…)  Biraz evvel arz ettiğim cevaplarımın sonu şöyle bitiyordu: “Kanun dışı harekette bulunmayan vatandaşların takib edilmesi bahis konusu değildir.” O halde beraet etmiş bulunan kimselerin takibi bahis konusu değildir.(3)  

Fakat olaylar normal seyrinde devam etmedi. Milli Birlik Komitesi’nin çalışmaları sonrasında 1944 yılında Yargıtay’ca verilen Risale-i Nurların yasak olmadığına dair karar, 1965 yılında bozulacak Nur Talebeleri uzun bir dönem iman hizmetini mahkemelerde anlatmak zorunda kalacaktır.

Üstadın hayatı ile birlikte vefatından sonra sürdürülen hukuk mücadelesi, Cumhuriyet dönemi demokrasi tarihinin doğru anlaşılabilmesi için yakından bilinmesi zorunlu olan alanların başında gelir. Zaman zaman bu dönemle ilgili olaylara değinmeye devam edeceğiz

DİPNOTLAR:
1-İsmail Hakkı Yılanlıoğlu
Kastamonu'da doğdu. Gazipaşa İlkokulu (1931), Eskişehir Lisesi (1938), Veteriner Fakültesi Askeri Kısmından mezun oldu. (1942)   Türk Silahlı Kuvvetleri Bünyesinde Veteriner Hekim olarak öğretmenlik yaptı.  (1942-1960),  İki dönem 1961-1969 yılları arasında Kastamonu’da AP milletvekili olarak bulunan Yılanlıoğlu 1992 yılında vefat etti.
Eserleri: Müslüman Türk Çocuklarına Armağanım; Meş'alem; Manzum Öğütler; Üç Büyük Tehlike Siyonizim-Komünizm- Masonluk; Güzel Ahlak; Manevi Değerlerimiz ve Yapılan Tahribat.
2-Darbe sonrasında kurulan CHP ve  Cumhuriyetçi İşçi Köylü Millet Partisi koalisyon hükümetinde iki bakan. (İçişleri Bakanı Hıfzı Oğuz Bekata -CHP; Adalet Bakanı Abdülhak Kemal Yörük, CİKMP )
3- TBMM. Zabıt Ceridesi, 12.11.1962

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum