İdris TÜZÜN
Üstad Bediüzzaman gibi alimlerin hataları
Müslümanların ateizmle uğraşması, halkın bozulan ahlakını ıslah etmeye çalışması, ibadetten uzaklaşanları ibadete teşvik etmeleri lazım gelirken, nedense son zamanlarda geçmiş âlimlere hakaret etmek bazılarının hobisi oldu. Üstelik bunu da İslâm’a hizmet adı altında yapıyorlar. Kur’ân, sui zannı, gıybeti ve terbiyesizliği yasakladığı halde bunların hareketleri ne kadar İslâm’a uygundur siz takdir edin.
Her insanın hem iyi hem kötü tarafları vardır. Bir insanı değerlendirirken, yalnız hatalarına veya yalnız iyi taraflarına bakmamız bizi yanlışa götürür. Doğru olan iki tarafa da bakıp, hangisi daha çoksa ona göre bir hüküm vermemiz gerekir. Üstad Bediüzzaman bu konuda şöyle diyor:
"İnsanın hayat-ı içtimaiyesini ifsad eden bir desise-i şeytaniye şudur ki: Bir mü'minin birtek seyyiesiyle bütün hasenâtını örter. Şeytanın bu desisesini dinleyen insafsızlar, o mü'mine adâvet ederler.
Halbuki, Cenâb-ı Hak, haşirde adalet-i mutlaka ile mizan-ı ekberinde a'mâl-i mükellefîni tarttığı zaman, hasenâtı seyyiâta galibiyeti-mağlûbiyeti noktasında hükmeyler. Hem seyyiâtın esbabı çok ve vücutları kolay olduğundan, bazan birtek hasene ile çok seyyiâtını örter. Demek, bu dünyada o adalet-i İlâhiye noktasında muamele gerektir. Eğer bir adamın iyilikleri fenalıklarına kemiyeten veya keyfiyeten ziyade gelse, o adam muhabbete ve hürmete müstehaktır. Belki, kıymettar birtek hasene ile, çok seyyiâtına nazar-ı afla bakmak lâzımdır.
Halbuki, insan, fıtratındaki zulüm damarıyla, şeytanın telkiniyle, bir zâtın yüz hasenâtını birtek seyyie yüzünden unutur, mü'min kardeşine adâvet eder, günahlara girer. Nasıl bir sinek kanadı göz üstüne bırakılsa bir dağı setreder, göstermez. Öyle de, insan, garaz damarıyla, sinek kanadı kadar bir seyyie ile dağ gibi hasenâtı örter, unutur, mü'min kardeşine adâvet eder, insanların hayat-ı içtimaiyesinde bir fesat âleti olur." (13. Lema, 13. İşaret’den)
Üstad Bediüzzaman’ı da diğer alimleri de bu ölçüye göre değerlendirmek gerekir. Fakat nedense bazı şahıslar Mevlana’nın Mesnevi’sini okuyor, orada yüzlerce hikmetli şeyden yalnızca kabak hikâyesini görüyor, Üstad Bediüzzaman’ı okuyor yüzlerce hikmetli söze bakmıyor, yalnızca ebced hesabına takılıyor. (Ki ebced hesabıyla geçmişteki pek çok âlim Kur’ân’dan gizli nükteler çıkarmıştır. Bu bir noksanlık ve hata değildir.)
Bu şahıslar niçin dağı görmez de çakıl taşını görürler? Peygamberimiz (asm) bu tür şahıslar hakkında şöyle buyurmuştur:
“Bir âlimin meclisine oturup ondan hikmetli sözleri işitip, arkasından da (âlimden) işittiği yanlış ve kötü şeyleri (o âlimi kötülemek için) anlatan kimse şuna benzer: Bir adam bir çobana gitmiş ve ona “koyunlarından bir koyunu bana ver” demiş, çoban da “Git sürü içinden en iyisini al!” demiş. Adam da çobanın izniyle sürü içine girip aramış ve sonunda köpeği seçmiş.” (İbn Mace, Ahmed)
Peygamberimizin (asm) oldukça nezih olarak söylediği bu misale uygun başka bir misali de tabiinden hadis âlimi Süfyan b. Uyeyne söylemiş. Bu tabii diyor ki:
"Yeryüzünde bulunan her insanda, hayvanlardan bir kısmına benzeyen bir yön vardır. Meselâ insanlardan kimisi, arslanın saldırması gibi saldırır; bir kısmı kurdun koşması gibi koşar; bir kısmı, köpek gibi havlar; bir kısmı, tavus kuşu gibi bezenir süslenir; bir kısmı da domuza benzer.. Çünkü bakıcısı domuza güzel bir yiyecek getirdiğinde o onu yemez; adam onun çöplüğünden ayrılır ayrılmaz, domuz kendi çöplüğünü ve pisliğini yemeye başlar.. İşte bunun gibi öyle insanlar vardır ki, elli tane hikmetli söz duyar da, onlardan bir tanesini bile bellemez, ama sen bir defa hata etsen, onu hemen kafasına kor, her mecliste onu anlatır..." (Fahrettin Razi, Tefsiri Kebir, Daru İhyau’t-Turasil Arab, c, 1, s, 1775.)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.