Üzerimizdeki nimetlerin farkında mıyız?

Şükür yazıları-2

Elimize büyükçe bir kağıt alalım ve kağıdın ortasına yukarıdan aşağı doğru bir çizgi çekerek ikiye ayıralım. Sağ tarafa mazhar olduğumuz nimetleri, sol tarafa da hayatımızda şikayetçi olduklarımızı yazalım. Bunu yaptığımızda “Rabbinizin nimetlerini saymakla bitiremezsiniz” ayetini gözümüzle görme imkanı buluruz. Elbette nimetler kısmını doldururken mesela dünya ile güneş arasındaki mesafenin şu an olduğu kadar olması, bitkilerin hal-i hazır vaziyetlerinde bulunması, kuşlara kanat, balıklara yüzgeç verilmiş olması gibi tefekkür etmedikçe, bize verilen nimetler olduğunu fark etmediğimiz şeyleri de not etmeyi unutmayalım. İnsan öyle kıymetli ki kainatta yaratılmış her bir şeyin insana bakan ciheti var. Ve her şey insan için bir nimet olma hususiyeti taşıyor.

Bunu yaptığımızda kağıdın sol tarafında ne kadar az şey olduğunu fark edeceğiz. Ve bunların bir kısmı kendi su-i ihtiyarımız sebebiyle vukua gelen şeylerdir. Veyahut da aslında bize derman olan ama bizim bunu fark esemediğimiz dertlerimizdir. Hayatımızın ne kadar çok nimetler ile donatılmış olduğunu ve başımızı hiç secde-i şükrandan kaldırmamamızı gerektiren ne çok nimetlere mazhar olduğumuzu fark edeceğiz bu tahlil ve tetkik ile. Ne garip bir gaflettir ki bunca nimet içinde yüzerken cüz-i arızalara bakarak şekva etmeyi başarabiliyoruz. Evet, “insan çok cahil ve çok nankördür”. “ne kadar da az şükrediyorsunuz” ayetleri insanın tefekkürü terk ederek şikayet etmeye ne çok meyli olduğunu anlatıyor.

Mesnevi-i Nuriye’de “Elhamdülillah” beyanına dair olan kısımda hamd ve şükür etmeye sebeb olan nimetlere bir göz atalım:

1-Bütün alemler hem hal hem kal dilleri ile ve nevleri, cüzleri, zerreleri, esirleri; hudus ve imkan dilleri ve ihtiyaçları, fakirlikleri dilleri ile ve hikmetli yapılışları ve sanatlı hilkatleri dilleri ile ve nizam, muvazene, ittikan ve kemalat ve ibadet ve tesbihatları dilleri ile celalî vasıfları ile O’nun bu isimlerini ilan etmelerine hamd olsun: Vacib-ül Vücud, Kadîm-i Sermedî, Ezelî ve ebedî, Vahid-i Ehad, Ferd-i Samed, Aziz-i Cebar, Mütekebbir-i Kahar.

Hem Cemal vasıflarını da hâmidane anlatıp dururlar ki derler: “Bizim Halıkımız Rahmandır, Rahîmdir, Rezzaktır, Kerîm.. Cevvaddır, Veduddur, Feyyazdır, Latif.. hem Muhsindir ve Cemil”1

Hem kemal sıfatlarını da ilan edip diyorlar: “Bizim Halikımız ve Malikimiz Hayy’dır, hem Mütekellim’dir ve Şehîd..” Daha bunun gibi kainatta tecelli eden bütün Esma-i Hüsnasını ilan ederler, adeta bağırarak anlatırlar.

Eğer Allah kendini böyle parlak bir şekilde tanıttırmasa idi biz kainat kitabına bakarak O’nu nasıl tanıyabilirdik? Zulmet-i mutlakada kalmaz mıydık? Demek her şeyin Cenab-ı Hakkı anlatması bize en büyük nimetlerdendir. Böylelikledir ki bizi Cemaline hayran, Kemaline müştak ve Celaline de mütehayyir eylemiştir.

2-Kanat, içindeki her şey ama her şey Allah’ın kemal sıfatlarını zahir etmektedir. Küçüğünden büyüğüne kadar her ne ki içinde var ise onları her hepsi de sayfaları, satırları, harfleri ile, onlarda görünen hikmetler, san’atlar, sıfatlar ve keyfiyetler ve nakışlar ile kendi kabiliyetler nisbetinde mazhariyyetleri ile çeşit çeşit ayineler olarak celal, cemal ve kemal sıfatlarının nurlarını ve esmasının şualarını ilan ediyorlar, açığa çıkarıyorlar.

Bu, bize öyle büyük ve tarifsiz lezzetleri tattıran bir nimettir ki; gözümüzü açıp baktıkça ve nazarımızı kainata saldıkça Allah’ı celal, cemal ve kemal sıfatları ile tanımak ve Esma-ül Hüsnasının nurlarına muhatap olmak, temaşa etmek kapılarını sonuna kadar bize açar. Cennette Cemalullah’a iştihamızı kabartır ve o Cemalden mahrum kalmamak için Allah’ın rızalığını aramaya muazzam ve tükenmez bir şevk verir.

3-İçinde şer bulunmayan, mahza hayır olan vücud nimetini bize vermiştir. O vücudun kemali olan hayat nimetini bahşetmiştir. Hem de en azim nimet olan iman nimetini vermiştir ki, iman hayatın hayatıdır. İmansız hayat ademe gider ademistan olan Cehennemde karar kılar. İşte bu  da şükründen aciz kaldığımız, ancak hadsiz bir itakat ile ve halis bir niyyet ile şükrünü eda etmek gerektir.

4-İman nuru, hamdi gerektiren öyle bir nimettir ki; sağ ve sol, ön ve arka, üst ve alt olmak üzere altı cihetimizi hadsiz karanlıklardan kurtarıp nurlara gark eder. İçimizi ve dışımızı pür nur eyler. İman-ı billah, marifetullah ve muhabbetullah nurları alemimizi ziyalandırır, hararetlendirir, nurlandırır.

5-Allah’a iman, ruhumuzu yokluk karanlıklarından, kainatın korkunç yabancılığından ve umumi matemden ve daha nice zulümattan halas eyler. Ruhu yakıp yandıracak daha nice hallerden bizi kurtarır. Bu nimeti fark etmemek, şükrüne en azından niyet etmemek ne kadar acıdır, ruhu ne kadar yakar. Bu nimet kendisine verilmiş iken kıymet bilmemek nasıl kendini ateşlere atmak manasını taşır…

6-İmanın nuru bir başka ciheti ile de muazzam bir nimettir. Bu nur ile öyle bir Zat’a sığınırız ki; O Muhsin, Kerim, Vedud, Rauf, Rahîm’dir. Yine bu nur bize ebedî saadetten haber veren bir müjdecidir. Bu nur ile istinad ve istimdad noktamızı buluruz. Vicdanen huzurlu ve rahat oluruz. Zira vicdan bu iki noktayı bulmakla işler. Bu nur bize Rahmeti buldurur. Hiçbir lezzet ve nimetin sona ermeyeceğini nimetin içindeki in’am fiilinin nihayetsizliğini ve nimeti vereni bulmanın hazzını yaşatır ki bu, asla zeval bulmayacak bir kavuşmadır, zira Mün’im- i Hakiki hem Bakidir hem Daim, hem Ezelidir hem Ebedi. Yine bu nur iledir ki düşman zannettiğimiz kainatın bize dost olduğunu gösterir. Bu nur bir de şuur kazanınca alemimizde, kendi şahsi vücudumuzdan ayrı hadsiz evet hadsiz bir vücud bizim vücudumuz gibi var olur ve varlığa karşı fıtrî aşkımız teskin olur. Böylelikle dünyaya saldıran ama asla doymayan açlıklarımız doyuma ulaşır. Hadsiz bir vücud bizim gibi var olması ile vücudda ne ki var her hepsi de bizim için nimet olur ve bütün masnuat için hamd etmeye bir arzu içimizde coşar olur. Ancak o zaman başkalarını kendimize rab ve mabud ve mahbub edinmek zilletinden halas oluruz. Yani yakamızı paçamızı mahlukatın elinden kurtarırız. Zelil ve rezil olmaktan kurtuluruz. Her şeye karşı dayanır, her işi yaparız.

7-Efendimiz, seyyidimiz, göz aydınlığımız, müjdemiz, alemlere Rahmet olan Muhammed Aleyhissalatü Vesselam bizim için öyle azim bir nimettir ki tarif edilmez. Fikr-i Uluhiyyet akidesinin  nurları O’nun risaleti ile alemde sübut bulmuştur. Ki bu nur bütün dinlerin getirdiği ve felsefe zulmeti altında gizlenmekte iken O’nun risaleti ile parlamıştır. Allah’ın insandan rızalığının ne ile olabileceği O’nunla açığa çıkartılmıştır. Beşer O’nunla hidayete kavuşmuştur.

8-Hamdi gerektiren bir başka azim nimet de İslamiyet nimetidir. Bu nimettir ki bize Allah’ın bizden ne ile razı olacağını bizden isteği ne olduğunu ve muhabbetini nasıl celb edebileceğimizi fevkalade bir surette göstermiştir.

9-İman nuru bir de Bismillahirrahmanirrahim ziyası ile ziyalandığında bu da apayrı bir nimet olur ki bununla bizi nimetleri ile perverde eden Zât’ın bizi bizden daha iyi bildiğini daha çok kollayıp gözettiğini, bize bizden daha yakın olduğunu idrak ederiz. O Zat-ı Mün’im’in ihsanlar ile, ikramlar ile kendini bize tanıttırmak ve sevdirmek irade ettiğini ve kendi muhabbetini bize en fevkalade bir nimet olarak vermek irade ettiğini gösterir. Biz de buna ancak tanımaya gayret etmek ve sevdirmesine mukabil On Birinci Söz’de izah edildiği gibi itaat ederek muhabbet etmekle hakiki şakirlerden olabiliriz.

Evet, elbette Allah’ın nimetlerini saymakla bitiremeyiz ancak Allah’ın emri ile onları anlattıkça anlatmakla mükellefiz. Biri bize halimizi hatırımızı sorduğunda şikayetlenmeye değil de Allah’ın nimetlerini tadat etmeye koyulursak Allah’ın emrini yerine getirenlerden oluruz inşaAllah. Niyet ve nazar eşyanın mahiyetini değiştirir. Muhatabımızın gıpta damarını tahrik niyeti ile değil hakikaten emre imtisalen Allah’ın nimetlerini anlattıkça anlatmak niyetiyle bunu yapabilirsek. Bir de halis olabilirsek umulur ki muhataplarımız da Allah’ın kendi üzerlerindeki azim nimetini fark etmek bahtiyarlığına kavuşurlar. Şakir olursak mutlu oluruz bir de hep beraber bütün müminler ile bir olarak şakir olursak saadet-i ebediyyeden nurları ve lezzetlerin numunelerini tatmaya başlarız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.