Abdulkadir MENEK
Van’dan Burdur’a, Nurun İlk Kapısına (I)
Van’da talebeleriniz ile birlikte ilmi ve dini sohbetler yapıyor, Rabbinizin emrini intizar ediyordunuz.
Etrafınızda, samimi ve sadık talebe ile dostlarınızdan meydana gelen çok güzel bir sohbet ve muhabbet halkası meydana gelmişti.
Bazı derin ve ulvi konuları bütün vukufiyetinizle izah ettiğiniz sohbetlerinize çok büyük bir teveccüh hâsıl olmuştu.
Talebeleriniz, Van Eşrafı ve ulemadan müteşekkil bu sohbet meclisiniz, meleklerin gıpta ettiği bir ‘’Nur Meclisi’’ne dönmüştü adeta.
Kış mevsimini Van Nurşin Camisinde geçirirken, diğer günlerinizi Erek Dağı’nın doruklarında bulunan menzilinizde tefekkür, ibadet, tedris ve tezekkür ile geçiriyordunuz.
Bazen sabahlara kadar uyumuyor, bir ağacın dalları arasında yaptığınız küçük menzilinizde zikir ile meşgul oluyordunuz.
Talebeniz Molla Hamid’ın tabiri ile sizi hayret ve hayranlıkla takip eden ‘’talebeleriniz de Allah’tan korkuyor, fakat sizin ödünüz kopuyordu.’’
Ülke kaynıyordu.
Her şey yeni baştan, bambaşka bir anlayış ile yeniden yapılandırılıyordu.
Yeni yönetimde İslam dininin etkisi tamamen kaldırılmak isteniyor, bu mukaddes ve en son dinin belirleyici olmadığı farklı ve ladini bir düşünce egemen kılınıyordu.
Bu maksada ulaşmak için de her şey göze alınmıştı.
Yepyeni bir dönemin eşiğinde olan vatan toprakları, çok feci ve kanlı olaylara sahne olmaya başlamıştı.
Suçlu-suçsuz demeden masum insanların kanına giriliyor, adeta milletten hesap soruluyordu.
Tam bir kıyım ve gözdağı dönemine girilmişti.
Size bir davet vuku bulmuş, fakat siz dâhilde manevi cihad ile milletin ıslah edilmesi gerektiğini, dâhildeki cihadın maddi kılıçlarla olmayacağını ifade etmiştiniz.
Bütün günleriniz bu şekilde geçiyor, zaman zaman derin düşüncelere dalıyordunuz.
Bir şeyler bekliyordunuz.
Gözleriniz zaman zaman uzaklara dalıyor, bambaşka âlemlere gidiyormuş gibi bir halete bürünüyordunuz.
Sanki bir yolculuğa hazırlanıyormuşsunuz gibi bir hal içindeydiniz.
Buna rağmen zamanın idarecileri sizden korkmuş, halkın üzerindeki derin etkinizden ürkmüşlerdi.
Sizi rahat bırakmaya hiç niyetleri yoktu.
Sizin Ankara’da ‘’en kara bir halet-i ruhiye’’ hissedip Van’a gelişinizin üzerinden üç yıla yakın bir zaman geçmişti.
Onların dünyalarına karışmamaya karar vermiştiniz.
Fakat onların sizin ahiretinizden vaz geçmeye niyetleri yoktu.
Bir korku ve evham yüzünden sizi de dostlarınızdan, memleketinizden koparıp, gurbet ellere göndermeye karar vermişlerdi.
Kışın bütün şiddetiyle hüküm sürdüğü günlerde Nurşin Camisindeki menzilinizden alındınız ve yabancısı olduğunuz diyarlara doğru yola çıkarıldınız.
Bir evham ve korku ile birlikte, yapacakları icraatların önünde sizi büyük bir engel olarak görenler, size rahat vermemeye, baskı ve tarassut altında tutmaya karar vermişlerdi.
Sizinle birlikte binlerce suçsuz ve günahsız insan da evlerinden, barklarından, işlerinden, güçlerinden, vatanlarından ve akrabalarından koparılarak bir meçhule doğru yola çıkarıldılar.
Jandarmalar marifetiyle ellerinize kelepçeler takıldı.
Bunu yapanların çok büyük bir acelesi vardı.
Baharı, birkaç ay sonrasını beklemeye bile tahammül edemediler.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.