Safa AKINCIOĞLU

Safa AKINCIOĞLU

Vicdani sözleşme

"Düşmanlarımıza tek bir borcumuz var, o da adil olmak." Aliya İzzetbegoviç

Herkes, adalete muhtaçtır. Bir gün adil olmak, bir gün adil muamele görmek sırasınca yaşanır döngüsel imtihan. Kul olması itibariyle kimse kimseden üstün değildir. Zalim de acizdir, mazlum da acizdir. Sadece “Fakirin fakire ettiğini kimse etmez.” atasözü türünden ne edersek kendimize ve diğerine ederiz. Zulüm kısır döngüsünü devam ettiren de dünün mazlumunun bugünün zalimi olabilmesi ve eski zalimin yeni mazluma dönüşebilmesidir.

Adalet ise ölçüdür, hak ettiğini vermedir. “ Cezakümülllah hayren.” der Araplar, Allah hayırlı cezanı versin diye çevirsek yanlış olur. Çünkü Arapçada ceza, karşılık demektir; ya ceza ya mükâfat. Cezanın da hayırlısını istemek, adalete güvendir. Allah mutlak adildir, bu dünyada olmasa da, ahirette atom ve zerre miktarınca da olsa iyilik ve kötülüğün karşılığını verir.

Günümüz insanı, çoğu şeyde olduğu gibi adaleti de kendi ve kendidaşlarına sınırlı tutuyor. Kendisi ve yoldaşları mahrum bırakıldığı halde bu sefer eline geçen su kuyularını, canına kastetmek isteyen Müslüman kardeşlerine çok görmeyen Haydar Hz. Ali gibi savaşta dahi öfkesini yenebilmektir adalet ve ihlâs ölçüsü. Cinayet kıstası, dahi olsa hükmü usulüyle tek hamlede gerçekleştirmektir adalet. Kıtlık var diye hırsızlık kıstasını uygulamayan Faruk Hz. Ömer gibi hak ile batılı her noktada ayırmaya çalışmak, adalet sıratıdır.

Ah “son zaman”, atomu bile parçaladın ama bizi de parçaladın. Herkes atomize olmuş, radyasyon yaymak ister gibi nefret saçıyor etrafına. Oysa biz ABD’nin Japonya’yı yenmesine değil, savaş hukukunu dahi çiğneyen iki şehri her canlısıyla yok etmesine kızgınız. Adaletin bir atomunu dahi bırakmadan zulüm atomu sayısınca olan cinayetlerine lanetimiz.

Adl, Allah’ın külli isimlerindendir. Onsuz ne hayat ne rızık ne kâinatın iskelesi ne dünya ne de ahiret olurdu. Oksijen ve iman kadar lazım olan denge ve nefes çok az yüreklerimizde, sözlerimizde ve eylemlerimizde.

Sevdik mi taparız; hâşâ ama kusur yakıştırmayız sevdiklerimize oysa kusursuz olan Yaratıcıdır. Nefret ettik mi şeytanlaştırırız; günah keçisi de dar ifade bir kalır, kendimizi temizlemek ve düşmanımızı şeytan gibi göstermek için. Vasat ümmetin vasat Müslüman’ı olamayız bir türlü. Çünkü kendimiz olmadığımızdan, bizim yerimize sevilecek ve kızılacak kişiler belirlenmiştir. Herkese verilen akıl, kalp ve vicdan paslı bir şekilde kalakalır. Kimsenin tam iyi tam kötü olamayacağını düşünme ve araştırma zahmetine girmeden, etliye sütlüye dokunmadan duyulan ahkâmları tekrar etmek çok tatlıdır.

Bazıları doğru söylese de söyleyişleri yanlıştır. Oysa ne demiş atalarımız “Usul olmadan vusul olmaz.” Usul sahibi olup adil olunca hakka ve hakikate kavuşulur. Düşmanın elinde de olsa hakkı kabul etmektir, adalet ve hakkaniyet.

Tarafgirlik, karşı tarafı en çok besler ve ona kimlik kazandırır. Ona karşı amansız düşmanlık, ona daha varlık verir. Adaletli olmak ise ikiliği bir eder. Birlikte, çokluk ve çoklukta birliği kılar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum