Ediz SÖZÜER
Müthiş Bir Ekosistemde Paylaşılan Roller
Keşif Yolculukları Risale-i Nur Eğitim Programı Dersleri-37: Müthiş Bir Ekosistemde Paylaşılan Roller
Bu yazımızda, Yirmi Dokuzuncu Söz’ün işlendiği “Kâinatta Yalnız Mıyız” ana başlıklı dersimizin altıncı ve son bölümüyle ve 29.Söz’ün 1.Maksadının 3. ve 4. Esasının izah metniyle yolculuğumuza devam ediyoruz. Sunulan hakikatlerin tam olarak hissedilerek pekiştirilmesi için görsel destekli ders videosunu da yazının sonundaki adresten izlemenizi tavsiye ediyoruz.
Müthiş Bir Ekosistemde Paylaşılan Roller (29.Söz’ün 1.Maksadının 3. ve 4. Esası - İzah Metni)
Meleklere iman meselesi öyle meselelerdendir ki, bir tek ferdinin gerçekliği ispatlandığında, bütün insanlık âleminde mevcut olan melek hakikatinin doğruluğu ortaya çıkar. Meleklerin varlığı konusundaki delillerden bir tanesinin gerçekliği halinde, iddianın doğruluğu ve meleklerin varlığı ortaya çıkmış olur. Bunun aksi düşünülemez. Bir tek insanın uyanık halde gördüğü ve varlığını haber verdiği tek bir melek vakıasının doğruluğu, bütün melekleri, hatta âhiret âlemlerini ve Allah’ı zincirleme olarak ispatlar ve hakikatini gösterir. Çünkü melekler: “Evet, biz o âlemlerin sakinleriyiz ve oralarda dolaşıyoruz ve kâinatın yaratıcısı olan Rabbinizin hakkaniyetine ve varlığına en başta bizler şahidiz” demektedirler. Bununla beraber tüm geçmiş peygamberlerin aynı yöndeki haberleri, bütün âlimlerin detaylı araştırmalara dayalı ilmî delilleri ve evliyaların manevî keşifleri aynı hakikatin bilgisini vermeleri ile Allah Resulü’nün (A.S.M.) melekleri bizzat gördüğüne dair şahitliği ve Kur’ân’ın verdiği haberler, bu konuda şüpheye hiç yer bırakmaz.
Madem kâinata meleklerin manası ve hakikati hem çok lâzımdır, hem de meleklerin manasının kabulü konusunda bir fikir birliği vardır. O halde yazı dizimizin başından beri söylediğimiz gibi kâinatın ve hayatın sahibi Allah’ın Kur’ân’ında bildirdiği ve Allah’ın doğru sözlü elçisi Hz.Muhammed’in (A.S.M.) açıkladığı ve tarif ettiği özelliklere itibar edilecek ve genel kabul görmüş bu mananın gerçek şeklini doğru olarak ortaya koyacak, ancak ilahî vahiy olacaktır.
Müthiş bir ekosistemin içindeki düzeni korumak ve işleyişi bozmamak için hassas adımlar atarak çalışan milyonlarca canlı türü, trilyonlarca canlı organizma ve onların genel dengeye hizmet eden büyük vazifeleri.. Hudutları tam olarak tayin edilememiş devasa bir alanda işleyen kompleks sistemlerin içindeki dev galaksiler, hayran bırakan yıldızlar, sayısız gök cismi.. Her biri üstlendikleri vazifelerin manevî dilleriyle Allah’ı tesbih edip zikrediyorlar, yani O’dan haber veriyorlar ve O’na delil oluyorlar ve manen O’na ibadet ediyorlar. Cansızların ve bitkilerin şuursuz olarak bilmeden yerine getirdikleri bu vazifelerde görmüş oldukları hizmetler ücretsizdir. Yalnız hayvanlar, şuurları işin içine girmediği halde kendilerine mahsus küçük ücretler karşılığında çalıştırılırlar. İnsan ise ücretini hem bu dünyada hem âhirette alacak şekilde, ilahî maksatlara (bilinçli bir tarzda) uygun hareket edebilen diğer bir türdür.
İnsan türünün iki boyutlu hizmeti var. Birisi ibadetle ilgili ve âhirete yönelik. Bunun için kastî bir niyet gerekiyor. Dünyaya yönelik olan diğer hizmeti ise dünyada çalışan diğer hizmetkârlara nezaret etmek, dünya sergisindeki ilahî sanatların ve nimetlerin tanzim ve teşhir edilmesini sağlamak. Bu ikinci boyuttaki hizmetinde ilahî vazifeyi temsil etme niyeti ile Allah namına hizmette bulunduğu takdirde o hizmetleri manevî bir ibadet sayılıyor; fakat iman beraberliğinde bir anlam ifade eden o kastî niyet olmadığı takdirde ise, saati gösteren fakat saatin kaç olduğundan haberi olmadan işleyen şuursuz bir saat gibi bilmeden ilahî maksatlara hizmet ediyor. Kâfirlerin dünya misafirhanesinin imarındaki ve ilahî nimetlerin dağıtılıp güzel bir surette servis edilmesindeki hizmetleri gibi. Elbette ücretleri de sadece bu dünya hayatıyla sınırlı kalıyor.
Bu durumda nefsanî, fiziksel haz ve lezzetler noktasında o hizmetlerden şahıslarına da bir pay çıkarmadan, sadece o azametli yaratıcıya bağlanmanın ve O’nun adına işlemenin ve hizmet etmenin manevî hazzı ve mutluluğuyla yetinerek, tamamen O’nun emri ve izni dairesinde kalarak, belirlenen vazifeleri yerine getiren dördüncü bir tür olarak meleklerin mevcudiyetleri, kesinlikle gerekli olacaktır. O melekler, gördüğümüz âlemdeki canlı ve cansız her şeyin şuursuz ve manevî olan ibadetlerini, göremediğimiz maneviyat âleminin ve kâinatın tabakalarında şuurlu ve gerçek manada ifade ve ilan edeceklerdir.
Hem burada ibadetlerini temsil ettikleri cismanî varlıklarla o meleklerin bir irtibatı elbette bulunacaktır. Eser metninde de ifade edildiği gibi, görünen âlemdeki canlı ve cansız fiziksel varlıklar ve mekânlar, âdeta o meleklerin bir evi, bir mescidi ve fiziksel olarak göründükleri yerler hükmündedirler. Elbette onlar, o meleklerdir demiyoruz. Fakat birbirleriyle böyle bir ilişkileri vardır diyoruz. Yani denilse ki, bir melek vazifesini nerede yapar? Elbette ibadetini temsil ettiği cansız unsur veya canlı ferdi veya canlı türü üzerinde ve onun işgal ettiği mekânda yapar. Bunu diyoruz. Elbette o unsur mesela bir yıldız ise, o melekle birlikte hareket halindedir. Melek suretlerinin ise, temsil ettikleri çeşitli unsurların bu âlemdeki şekillerine benzer olarak belirlenmesi hikmeten uygun olacaktır. Bu nedenle eser metninde de ifade edildiği gibi, meleklere dair ilk bakışta abartı veya gerçek olamayacak kadar acaip görünen hadis rivayetleri bu manayı aydınlatmakta ve bahsi geçen hakikata uygun düşmektedirler. Dünyayı temsil eden meleğin yaratılmış milyonlarca hatta trilyonlarca mahlûkatın sayıları adedince tesbih ve ibadetlerini temsil etmek için çokluktan kinaye olarak adedi kırk bin olarak bildirilen başlı, her bir başı kırk bin ağızlı, her bir ağzı kırk bin dilli, her bir diliyle kırk bin tesbihat yapan bir tarzda ve surette, perde arkasındaki gayb âleminde görünmesi, olmayacak bir iş değildir.
İnsan ne kadar acaiptir. Bu kadar çok sayıdaki canlı türünün harika bir şekilde yaratılmasını ve idare edilmesini görür ve buna şaşırmadan sıradan görür de, bu mahlukâtın işleyiş ve idare kanunlarını ve manevî ibadetlerini temsil etmekle görevlendirilmiş melek hakikatini dar aklına sığdıramayıp inkâra yeltenir. Kanaatimizce cehalet, ancak bu kadar olur.
Her bir canlıya binlerce hikmetleri, gayeleri, harika sanatları ve mükemmel yapılışları takan hikmetli ve azametli yaratıcının; elbette bu manalı faaliyetleri şuurlu bir şekilde ifade edecek ve kâinat tabakalarına yaratıcısı namına ilan edecek, ilahî dergâha takdim edecek ve nezaret ettiği unsurların, kanunların ve canlıların işleyiş kaidelerinin perde arkasındaki ruhları derecesinde bulunan temsilci melekleri onlarda çalıştırması, gerçekten çok mümkün ve gerekli görünüyor.
Keşif Yolculukları Risale-i Nur Eğitim Programı Ders Videosu (Meleklerin Gerçekliği) Video Adresi: https://youtu.be/G1XE9srVQMQ
Not: 3 Aralık Ct. 16.00 tarihinde sunulacak “Ebedî Hayatın Varlığının İspatı (10.Söz İzahı)” dersimizin detaylarına https://risaleinuregitimprogrami.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.