Hayrettin KARAMAN
Yeni anayasaya katkı
"Ya hep ya hiç" ten başkasına razı olmayanlar, ama öte yandan "hep değilse de hiç de değil" den ibaret olan gerçekliği yaşayanlar, -bunu sağlayanlara atıp tutmakla beraber- mevcut durumdan, zarureti aşan miktarlarda istifade edenler var; bunları çelişkileri, duygu ve düşünce karışıklığı içinde bocalamaları ile baş başa bırakalım.
"Bir zalim iki elini, diğeri ise bir elini kesmek istiyor" ise tek elini kesmek isteyen zalime –geçici ve zaruri olarak- teslim olma basiretini gösterelim.
Bir anayasa "adım adım İslamlaşmaya götüren" yolları tıkıyor, diğeri kısmen de olsa açıyorsa, bir anayasa demokrasinin gereği diyerek bu ülkenin %99'u Müslüman olan halkının ahlak, gelenek ve diğer değerlerini hiçe sayarken bir diğeri yine demokrasiye sığdırarak değerleri olabildiğince koruyorsa Müslüman bu iki anayasa karşısında nasıl bir tavır içine girecek?
"Hep olmadığına göre" bu anayasaların kısmen iyi olanı da kötüdür, ben bu işin içinde yokum, hiçbirini desteklemem... mi diyecek?
Yoksa "hiç de değil", eğer bu olmazsa daha kötüsü olacak diyerek "göreceli olarak daha iyisini" gerçekleştirmek için üzerine düşeni yerine mi yapacak?
Demokrat Parti 1950 yılında iktidara geldiğinde ülkeye şeriat getirmedi, tek parti devrinin zalim, baskıcı, din karşıtı laiklik anlayışını azıcık yumaşak olarak uyguladı. Halkımız bu iktidarı, sanki ülkenin rejimini değiştirmiş gibi tuttu, destekledi. İyi de etti. Altmış yıllık süreç 1950 öncesine doğru gerilemedi, bugün gördüğümüz, bildiğimiz, yaşadığımız iyileştirmelere doğru ilerledi.
Şimdi yeni bir anayasa yapılıyor. Türkiye'de sayıca azınlıkta olan birçok grup seslerini yüksek perdeden ve etkileyici biçimde çıkarmaya başladılar. Eğer büyük çoğunluk mümkün olan taleplerini, daha yüksek sesle ve etkili olarak çıkarmazsa sonuç hüsran olur.
Büyük Millet Meclisi bir web sayfası açmış. Buraya fertler bile taleplerini yazabilecekler ve ilgili komisyon bunları okuyup değerlendirecek. Bütün sivil toplum kuruluşları ve hamiyetli kişiler her imkanı kullanarak taleplerini dile getirmelidirler. Taleplerin çok dağılmaması, ayağı yere basmayan, gerçekçi olmayan taleplerin, sağlam ve mümkün olanları gölgelememesi için fertlerin ve örgütlerin bir araya gelmelerinde, müzakere ve danışma yoluyla talep paketleri oluşturup bunları sunmalarında büyük fayda vardır.
İnşaallah taslak ortaya çıkmaya başlayınca başka konularda da düşüncemi yazarım Ama şimdilik şu üç konuda tercihimi ifade edeceğim:
1. Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılamaz; statüsü kısmen değiştirilebilir.
2. Zorunlu olan "din kültürü ahlak bilgisi" öğretimi kaldırılamaz; kitapların müfredatı yeniden gözden geçirilebilir; zaten bu da yapıldı ve yapılıyor. Bu ders belli bir dinin eğitimini vermiyor; halkının %99'u Müslüman olan bir ülkede yaşayacak olanlara bu dinin kültürü ve ahlakı hakkında bilgi veriyor, diğer dinler hakkındaki bilgiye de gerektiği kadar yer ayırıyor. Din ve mezheb olarak (belli bir dinin ve mezhebin) eğitim ve öğretimi de mevcut anayasada bulunduğu halde uygulanmadı; bu da korunmalı ve uygulanmalıdır.
İnanca dayalı kıyafet eğitime de, kamu görevinden (alan ve veren olarak) yararlanmaya da mani olmamalıdır
Yenişafak
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.