İsmail BERK
Yeni bir çağın eşiğinde, Risale-i Nur’un beşiğinde…
Sallanıyoruz. Çocukça halimizle. Bizi sallayan şefkat melekleri/kahramanları varsa ne güzel?
Acz ve fakr içinde tefekkürden şefkate, şefkatten tefekküre sallanıp durmalıyız.
Çocukça, masumca ve gökyüzüne bakan gözlerin hayali aşan sadeliği ile.
Bu çağ, eşiğimizi aşındıran, zihnimizi karıştıran, hırslarımızı boğuşturan bir çağ. Devrilmesi zor bir dağ adeta. Üstünden geçilmesi için ise yol ister, yordam ister, sabır ister.
Devasa problemlerden oluşan bu çağı/ dağı nasıl aşacağız, nasıl yol alacağız?
Emekleyen bir çocuk misali, ağlayan bir bebek gibi ve çocukça bir istekle beşiğimize uzanmaya, orada uyumaya, bunun için sallanmaya ne dersiniz? Kendimizde kalmaya, kafa fenerimizi ona göre temkin ve teselli ile dindirmeye ne dersiniz?
Hüzünlerimizden sıyrılmak adına. Bir o yana, bir bu yana. Sallayan elle uyumlu bir ruh bağı ve şefkatle, ihvanca rahatlamaya ve bunu hissetmeye ne dersiniz?
Bize bir beşik lazım. İçinde büyüyeceğimiz, bize ait ve korunaklı. Bunları temin için hahırhahlarımız, şefkat elçilerimiz ve bizi sallarken yorulan, ancak bizi büyütmekten haz ve lezzet alan bir anne şefkatinde fedakar ve cefakar ruhlarla sallanmalı bu beşik.
Bu beşik, asrın sallantılarının elendiği, insanın hafiflediği, uyuya kaldığı, kendini güvende hissettiği bir beşik, yeni bir eşik ve akılla kalp tamamen birleşik…
Bir istinatgah olmalı. Selef-i salihine bağlamalı. Gönüller neşe ile akmalı. Berrak zihin temaşa ile etrafı duymalı. Ve insan insan olduğunu anlamalı. “Bir kal’a, bir zırh” olmalı nefsin tuzaklarına.
Böylece Risale-i Nur’un beşiğindeyiz. Kalbimizin çevresindeyiz. Ruhumuzun halesindeyiz.
Kainatın ve toprağın bir beşik gibi bizi kucağında sallamasında tuttuğu bir beşik. Bir şefkat kucağı, bir güven alanı.
Beşiğimiz, bir gemi misali, dalgalı hallerde bizi koruyor. Sığınağımız o.
Derin suların tehlikeli dalışlarından uzak tutuyor bizi gemi misal beşik.
Evet yeni bir çağın eşiğindeyiz. Risale-i Nur’un beşiğindeyiz.
Sallandıkça arınan, dinlenen ve korunan bir ruhla beşiğimizin sallanması, en büyük arzumuz.
Büyüdükçe, kendi beşiğimizi sallamaya başlıyoruz. Zamanla gelişen, kabında ve babında olgunlaşan bir beşik.
Beşikte, çevrelenmiş hazzın ve derinleşen manaların aleme yayılan hayal ve ümitleri ile uyanmak üzere uyuyoruz. Rüyalarımız hayallerimizin sineması olunca, uyandığımızda düşüncelerimiz hareketin başlangıcı olmakta.
Ve sallanıyoruz. Bazen de sarsıntıyla dikkat kesiliyoruz. Teyakkuz anı. Bir ürpertinin beşiğine, yuvasına, alemine ve ruhuna sarılma anı.
Hakikatin beşiğinde ve inkişafın eşiğinde hayatını halis bir niyetle dokuyanlara binlerce selam ve dua.
Tamda çocuk tadında bir masumiyet arzusuyla hayatı seven ve coşkuyla dünya oklunda öğrenen ve rolünü oynayan bir heyecanla.
Beşiğimizi sallamaya devam edelim.
Hulasa…
Yeni bir çağın eşiğindeyiz. Risale-i Nur’un beşiğindeyiz.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.