Zamanın bütün an ve mekanlarına inen Ezelî ve Ebedî Rahmet

Muhterem okuyucularıma arz etmek isterim ki, malumları olduğu üzere, birer hafta ara ile iki kez çok ciddi bir göz ameliyatı geçirdim, üçüncüsü belli değil…
Bir müddet yazamayacağımı son yazımda ifade etmeme rağmen, Cihanın Sultanı âlemleri şereflendirirken dayanamadım, duygularıma hâkim olamadım, bir göz marifetiyle de olsa  yazmaya, O’nun (a.s.m) şefaatine ve dualarınıza istinaden koyuldum.

“(Resûlüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” (Enbiya, 21/107)

O’nu bir yazıya, bir kitaba, bir seneye, bir senaryoya, bir konferansa, panellere ve  fâni bir ömre sıkıştırmak asla mümkün değildir. Günün 24 saatinde,haftanın 7 gününde, yılın 365 zaman diliminde edep ve hürmetle ve salavâtlarla anılsa, getirdiği nur ve hidâyetle amel edilse, yaşayışı ve ahlâkı hayatlara hayat olsa ve yansıtılsa yeridir ve O, fazlasıyla buna  lâyıktır.
Ümmet üzerine  bunu yapmak bir borç, bir mükellefiyettir.

Meşhur şâir Hassan b. Sâbit’in sözü olarak nakledilen : “Ben Muhammed’i (a.s.m) sözlerimle övemedim.O’nu güzel gösteremedim. Aksine Muhammed’den (a.s.m) bahsettiğim için  sözlerim güzelleşti.O’na salât ve selâm olsun.” (İmam-ı Rabbanî,Mektubât,I:58) (Bediüzzaman Said Nursî,Sözler,19.söz)

Şu söz de göstermektedir ki, O’nun mübarek isminin kokusunun zerresi bile hayatımıza güç ve kuvvet verdiği gibi; silik, eksik, nâkıs ve çaresiz sözlerimize renk ve ahenk katmaktadır.

Rahmet  peygamberinin  kendi dilinden: ““Ben Muhammedim, ben Ahmedim, ben Rahmet peygamberiyim” (Müslim, “Kitâbu’l-Fedâil”, 126; Tirmizî, “Davât”, 118.)

Cahliyye  döneminde  değerler  alt-üst  olmuş, toplumun  zembereği yerinden çıkmıştı.
1)Cemiyet öyle bir hâle sürüklenmişti ki ; bütün insanî değerler ters yüz edilmiş, fazîletler ayıp, ayıp ve kusurlar ise birer fazîlet gibi itibar görmeye başlamıştı.

2)Canavarlık alkışlanıyor ve insanlık horlanıyordu. Kurtlar çoban olmuş çalım çakıyor; koyunlar bu merhametsiz çobanların elinde inim inim inliyordu.

3)Fuhuş, zina, ahlâksızlık öyle yaygınlaşmıştı ki, çoğu kimse babasını bilmiyor ve tanımıyordu. Haseb ve nesep bütün bütün kuruyup gitmişti.  İçki ve kumar hiç de ayıp sayılan şeyler değildi.

4)İnsanları hor görmek, aşağılamak  normal bir hâdise gibi  değerlendiriliyor, çeşit çeşit spekülasyonlarla insanlığın kanını emmek marifet ve akıllılık sayılıyordu. Hz. İsa’nın getirdiği tevhid akidesi bozulmuş, İncil tahrif edilmişti. İnsanlık yolunu şaşırmış, karanlıklar içerisinde yüzüyordu. Hz. Muhammed’in  (a.s.m) gelmesi yaklaşmış, geleceğine dair işaretler belirmiş, fakat O henüz gelmemişti.

İşte böyle bir atmosferde kâinat O’nun Nuruyla yeniden nefes aldı, soluklandı.

Âlemi şereflendirdiğinde,
Kâinatın yüzünde güller açmıştı.
Müjde haberleri uçuşuyordu  her yerde,
İnsanlığın Efendisi doğdu diye.
Varlıklar o an hep birden,
Selâma durdu,dirildi yeniden.
Ardından dağılmaya yüz tuttu karabulutlar,
Can çekişmeye başladı cümle kâbuslar.
Ne kisralar dayanabildi nuruna,
Ve ne de bin yıllık ateşler zuhuruna.
Beklenen zât, ayak basmıştı dünyaya,
Şimdiden gözlerini dikmişti ukbâya.
Selâmlar  sana ya Muhammed (s.a.v) !
Salâtlar sana ya Resûlallah !...
Hoş geldin dünyamıza gözümün Nuru, gönlümün süruru, hayatımın tek gururu!

“Allah’ım! Kalplerin tabibi ve ilâcı, bedenlerin âfiyet “ve şifâsı, GÖZLERİN nuru ve ışığı olan Efendimiz Muhammed’e, O’nun âl ve Ashâbına salât eyle.”

Muhterem okuyucularımızın ve bilcümle İslâm âleminin kandili mübarek ve muazzez  olsun. Kalpler O’nun nuruyla dolsun, gözler O’nun ziyasıyla parlasın inşallah.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.