27 Mayıs, ETÖ olayı ve Ezan

1961 Eylül’ünün ortalarında, ilkokul beşinci sınıfa giden bir öğrenciydim.
Bir sabah kalktığımızda gördüm ki, köy halkı cami meydanına toplanmış ve minareye bakıyorlardı. Rahmet yerine çamur yağmış, bembeyaz minarenin bir yüzü tamamen çamurla kaplanmıştı.
Köyümüzün ileri gelen kanaat önderleri; “Rahmet-i İlâhiyi gazaba getirecek ne oldu acaba?” diye birbirilerine soruyorlardı. Çok geçmeden semadan, planör uçak Cumhuriyet gazetesi tomarını köy meydanına bıraktı. 27 Mayıs ihtilal hükümeti; ülkenin her yerine bu şekilde, sadece bu gazeteyi atıyor, öğrenilmesi gerekenleri değil, sadece kendilerinin vermek istediklerini halka dayatıyorlardı. Köylerde o gün televizyon yok, radyo bile (iki-üç gaz tenekesi büyüklüğünde) sadece köyümüzün en zengini olan birkaç kişide vardı.
Merakla gazeteleri (!) açanların gözleri kahve fincanı gibi büyüyor, donup kalıyorlardı.
Başbakan Adnan Menderes de, iki arkadaşı gibi idam edilmişti…

Çocukluk hatıralarımdan birini arz ettim. Detayına girmeyeceğim çünkü bu konudaki haksızlıkları, zulümleri ve bu zihniyetin, Ergenekon T.Ö. ile aynı zihniyet olduğunu bilmeyen tek bir aklıselim kaldığını zannetmiyorum. (Balyoz darbe planları ve gerekçeleriyle karşılaştırınız.)
•Ben bugün sadece; o günkü gaddar, ceberut kişilerin ve diğer yandan da mağdur ve mazlum kişilerin, tarih önündeki âkıbetlerindeki FARKI sergilemek istiyorum.
*******
Yassıada Mahkeme başkanı Salim Başol: Bu görevi sırasında, Başbakan Adnan Menderes\'in tutukluluk sebep ve şartlarına itiraz etmesi üzerine, cevap olarak söylediği "SİZİ BURAYA TIKAN GÜÇ (!) BÖYLE İSTİYOR" sözü ile ün kazanmıştı.
Belki de; hayatında söylediği en doğru söz buydu… 
1970’te emekli oldu. Kısa bir zaman sonra Bakırköy Akıl hastanesine sevk edildiği ve burada acıklı bir âkıbet yaşadığı bilinmesine rağmen, nerede ve nasıl öldüğü hakkında bilgi verilmemektedir. (Wikipedia: d.1905 Bozok Türkiye)
TBMM eski Başkanı Hüsamettin Cindoruk, siyasetçilere Yassıada\'yı hatırlatanların idam kararlarına imza atan Salim Başol\'un akıbetinden ders alması gerektiğini söyledi. Cindoruk, \'Adnan Menderes bir kere öldü; ama Salim Başol bin kere öldü. Ne saygı gördü, ne sevgi, ne de itibarları oldu.\' dedi.
Cindoruk devamla, darbenin hiç kimseye yaramadığına işaret etti.
İhtilalcilerden çoğunun acı bir son ile bu dünyadan göçtüğünün altını çizen Cindoruk, \'Kimisi 9 organı parçalanarak öldü. Açıkçası hiçbirine hayır etmedi o ihtilal. Çünkü parmaklarında KAN İZİ vardı.\' ifadelerini kullandı.
Mahkemenin başkanı Salim Başol’un ağzı gözü eğildi. Felç oldu gitti. Mahkemenin savcısı Egesel ve İhtilali yapan Cemal Gürsel Paşa da felaket bir felçle gitti. Gürler Paşa’da öyle oldu. (Tercüman.)

Dönemin İstanbul savcısı ve eski CHP senatörü Sn. Mehmet Feyyat bile; Yassıada Mahkemeleri Savcısı Ömer Altay Egesel\'i “HUKUKU GASP ederek Menderes\'i katletmekle” suçluyor. Bugünkü E.T.Ö. sanıkları hakkında da şunları söylüyor.
Sn. M. Feyyat: İdama karşıyım. Ancak Ergenekon sanıkları arasında terörle irtibatı olanlar, Danıştay saldırısını azmettiren ve Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan bombalarla ilişkisi olanlar varsa, bunlara idam cezası verilmeli. Ayrıca yeraltından çıkarılan silahlar bir tertip değilse, acımasızca yargılanmaları gerekir. İster asker, isterse sivil olsun; halkı birbirine düşürerek darbe vasatı hazırlanır mı? Gerçek ihtilalci, halkı etrafında toplar. Bunlarda o yok…

Şu vicdansızlığa da lütfen dikkatle bakınız: İdamdan 9 gün sonra Adnan Menderes'in evine gidilerek, evin kapısına, idam hükmünün bir sureti asıldı ve idam edilirken kullanılan ip, idam gömleği, cellat, imam ve son gün yiyip içtiklerinin paraları, eşi Berrin Menderes'ten alındı. (Soner Yalçın, Doğan Kitap s. 554-555)
Tamamen haksız yere astırılan birinin, tamamen masum olan ailesine böylesine inadına bir davranış biçimi hangi vicdana (!) sığar?...
Bu güne kadar yüzlerce cana kıymış câni örgüt elemanlarına bile bu işlem yapılmış mı acaba?... Yapılamaz, çünkü aile, tüm hukuk kurallarına göre masum sayılmaktadır…
Evet bu olaya objektif bakıldığı zaman görülüyor ki; Yassıada savcısı Ö. Altay Egesel, Mahkeme başkanı Salim Başol, Hakim H. Nail Kübalı v.d. kendilerini oraya getiren güçlerin figüranı oldular. Akıl, vicdan ve hukuk kurallarını askıya aldılar.
•Hukuki otoritelerini hukukta değil, silâhların gölgesindeki SİPARİŞLERE göre kullandılar. Şimdi, onlardan hangisi rahmetle anılıyor acaba?...
Siyasi ihtiraslarının esiri olanlar, ya nefretle veya lânetle anılırken, mazlum Menderes, ŞEHİT unvanıyla halkın gönlünde taht kurdu.
Bunu gören TBMM toplanarak, devlet töreniyle İstanbul’un göbeğindeki anıta nakletmeye karar verdi ve törenle nakledildi. (Allah c.c. Rahmet eylesin.)
***
Aynı zihniyetin devamı, bugün ‘tarihi tekerrür ettirmek’ istiyor.
Ancak bugün, koyun sürüsü gibi halk yok artık. Balık hafızalı halk da çok azaldı.
Büyük bir çoğunluk, “tarih tekerrür etmesin” diye bilinçlendi.
Bugün; Ergenekon T.Ö. çerçevesinde deşifre olanlar, o zihniyetin bu günkü tezahürleridir. Planlarını çok sinsi yaptıkları halde, inayet-i İlâhi ile deşifre oldu.
Bir onbaşının bile düğmesine dokunulamazken, trafik suçu işleyen bir as subay Polise hesap vermezken, generallerin paşa-paşa hesap vermesi, ihanetin büyüklüğündendir…

•Bize düşen ise olayları yakından takip ederek, onlara kimler yalakalık veya avukatlık yapıyor ise tespit etmek. Zamanı geldiğinde ise demokratik haklarımızı en bilinçli bir şekilde kullanmaktır.
Evet, atalarımızı ne demiş?
•Tarih tekerrürden ibarettir, derler. Eğer ibret alınsaydı, TEKERRÜR MÜ EDERDİ?...
Bilvesile, idamının 49. sene-i devriyesi nedeniyle, Ezan ve Demokrasi Şehidi Adnan Menderes ve arkadaşlarını Rahmetle anıyoruz…
*******
ÖNEMLİ NOT: “Ezan şehidi” ifadesi bana ait değildir. İlgili ciddi kaynaklardan araştıranlar; 27 Mayıs ihtilâl komitesinin, “Menderes hükümeti EZANI Türkçeden, Arapça aslına çevirdiği (yani ihyâ ettiği) gün, onların idam hükmünü vermiştik” şeklindeki itiraflarıyla da karşılaşacaklardır.
Şimdi şu hadis-i Şerîflere bakınız: "Kim benden sonra terkedilmiş olan bir sünnetimi ihya ederse (canlandırıp ortaya çıkarırsa) o sünnet ile amel eden herkesin aldığı sevap kadar, o kişi de sevap alır. “Ümmetimin fesada uğradığı zamanda, sünnetimi ihya edene 100 şehit sevabı vardır.”  (Tirmizi, el-ilm 16; Müslim, el-ilm 6) Aksine davrananlara (yani ezan sünnetini 18 yıl susturanlara) ne kadar gazap, vebal ve lânet olduğunu siz düşününüz.
Tövbe ve istiğfar edenler ve tavır koyanlar, muhakkak ki müstesnadır… (Örn.: 1950’de CHP Trabzon M.V. Cemal Reşit Eyüboğlu v.d., ezanın Arapça aslına döndürülmesini, açıkça ve mertçe desteklemiştir. Allah Rahmet etsin.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum