Mustafa ÖZCAN_

Mustafa ÖZCAN_

Batı medeniyetinin inkişaı

Ateist bir filozof olmasına rağmen Bernard Russel maddi veya materyalist medeniyetin insanın ve insani duyguların gelişmesini sekteye uğrattığını kabul eder. Bu medeniyet insanın fıtratına aykırıdır ve insanı koşu atı gibi kullanır. İnsan madde için bir araçtır. İnsanı aklı ve nefsi adına Allah’a kul olmaktan esirger, alıkoyar ama gider maddeye kul ve köle eder. Bundan dolayı, Russel çalışma saatlerinin beşeriyetin gelişmesine göre yeniden tanzim edilmesini ve düzenlenmesini ister.  Materyalizm gayri insani bir medeniyet doğurmuştur. Bu medeniyet insan altı bir medeniyettir (vahşetin müteradifi olan nim medeniyet veya mimsiz medediyet). Bundan dolayı bu uygarlık bir ümrandır, bir hadarettir ama medeniyet değildir. Bu medeniyetin  gölgesinde insani yönler değil de insani yönü gölgeleyen materyalizm gelişmiştir. Bediüzzaman, medeniyet-i hazıranın yani mevcut medeniyetin gitmesiyle İslâm medeniyetinin parlak bir güneş gibi yeniden tulu edeceğini, parlayacağını müjdeler. 21’inci yüzyılın ilk diliminde Batı medeniyetinin tökezlemesi bu müjdeyi hatıra getirmektedir. Bu medeniyetin en temel hususlarından birisi ‘kitabı (Kur’an’ı) kapa ve kadını aç’ parolasıdır. Bundan dolayı tefessüh ve sefahet üretmiştir.  Buna mukabil, İslâm’ın parolası ise ‘banka kapılarını kapat, faizi sıfırla; beynelbeşer niza ve kavga kapısını kilitle’ şeklindedir. Şimdi bazı batılı ülkelerin faizin sıfırlanması noktasında kerhen İslâm’a teslim olduklarını görüyoruz. Bu batı medeniyetinin en önemli temellerinden birisinin sarsıldığını gösteriyor. Bush’la birlikte tökezleyen Amerikan emperyalizminin son hali, aslında bir medeniyet krizidir ve bu krizin enkazı altından perdelenmiş olan İslâm medeniyeti yeniden parlak haliyle tulu edecek ve doğacaktır.

*

Bu hususta 100 yıl kadar önce Bediüzzaman’ın söylediklerine kulak verelim:

“İşte onun için, bu medeniyet-i hazıra, beşerin yüzde seksenini meşakkate, şekavete atmış, onunu mümevveh (hayalı) saadete çıkarmış, diğer onu da beyne beyne (ikisi ortası) bırakmış. Saadet odur ki, külle, ya eksere saadet ola. Bu ise, ekall-i kalîlindir ki; nev-i beşere rahmet olan Kur’an, ancak umûmun, laakal ekseriyetin saadetini tazammun eden bir medeniyeti kabul eder.” dediler:

“Şeriat-ı Garradaki medeniyet nasıldır?” dedim:

“Şeriat-ı Ahmediyenin (a.s.m.) tazammun ettiği ve emrettiği medeniyet ise ki; medeniyet-i hazıranın inkişaından inkişaf edecektir. Onun menfi esasları yerine, müsbet esaslar vaz’ eder. İşte: Nokta-i istinad, kuvvete bedel haktır ki, şe’ni adalet ve tevazündür; hedef de menfaat yerine fazîlettir ki, şe’ni muhabbet ve tecazübdür; cihetü’l-vahdet de unsuriyet-i milliyet yerine rabıta-i dînî, vatanî, sınıfıdır ki, şe’ni samîmi uhuvvet ve müsalemet ve haricin tecavüzüne karşı yalnız tedafü’dür; hayatta, düstur-u cidal yerine düstur-u teavündür ki, şe’ni ittihad ve tesanüddür; heva yerine hüdadır ki, şe’ni insaniyeten terakki ve rûhen tekamüldür. Hevayı tahdit eder, nefsin hevesat-ı süfliyesinin teshîline bedel, rûhun hissiyat-ı ulviyesini tatmin eder. “

*

Sovyetler Birliği ve Komünizm’in çökmesi, Tonbyee’nin kavramlaştırmasıyla söyleyecek olursak, Batı’nın lokal, mevzii ve kısmi bir izmihlali ve çöküntüsüydü.  Batı medeniyetinin bir ayağı 1991 yılında SSCB’nin çöküşüyle çöktü. İkinci ayağı olan kapitalizm ise Eylül 2008’de Bush iktidarının sonuyla birlikte çökmeye başladı. Çöküş sürecine veya tüneline girmiş bulunuyoruz.  ABD’nin çökmesi, onun şahsında  topyekün bir Batı medeniyetinin çökmesidir. Medeniyet merkezinin yer değiştirmesi ve şarka kaymasıdır. Bunu akil batılı adamlar da öngörmektedirler. Kapitalizmin çöküşü, alternatifi bulunamazsa topyekün insanlığın çöküşünü beraberinde getirebilir veya hızlandırabilir. Buna hazırlıklı olmalıyız. İnsanlığın çöküşünü durduracak veya yavaşlatacak tek ve yegane reçete ve çare İslâm’ın devreye girmesidir. BM İnsan Hakları Danışma Kurulu üyelerinden Jean Ziegler’in de benimsediği bir ifadeyle, günümüz krizi bir ‘uygarlık/medeniyet krizi’dir. (L’Humanite International, 14 Kasım 2008). Batı uygarlığı çökmektedir. Bu tespitten yola çıkan Prof. Dr. Alparslan Işıklı  şunları söylemektedir: “Yeni ve gerçek bir uygarlığın doğması kaçınılmaz hale gelmiştir. Aksi takdirde, bu yapılanmanın egemenleri kendileriyle birlikte insanlığın da sonunu getirebilirler… (Kriz ve Liberal dogmalar, 15 Aralık 2008, Cumhuriyet)” Akıl için yol bir. Öyleyse vazife başına ve dünyayı onların elinden kurtararak insanlığın bekasına hizmet edebilir ve beşeriyetin mutlak bir sona yuvarlanmasının önüne geçebiliriz. Beşerin elinde İslâm’dan başka bunu yapabilecek  değerler manzumesi de kalmamıştır.
 
Milli Gazete

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.