Feyzullah CİHANGİR
Bediüzzaman Anadolu’ya ne getirdi?
Bediüzzaman Said Nursi çeşitli vesilelerle gündemde yer buluyor. Hür Adam filmi de buna vesile olan bir yapımdı. İsim ve şöhret bazında gündeme gelmek, sükse oluşturmak, şöhret olmak Risale-i Nurlardan istifade etmiş kişilerin akrepten kaçar gibi kaçması gereken bir olgu. Risale-i Nurlardan beslenen herkes bu ölçüyü Said Nursi için bile geçerli kabul ederler ve Said Nursi’nin şahsının değil Risale-i Nurların içinde yazanların gündeme gelmesini daha fazla önemserler. Dünyaya bu pencereden bakan herkes bilir ki şahıslar kim olursa olsun fanidir, önemli olan tüm insanoğlunu ilgilendiren hakikatlerin günlük hayatın içine girebilmesidir. Şahıstaki yüksek fazilet şahsın kendine fayda sağlar. Ancak alimin zalim oğluna babasının ilmi fayda etmez.
Bediüzzaman Said Nursi ömrü boyunca bunun için mücadele etti. Kendi şahsı yerine Risale-i Nurları öne çıkardı. Bunu bir tevazu örneği olarak değil metod, üslup ve zorunluluk olarak savundu ve icra etti. Bunu başarmanın kolay olmadığı malum. Toplumun neredeyse tüm katmanlarına sinmiş olan tek adamcılık, korku, taklitçilik ve dalkavukluk, fikirler yerine isimlerin öne çıkmasına ön ayak olan bir hastalık. Risale-i Nurların içinde ne yazdığı, bu yazılanlara göre hayatın nasıl dizayn edilmesi gerektiğini düşünmek ancak bu hastalıklardan arınmayla mümkün. Bu hastalık hepimizi öyle ya da böyle etkiliyor. Bir risale açıp okumak ve anlamaya çalışmak yerine “Üstad büyük adam” demek kolayımıza geliyor.
Üstadın şahsına karşı hissedilen muhabbet ve minnetten kaynaklanan heyecan ve coşku Risale-i Nur’u okuyup anlamanın önüne geçtiği takdirde bu kısır döngüye hapsoluyoruz. Bu bizleri militanlaştıran ve seviyemizi düşüren bir durum. Oysa Risale-i Nur’a talebe olmak “Sözler’i kendi malı ve telifi gibi hissedip sahip çıkmak ve en mühim vazife-i hayatiyesini onun neşir ve hizmeti bilmek” halinde saklı. Bu da öncelikle Risale-i Nurları anlama gayreti gerektiriyor.
Risale-i Nurların ilk neşir yeri olan Anadolu’da neleri değiştirdiğini veya yeni olarak ne getirdiğini anlayabilmek için şunu sormamız gerekiyor:
“Said Nursi Anadolu’ya ne getirdi?, “Anadolu’ya neyi öğretti?”, “Hangi özgün yönü Risale-i Nurları bugüne ve geleceğe taşıdı?”
Bediüzzaman Said Nursi’nin kişisel gayreti, himmeti, cesareti ve çelişkisiz hayatı bugün Anadolu’nun dört bir tarafında Risale-i Nurların okunmasına ve Kuran-ı Kerim’de emredilen hakikatlerin yüceltilmesine neden olan ilk etkenlerden birisi. O’nun kişilik özellikleri bir kıvılcım niteliğindedir. Sarsılmaz imanı, ödün vermez samimiyeti ve ihlası otoriter modernistlerin inşa etmeye heveslendiği bir neslin gündemine “Allah korkusu”, “Sünnet-i Seniyye edebi” ve “Helal-haram” kaygısının girmesine vesile olmuştur.
Eserden istifade ederek Kuran-ı Kerim’i hayatına rehber kabul edenlerin, laik rejim içerisinde takiyye yapmadan, samimi ve halis bir üslupla Cumhuriyet rejimine sahip çıkması, hürriyeti ve hukuk devletini savunması, tek adamlığa ve otoriterliğin her türlüsüne karşı çıkması, Cumhuriyet rejimini suiistimal ederek zulmetmek isteyenlere fırsat vermemesi ve tüm bu tavırları imanın bir gereği olarak yorumlamaları, başkalarının imanını da kurtarma olarak ifade edilen şefkat yüklü hassasiyete sahip olmaları Risale-i Nurların modern Türkiye’yi anlama ve yönlendirme konusundaki yetkinliğini ve özgünlüğünü de ortaya koymaktadır. Risale-i Nurlara gönül verenlerin derdi taraftar toplamak değil hakikatleri muhtaç olanlara ulaştırmaktır.
Siyasi iktidara talip olmadan siyasi iktidarı hak ve adalet yönünde yönlendirmek ve yapılan hizmet karşılığında hiçbir menfaat ve karşılık beklememek…
Risale-i Nur hizmetinin; metin okuma, anlama, yaşama ve mümkün olduğu kadar anlatma üzerine kurulu yapısı, kişilere itaat ve taklitçilik yerine kaynağa yönelme alışkanlığı kazandıran bir özellik taşımaktadır. Bugün bir bireyin aklının karıştığı bir durumda kitaba başvurması, kitabın ve metnin önemini kavraması, Risale-i Nurlarda bu konu ile ilgili bir bölüm araması, anlayamadığı metni bir arkadaşıyla tartışmaya başlaması Anadolu’nun ve Ortadoğu’nun sosyo-kültürel özellikleri baz alındığında ciddi bir devrim olarak göze çarpmaktadır. Kişilerin dini konularda güvenilir bir başvuru kaynağından yoksun bulunduğu, hurafe ve İsrailiyatla şekillenmiş din anlayışının egemen olduğu, siyasetin zihinleri dini değerlerden uzaklaştırdığı bir toplumda hemen yanı başındaki kütüphanede bulunan bir eserin ne denli büyük bir hizmette bulunduğu ancak böyle anlaşılabilir.
Avam diye tabir edilen ve dünyanın büyük bir çoğunluğunu oluşturan insanların kendileri için en büyük dava olan “imanı kazanmak davasında” körü körüne itaat ve iman yerine kaynağa yönelmesi, Allah kelamını anlamaya çalışması, düne kadar hiç duymadıkları felsefi ve şeri kavramlar ile ilgili düşünmeye başlamaları, buradan bir bakış açısı geliştirmeleri ve tüm bu süreci özgür, onurlu, haysiyetli ve şerefli bir şekilde geçirmeleri Risale-i Nurların en mühim özelliklerinden birisidir. Bu şuur Anadolu topraklarında gerçek hürriyetin tohumlarının atılmasına da neden olacak bir enerjidir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.