Himmet UÇ
Bekir Berk
İsmi bile seçilmiş bir insan olduğunu ortaya koyuyor. Büyük insanlar hükümdarlar gibi etbaıyla birlikte gelir. Ebubekir (ra), Habibullah’a (asm) en sadık yaran olduğu gibi Bekir Berk de Bediüzzaman’ın en has yaranıdır.
Cenabı-ı Nebi (asm) savaşta zafer için imdat ister, secdeye varır. “Ya Rabbi şuradaki bir avuç insan da helak olursa Senin tevhid dinini dünyada anan olmayacak” diye dua eder. Uzun süre secdede ağlar. Maveranın bütün perdelerini deler secdeler, ağlamalar ve sızlamalar. Nihayet kalkar Hz. Ebubekir’e dönerek, “zafer vaadedildiğini” söyler.
Bediüzzaman büyük saldırılara hedef olmuştur. İmparatorluktan Cumhuriyete geçişte himmeti küçülen devlet-i aliyenin muakıbı Bediüzzaman ile uğraşır. Sofu Mirza’nın oğluna ordularla hücum edilir. O tek başına ordular kadar insanlara, zalimlere panik yaşatan adamdır. Dönemin meşhur bir büyük başı onunla görüşmeye giden bir yarı hayran yarı müdakkik bir nazara “aman yüzüne bakma çok tesirlidir” der. Neden bu toprakların vahdeti bu ümmetin azameti için bu kadar sızlanan adam hala sıradan adamlar tarafından eleştirilir, bizim bir yükselme devrimiz olmayacak mı?
Urfa’da başına yığılmıştır yaranı. O ahirete gitmek için son nefeslerini vermektedir. Yaranı Cevşen okurlar, dua ederler, ağlarlar. O gözünü açar “Kardeşlerim korkmayın biraz sıkıntı çekersiniz sonu iyi olur” der.
İşte Bediüzzaman’ın şahsı gibi davası da büyük merhaleler ve takipler geçirmiştir. Allah, büyük bir avukat olan Bekir Berk’i ona göndermiştir. Konuşunca zaman ve zemin titrer, hakimler onu dinlemek için davayı uzatırlar. Ben lisede öğrenciydim 68’li yıllar. Şener Dilek abi ile bir evde kalıyoruz. Taşmağazalarda Saray dershanesi. Bir gün kapıyı açtım içeriye bir insan girdi ama fiziği, duruşu, bakışı azamet, heybet ve korku veriyordu. “Kim bu adam” diye irkildim. Sonra Bekir Berk olduğunu söylediler. Kırkıncı Hoca ile görüşür, ikisi de birbirine hayrandır. Konuşurken sesi büyük bir yaptırım dehası gibi etrafı titreten bir insandı.
Onunla Bayburt’ta bir mahkeme yüzünden bulunmuştuk. Vahdet Abi’nin arabasında o vilayete gitmiştik. Bir nehrin kenarında yemek yemiştik. Bayburt’un meşhur terzileri, deli veli tip bir taşkın adam ismini unutmuşum, onlarla birlikte Gümüşhane’ye gittik. Orada İbrahim Yıldırım Bey’in kardeşinin mahkemesi vardı. Öğretmen okulunda kitap yakalatmış, onu savundu Bekir ağabey hazretleri. Vahdet Abinin arkasında oturur, yumruğuyla ona arkadan vurur “ulen Vahdet” derdi. O da “buyur Bekir Abi” derdi. Bayburt’un küçük bir dershanesi vardı yine orada kaldığım iki ay zarfında bir vesile ile oraya gelmiş o küçük yerde birlikte oturmuştuk. Üniversitede okuduğumu duyunca bana teşvikkar sözler söylemişti.
Vahdet Abi Türkiye’nin birçok yerine mahkemelere onu götürürdü. Vahdet Abi’ye çok rica ettim, “bu hatıraları yazalım ağabey.” Bir türlü yanaşmadı. Ömrü Yavuz gibi arabada Anadolu’yu hallaç etmekle geçen Bekir Abi’nin en büyük taşıyıcısı olan özel bir adamdı Vahdet Ağabey. Onun taksisinin dolaşmadığı yer yoktu Anadolu’da. En büyük görevi de akşamları Kırkıncı Hoca’yı derse götürmekti. O da özel bir adamdı, kahraman kelimesinin yetersiz kalacağı bir Osmanlı Akıncısı idi. Elini vurduğu adam bir anda davanın büyük bir neferi olurdu, nefesi, konuşması herşeyi hizmetin emrindeydi.
İşte Bekir Abi ile olan ilk tanışmamız böyle geçti. Anası küçükken onu Eyüp Sultan’a götürür her Cuma birlikte ziyaret ederler. Oğluna dualar eder. Onun bir gün Bediüzzaman’ın davasının en büyük savunucusu olan zaman ve zemini titreten bir adam olma serüveni orada başlamıştı. Bediüzzaman bir koltukta beraber otururlarken Bekir Abi’ye iki parmağını göstererek “seninle ahirette böyleyiz” demiş.
Bir gün mahkemeye giderken bir yol inşaatı vardır. Mühendis “aman efendim gitmeyin dağ bombalandı üzerinize gelebilir” der. Dursalar mahkemeye gecikecekler. Dinlemez Bekir Ağabey, arabanın son hızıyla geçerler. Geçer geçer geçmez dağ yola yıkılır.
Soyadı Berk’ti. Soyadı da bir büyük olaydı. Berk gibi gürler ve konuşur davasını kalpazanların elinden alırdı. Zavallı Himmet aradan altmış yıla yakın zaman geçti, bugünlere geldik. Ne Bekir Abi var ne Vahdet Abi, ne de Kırkıncı Hoca. Himmet bitti mi gayret bitti mi bitmedi. İnşaalah devam eder eski şevkiyle.
Şöyle bir maziye gidelim dedik Bekir Abi’yi andık, Vahdet Abi yi andık, Allah onlara rahmet bize de gayret versin.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.