Ali HAKKOYMAZ
Beş kuruşa saadet
Çok zahmet çekiyorsun.
Bir de değmiyor.
Öleceğinden de haberin yok;
Yani kendinden!
Doğduğundan bugüne;
Elinde kalan ne!
Bir mezartaşı her nefesin!
Kaç bahar yaşadın?
Bu kaçıncı mevsim?
Ve sen gelgeç telâşelerdesin.
Bulutlardan haberin yok;
Ki bulutlardan betersin.
Arı mısın, karınca mı?
Nereye bu nefes nefese?
Otur; bir dinle ayak seslerini!
Yorup durduğunu kendi kendini.
Uzatma ellerini öyle;
Koparma meyveleri izinsiz!
Kanarsın, yanar, sızlanırsın;
"Pencerelerden seyret."
Biraz Yunus ol; kuşları dinle.
Kalbini bir su gibi ezberle.
Çam Dağı'nda Bediüzzaman ol,
Arkadaş ol çiçeklerle.
Bak; para etmedi para pul.
Bir "kimlik" de vermedi okul.
Sokul kalbine iyice sokul.
Bak; para etmedi para pul.
"Beş kuruş ver;" neler alacaksın:
Yani gökyüzünü, yıldızları,
Pırıl pırıl sabah güneşini...
Yeter unuttuğun kalbini!
Ağır faturalar ödüyorsun;
Düğün dernek, gel git...
Bir yığın ölüm ellerinde;
Fotoğraflara bakmıyorsun.
Az gittik uz gittik... dünya!
Arama masalları ötelerde.
Dünya - rüya; rüya - dünya!
Otur; kendi şarkını dinle!
Bir ağaç bu dünya, bir kitap...
Hani nerde meyvesi, anafikri ne?
Kitap ne diyor; okumuyorsun.
Okumuyor, dinlemiyor, duymuyorsun.
Gayrı... sen bilirsin!
Sen ne bilirsin!
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.