Zafer AKGÜL
Bir avuç yalnızlık...
Ve deniz
Ve Martılar
Ve Gemiler..
Ve gemiler geçmeyen limanlar
Ve palmiyeler..
Ve mimozalar
Ve begonviller...
Ve bir de hafif bir müzik kulaklarında.. Hüzünlü bir ömrün hikayesini anlatan bir melodi.
Dalıp gidersin uzaklara..
Hayallerinin ülkesine..
Hayali bir dostu, teselliciyi düşünerek... Engin denizlerin tam ortasında.. Issız, ıpıssız bir sahilde yolunu gözetleyen. Hep beni bekleyen.. Gelmeyeceğimi bile bile bekleyen... O nağmeler hep ruhumun derinliklerinde dolaşır durur. Zamansız, apansız bir şekilde gelir, yerleşir içime.. Uyku gibi yavaş yavaş yaklaşır... Rüya gibi sessizce yanıbaşıma uzanır. Gecelerin kimsesizliğinde bana arkadaş olur. Acılarımı dindirmek için mırıl mırıl konuşur umuda, kavuşmaya, mutluluğu dair..
"Bir gün muktlaka!" der. "Kavuşacağız!" der. "Yalnız değilsin.!" der. Böylece ızdırabını unutur, acı gerçeklerden uzaklaşmış olurum.
Belki sen de öylesin. Belki sen de ruhundaki o sese kapılıp gitmişsin. Meçhul bir sevgiliye doğru yürüyüp gidersin rüyalarda.
Ve sen de uyanırsın her sabah gerçeklere.. "Ah! Bir gün daha başlıyor!” diye hayıflanırsın.
Bekleyen ve beklenen oldukça..
Gün doğacak, gün batacak.. Yağmurlar yağacak, rüzgarlar esecek.
Meltemler yüzünü okşayacak.
İmbatlar içinde dolaşacak.
Ve hayalini yüreğine bir avuç yalnızlık gibi alarak eve döneceksin akşam kızıllığında.
Belki gözlerin kızarmıştır. Bunu eve dönünce, aynaya bakınca anlayacaksın.. "Demek ağlamışım" diyeceksin gözlerindeki buğulu bakışların çaresizliğini farkedince.
Zordur yalnızlık ve kimsesizlik. Konuşacak kimin kimsen yoktur. Her yanın insan kaynıyor olsa da.. Çaresiz eşyalarla konuşacaksın. Derdini ve hüznünü onlara anlatacaksın. Masa ve sandalyeler dinler seni. Bir ölü evindeki sessizliğe düşmüş eşyalarla halleşeceksin. Konuşacaksın onlarla fısıldayarak.
Başını yasladığın yastık anlar seni.
Saksıdaki çiçeklere anlat. Duvardaki resimlere.. Herşeye anlat. İçindeki bir avuç yalnızlığı.
Ve de ki onlara: Beni siz anlayın bari. Bari siz dinleyin beni!
Ve ellerin.. O çileli boş kalan ellerinle, umuda uzandıkça hep boş kalan ellerinle.. Yalnızlığın ağıtlarıyla son kez açılıp kapanan ve can veren bir kuşun kanatları gibi o ellerinle duaya dur ve yalnızlığına gömül.!
Hani derdim ya sana bir zamanlar. "Uzun ve huzurlu bir uykuya dal. Ümitlerin yorgun, hayallerin yorgun, Yüreğin yorgun.”
Ve hep derdin ya bana bir zamanlar: "Yorgunluğum ümitsizlikten değil. Yüreğin sancısından değil. Yılların vefasızlığından değil. Yorgunluğum bu dünyaya ait olamamaktan... Kötülüğü görse de yüreğim, iyiliği aramamdan... Susmayı bilse de gönlüm konuşmak istemeyişimden. Anlatmak isteyip de anlatamayışımdan. Ve her şey bir yana. Bazı mesafeler var aşılmıyor, aşılamıyor.. İşte en çok onlar yoruyor beni.."
İşte öyle bir şey benimkisi..
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.