Nurettin HUYUT
'Bitaraf' olmak
Üstadın veciz bir sözünde geçen bu kelime, Nur talebelerine siyasette bölünmenin ne denli yanlış oluşunu izah etme hususunda gayet güzel bir ölçü olmuştur.
“Bitarafane muhakeme taraf-ı muhalifi iltizamdır.” (Sözler sh. 169)
Yani açarsak “bir konuda tarafsız düşünmek muhalif tarafı destelemektir” diye kısaca sadeleştirebiliriz. Ben bu cümleyi farklı bir konuyu izah etmek için kullandım. Şöyle ki,
Geçen akşam tarafsızlıkla ilgili muhterem bir ablamızla kısa bir fikir alışverişimiz oldu. Değerli bir siyaset adamı olan kocası hürmet ettiğimiz bir büyüğümüz olduğundan tartışmamız gayet nezaket kuralları içinde cereyan etmişti.
Bu ablamı genel bir anlayışı anlatıyordu, şu söz birden ağzından dökülüverdi. “Şahıs tarafsız olmaz ama devlet tarafsız olur” diyerek kendince “laikliği” izaha çalışıyordu ki, benim de acizane ağzımdan birden bire şu sözler çıkıverdi. “Bana göre ne şahıs ne de devlet tarafsız olamaz o söz dinsizlerin devlet anlayışını birazcık olsun tadil etmek için kullanılmış bir sözdür. Devlet her zaman halkın tarafında olmak zorundadır.”
Bana göre o söz eşiklik konusunda tarafsız olmak şeklinde anlaşılmalıdır. Yani devlet her kesime eşit mesafede durmalıdır, her inanç sahibinin inancına saygılı olmalı ve onun inançlarını yaşamasına taraf olmalıdır şeklinde anlaşılmalıdır.
Yani “bitaraf” değil aksine taraf olmalıdır. Toplum Müslüman ise Müslümanca yaşamasına, Hıristiyan ise hür ve serbest bir şekilde Hıristiyanlığını uygulamasına veya başka bir inanca sahipse onu yerine getirmesine taraf olmalıdır.
Buna göre ne şahıs ne de devlet “bitaraf” olamaz. Tarafsız olan muhalif tarafı desteklemiştir hakikati çerçevesinde baktığımızda örneğin toplum Müslüman ise tarafsızlık ilkesine sığınarak o toplumun dinine ve dini yaşantısına karışmaması düşünülemez. Aksine Müslümanlığına taraftar olur ve onun için her türlü tedbiri alır.
Cuma namazı kılması gerekiyorsa mesaileri ona göre tanzim eder. Bayram kutlaması yapacaksa o günleri tatil ilan eder. Örtünmesi gerekiyorsa onu açık çalıştırmaya zorlayamaz/zorlamamalı. Bunu yaparsa işte o zaman tarafı muhalife iltizam etmiş olur ve dinsizliğe taraf olmuş bir devlet görüntüsü ortaya çıkar.
Cumhuriyet tarihinde “laiklik” ilkesi bu şekilde anlaşılmadığından maalesef laiklik, ladinilik şeklinde anlaşılmış ve uygulanmış. Tarafsız olacağım diye dinin icabatı reddedilmiştir.
“Din ile devlet işleri birbirinden ayrılmalı” gibi bir başka safsata ile de bu mesele iyice ileri götürülmüş yapılan kanunlarda din hissi telkin eden bir durum varsa bir şekilde silinmeye çalışılmış neticede böyle garip bir durum ortaya çıkmıştır.
Devleti oluşturan en önemli unsur insan ise ve insanın hayatını inançları düzenliyorsa ve devlet dediğimiz kurum insanın rahat yaşamasını sağlamak amacıyla kurulmuşsa bu devleti dinden ayrı düşünmek mümkün mü?
Çıkardığı kanunları uzaylılara mı uygulayacak?
Din ile devlet işlerini ayırmak gerekir safsatasına sığınarak dinsiz bir devlet oluşturmak demek dinsizlere taraf olmak anlamına gelmez mi?
Evet, Üstadın bu sözü siyaseti tanzim etmede gayet vecizdir. Bu sözü tayid eden şu söz de en az onun kadar güzeldir ve maksadımızı ifade etmede gayet harikadır. “Bitaraf olan bertaraf olur” yani -bir manasıyla- yok olur demektir.
Bu şekilde yaptığım izahtan sonra o ablamız da bana sonuna kadar hak verdi. Ve “gayet doğru söyledin elbette devlet tarafsız olmaz” diyerek sözü bitirmiş oldu.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.