Şahin DOĞAN
Cemil Meriç’in Düşünce Dünyası-4
Kıymet Hükmü…
Meriç’in düşünce dünyası yekpare ve homojen bir alemden ziyade parçalı ve heterojen bir alemi andırır. Tarihte iki çeşit zeka damgasını vurmuştur olaylara. Biri yaratıcı zeka, diğeri terkipçi-toparlayıcı-sentezci zeka. Meriç’in zekası ikinci tip zekanın bizdeki en görünür örneklerinden biri. Zekası ‘derbeder ve dağınık bir ansiklopedi’ gibi. Çoğu zaman ahenk ve insicam kaybolur, ne dediğini, neye işaret ettiğini anlayamazsınız. Bazen en halis bir müslüman’ın bile sarf etmekten çekindiği sözler duyarsınız bazen de ancak bir İslam düşmanının söyleyeceği sözler. Cemil Meriç bu. Zor mesele.
Hayatı boyunca daima bir arayış içindeydi, buldum dediği zamanlarda bile aslında arıyordu, mutlak hakikati bulanları çok kıskanması bundan dolayı. ‘Aldanmak ezeli şifaydı’ onun için. Bazıları gibi akacağı yatağı bulamamıştı belki de. Afgani için her mabedin önünde sabahladı diyerek aslında kendi ruh dünyasını ele veriyordu zira kendisi de bütün pınarlardan su içti, her mabedin önünde tazimle durdu ama hiçbir zaman bir “mabed bekçisi” olamadı. Zaten evi de bir ilim ve irfan mabediydi; her görüşten talibin ziyaret ettiği, istifade etmeye çalıştığı bir mabed...
Acaba üstat bütün bu emsalsiz çalışmalarıyla bize yeni bir şey mi teklif ediyordu? Daha doğrusu duymadığımız, bilmediğimiz şeyler mi söylüyordu? Hem hayır, hem evet. Hayır, çünkü ‘Bu Ülke’ yazarının temas ettiği gerçekler, Ahmet Cevdet Paşadan Sait Halim Paşa’ya, Mehmet Akif’ten Bediüzzaman’a, Namık Kemal’den Kemal Tahir’e, Necip Fazıl’dan Sezai Karakoç’a kadar birçok aydın ve alimin üzerinde ısrarla durduğu hayati konular.
Evet, çünkü bu şifasız ikilemi yani hal-i pür melalimizi böylesine enfes, güzide ve revnak bir üslupla bize sunan tek kalem ‘Bu Ülke’ yazarı. Öyle ya tarihte onlarca ‘Leyla ve Mecnun’ teması kaleme alınmış ancak Fuzuli’nin Leyla-ü Mecnun’u tek, yekta ve biriciktir. Hasılı tüm mesele bir üslup meselesi. Bir kelime, bir musiki, bir ifade, bir beyan, bir anlatış, bir dile getiriş meselesi.
Hiç şüphesiz ki her fikir adamı gibi Cemil Meriç’inde tezatları, tutarsızlıkları, kusurları, hataları ve talihsizlikleri vardı. Bilgi hataları, yorum hataları, eleştiri hataları, üslup hataları… Bu hataların bazısı mizacıyla, bazısı imkanlarıyla, bazısı kavrayış tarzıyla, bazısı ise önkabulleriyle alakalıydı.
Mesela biyolojik materyalizmin İslam topraklarındaki temsilciliğini üstlenen, Doktor Duzi’nin baştan sona İslam’a ve aziz peygamberine iftiralarla dolu olan kitabını Türkçeye çeviren, Osmanlı’nın son döneminde Bahailiğin, Cumhuriyet döneminde ise Hıristiyanlığın resmi din olmasını isteyen, ardından batıdan damızlık erkek getirilmesini teklif eden, Latin harflerini kimsenin aklında yokken, ilk teklif eden ve bundan dolayı Süleyman Nazif’in ‘bari küfründe samimi ol’, Necip Fazıl’ında Adüvvullah (Allahın düşmanı) dediği, İslam’a olan düşmanlığıyla maruf Abdullah Cevdet’ten’ vazgeçemeyişi gibi. Bunun dışında Meriç’in İslam itikadıyla uyuşması imkansız ciddi bir hatasının veya önkabulünün olduğunu zannetmiyorum. Ama bütün bu fikirlere, hatalara, kusurlara, kabullere rağmen ‘onda hep kendimizden bir şeyler buluruz, her adımında bir azim, bir çoşku, bir ızdırap, bir çile yumağı karşılar bizi: Haylaz, haşarı, sevimli ve rengarenk bir çile.’ ‘Tefekkür ve irfan hayatımıza şahsına münhasır ince işçilikler nakşetmiş bir nakkaştır Cemil Meriç. Mûsikîdir dediği Dil’i, her türlü kem gözden ve cahil cesaretinden korunması icap eden, köklü mazimizden bir mîras, bir emanet ve bir nâmus bilip, ona, bize dair dinlenesi yeni güfteler söyleten kadirşinas bir dil mîmarı.’
Hasılı hakkında ne yazılırsa yazılsın, ne söylenirse söylensin kelimelerin kifayetsiz kalacağı, her sözünün altı çizilip, enine boyuna tartışılması gereken düşünce hayatımızın kilometre taşlarından biri merhum Cemil Meriç.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.