Nurettin HUYUT
Deccal ve Mehdi meselesi
Âcizane bu konuda uzman olmadığımı peşinen söylemek istiyorum.
O nedenle deccal kimdir? Mehdi kimdir? Geldiler mi ve ne zaman gelecekler? gibi sorulara kendi dünyamda cevap verebilsem de verdiğim bu cevapları böyle herkese açık bir ortamda çalakalem yazmayacağım, zira yazarsam bunu ilim erbabına saygısızlık sayarım.
Gördüğüm kadarıyla zaten kalemi eline alan bir şeyler yazıyor. Doğru mu, yanlış mı bakmıyor. Hadislerin zahiri manalarına göre ahkâm kesiyor.
Oysa bu kabil hadisler müteşabih hadisler olduğu için uzmanı olan kişiler de yazsa bir sonuca ulaşamaz. Çünkü Bediüzzaman Hazretlerine göre bu gibi hadislerin manaları çıktıktan sonra ancak anlaşılabilir. Kendisine Vehbi olarak ilim verilmişse yani Allah tarafından bildirilmişse ona bir diyeceğim olmaz. Değilse kimse gaybı bilemeyeceğine göre bu gibi hadislerin hakiki manasını bilemez. Ancak, zuhur ettikten sonra diyebilir ki, “ha bu hadisin manası buymuş.”
Bu konuda dikkatimi çeken bir diğer husus Risale-i Nurlarda izahı bulunan bu gibi hadisleri okuyan ama bir türlü anlamak istemeyen zahir hocalar bu defa ondaki müteşabih kısımlara manalar vererek kendilerince meseleyi izaha kalkışıyorlar. O gibi dersleri ise teslimiyet göstermediklerinden âlim unvanını taşıdıkları halde ami bir mümin kadar da anlamadıkları görülüyor.
Acip ve garip tevillerle saf Müslümanların kafalarını karıştırmaya ise devam ediyorlar.
Mesela Risale-i Nurlarda geçen “gelecek o Zat” ibaresi üzerine birçok defa tartışmalara şahit olmuşuzdur. Gariptir ki, tartışan taraflar hiçbir zaman bildiklerinden şaşmamıştır. Her defasında karşıdakini iknaa çalıştıkları görülmüş, çoğu zaman da “gelecek” kelimesini cerbeze ile “bak burada “gelecek” diyor demek hala gelmemiş” gibi garip bir teville tartışmayı zora sokarak işin içinden çıkılmaz hale götürmüşlerdir.
Halbuki, o mektubun yazılmasından bu güne neredeyse bir asır geçmiş kelimenin ifade ettiği “gelecek” manası mazi olmuş, hakiki manasını bilenlere göre o Zat gelmiş vazifesini yapmış ve bu fani dünyayı terk ederek baki aleme gitmiş. Ama neylersin ki, amaç meseleyi çözmek olmayınca durum değişiyor. Her şeyin apaçık görüldüğü bir ortamda bile tevile sapanlara diyecek bir şey kalmıyor.
Benim bu meselede kendime has bir yaklaşımım var. Bana göre deccal çıkmışsa mehdi de çıkmıştır. Dinler tarihine baktığımızda görüyoruz ki, Hz. Musa ile Firavun aynı devrede yaşamış ve göze göz dişe diş mücadele etmiş, Hz. İbrahim Nemrut la aynı yaşta ve aynı dönemde o da göze göz dişe diş mücadele etmiş. Biri bu asırda gelmiş de diğeri başka bir asırda, başka bir zaman diliminde gelmiş, böyle bir şey yok. Bütün peygamberler firavunları ile aynı dönemde ve aynı zamanda gelmişler. O halde şu kesindir ki, deccal ile mehdi de aynı dönemde aynı zamanda ve karşı karşıya mücadele etmişler/edecekler. Bu açıktır. Birini tespit ettiğimizde diğerini tespit etmek gayet kolay olacaktır.
Kaldı ki, mehdiyi tanımanın veya deccalı bilmenin imana fazla bir faydası yok. Önemli olan takva ve amel-i salih de başarılı olmaktır. Zira Allah katında üstünlük takva iledir. Ama “hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” hakikatini de göz ardı etmeden bu meseleyi burada noktalayalım.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.