Dili lâl, Yüreği İnhilâl

İçinde küskünlükler buz kesmiş.

Şakirt bir aşk rüzgârına kapılmaya görsün; dağlara ateş düşüyor.

Kusurları kabuk bağlamış; kabuk kalınlaştıkça kalınlaşıyor her yangın sonrasında.

Kabukların arkasında artçı suskunluklar, önünde Pamukova’dan kalma deprem dalgaları.

Kabuklar hareket halindeki enkazlar gibi dalga dalga kıyılarına vuruyor.

İçinin kanlı portresini yakamozlar çizerek işliyor alnına.

Alnı, Ağrı’lar ve oyun havaları.

Şakirt aryasını kesince, orkestra başsız kalıyor.

Halka kırılmış, serzakir bırakıp gitmiş de bir daha gelmeyecek sanki.

Halkayı “halk” eden hak edeni dâhil etmiyor mu zaten halkaya.

Şakirt kâh halkaya katılıyor, kâh halkayı kırıyor.

Şakirt halkı kırıyor, hakkı kırıyor.

Şakirt kalpleri kırıyor, dersleri kırıyor.

Aslında halka Şam yoluna çıkıyor.

Şakirt, yolun ortasından yürüse karşısına bir atlının çıkmasından korkuyor.

Kenardan gitse, uçuruma yuvarlanmaktan.

Değil mi ki her yolculuğun bedeli, her yolcunun çilesi hazır bekletiliyor hanlarda, kervansaraylarda.

Aklını başına alamayanlar, gözünü gönlüne ayna yapamayanlar, dilini kalbine koyamayanlar divan-ı harplere takılıyor.

Tersini yapanların, kurbanlıklar misali yüzleri asılıyor meydanlara.

Şakirdin yolu meydanlardan, divan-ı harplerden geçiyor.

Şakirdin yılları hayatlardan, ölümlerden geçiyor.

Kalbinin ışığı sönüyor,  yollarda kalakalıyor.

Dili lâl, yüreği hilâl kesiliyor.

Halka pek çıtkırıldım oluyor.

Şakirt, yolu yitirdi, yitirecek oluyor.

Ruhunu aydınlatacak bir fener bulamıyor Şam yolunun menzillerinde.

“Elde bir mum taşımalı” diyor Şam’a varmak için.

“Kalpte bir Hutbe-i Şamiye falan taşımalı.”

Yumurtasını pişirmek için dünyayı ateşe veren Yahudileri hatırlıyor. Yolun sonunda Yahudileşmek de var…

Ürperiyor.

Ölüm korkusu içinde göveriyor, dal budak salıyor.

Ölüm aydınlatıyor yolunu dal dal, perde perde.

Etrafına bakıyor.

Az ileride bir mezar taşı görüyor.

Okuyor; üzerinde adı yazılı.

Taşa yaklaşıyor; dokunuyor.

Taş muma dönüşüyor.

Ölüm suspus oluyor.

Taş mumlaşıyor.

Mum tuhaflaşıyor, tufanlaşıyor, şakirdi yakıyor.

Şakirt harlı bir kalple uyanıyor.

Üstadı elini şakirdin dudaklarına uzatıyor; ‘Öp!’ diyor şamdandaki mumu üfleyerek “öp!”.

Şakirt…

Mustafa…

Barla…

İçinde yangınlar; su kesmiş Mustafa…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum