Serdar BİLGİN
Eğitimde Yeni Paradigmalar
Yağmur toprakla gül bahçıvanla buluşunca
Bahar gelir bayram gelir her yere
Yağmur yağdırmak da zor gül yetiştirmek de
Emek ister zaman ister sabır ister
Yağmurlar yağar güller yetişir de
Gül bahçesi olunca her yer
Toprak kokar gül kokar gönüller
Malumunuz baharı ve bayramı getirmenin yolu eğitimden, iyi insan yetiştirmekten geçiyor. Toplumlar da insanlar da düşüncelerini bozduklarında, kalplerini karanlığa, kargaşaya terk ederler. Meselemiz kalpleri aydınlıkla, toprağı yağmurla, gülü bahçıvanla buluşturabilmek, iyi bir vatandaş, iyi bir insan yetiştirebilmek, milli ve manevi seciyeler ile donanmış bir nesil yetiştirebilmek. Sayın Bestami Çiftçi’nin bahara vesile olmak adına sunduğu “Eğitimde Yeni Paradigmalar” adlı kitabının bendeki yansımalarını kısaca ifade etmeye çalışacağım-inşallah.
Büyük ve saygın bir firmanın insan kaynakları müdürünün hatırasını paylaşarak sözlerime giriş yapmak istiyorum. Bir gün firmasındaki bütün personeli topluyor, saygın firma olduklarını ancak firma önünde sigara içen personellerin oluşturduğu görüntünün bu saygınlığı zedelediğini, sigara içmeleri için firma içerisinde kendilerine nezih bir yer tahsis ettiklerini kibarca ifade ediyor. Birkaç gün sonra sabah kapıya yaklaştığında, üç işçinin kapı önünde sigara içtiklerini görüyor. Kendisini gördüklerinde yüzlerinin hiç kızarmadığını ve içmeye devam ettiklerini görünce kızgınlığı daha da artıyor.
Koca insan kaynakları müdürünü kale almamışlardı, şimdi yanlarına gidip “Siz kim oluyorsunuz da burada sigara içiyorsunuz! ya da “Muhasebeye gidin tazminatınızı alın ve bu firmadan defolup gidin!” demeliydim. Buna yetkim vardı, onların müdürü idim. Duraksadım. Bu üç işçi on beş yıldır bu firmada çalışıyorlardı, yerine onlar gibi tecrübeli birini bulmak ya da yetiştirmek hem zaman hem de para kaybı olacaktı. Kızsam, bağırsam, bana ve firmaya mesafe koymalarına neden olacak, performansları düşecekti. Onlara tebessüm ettim, günaydın dedim ve odama çıktım. Yaklaşık bir saat sonra o üç işçiyi odama çağırdım. Onları odamda yine tebessümle karşıladım, hal ve hatırlarını sordum, çay ikram ettim. Onların yüreklerine şu ana kadar hiç dokunmamıştım. Personelimle ilgili bilmediğim meğer ne kadar çok şey varmış, bunu gördüm. Üç işçi samimi bir şekilde odamdan ayrılırken onlara sigara ikram ettim ve dedim ki; “Lütfen bunu firmada sizin için tahsis edilen odada içiniz!” tamam deyip teşekkür ettiler. Yüzlerinde tebessüm vardı.
İnsana dokunduğumuzda başarı ve kalite de beraberinde geliyor. Endüstri 4.0 uygulamalarını Almanya’da görme imkânım oldu. Fabrikada çalışan bir işçinin makinenin bir parçası olmaktan insan olmaya giden hikâyesini gördüm. Modern dünyada fabrikada çalışan insanın anlamlandırılması, duygularının ve fikirlerinin dikkate alınması önemli bir gelişmedir. Patron şunu gördü ki; üretimin kalitesi personelin performansı ile doğru orantılı, personelin şahsına dokunduğunda onu önemli ve özel hissettirdiğinde personelin performansı artıyor ve şirket çok kazanıyor. İş adamları, sanayiciler bunu gördü. Sırada biz eğitimciler var. Öğrencilerin yüreklerine dokunabilmek, onları önemli ve özel hissettirebilmek önemli. Bunu için de insanı adlandıran değil anlamlandıran bir eğitime ihtiyacımız var. Bu açıdan “Eğitimde Yeni Paradigmalar” kitabını önemli buluyorum.
Takdir edersiniz ki her varlıkta bir gelişme eğilimi var, âlemde meylü'l-istikmal var. Onunla hilkat-i âlem, kanun-u tekâmüle tâbidir. Bir tohumun çiçeğe, bir çekirdeğin meyveye, bir fidanın ağaca inkişafı kanun-u tekâmüle tâbidir. İnsan ise, âlemin semerat ve eczasından olduğundan, onda dahi meylü'l-istikmalden bir meylü't-terakki mevcuttur. Bu meyil; bir tohumun çiçeğe, bir çekirdeğin meyveye, bir fidanın ağaca inkişafı gibi insanın da fiziksel, zihinsel, duygusal, sosyal ve ruhsal yönden olgunluğa ulaşma arzusunu ifade eder.
İnsanın şahsiyetini inşa etme, kişilik ve kimlik kazanma, yeteneklerin ve duyguların yerinde zamanında ve dozunda kullanımı konusunda hayat prensipleri kazanma, yeterlilik düzeyini geliştirme, faziletli olma, itidal, ahenk ve denge sağlama arzusudur. Eğitimi esasta böyle fıtri bir arzunun sonucu olduğunu ifade edebilirim. Toprağın yağmuru gülün bahçıvanı beklemesi gibi fıtri bir arzudur bu. Yemek içmek gibi fıtri bir arzudur bu. İnsanın bu ihtiyacını sağlıklı bir şekilde karşılayabilmesi, şahsiyetinin inşa edebilmesi için fıtratını ve hilkat-i âlemi bilmesi gerekmektedir. Varlık-gelişim ilişkisini doğru bir şekilde kurulabilmemiz; insanı insan yapan bilişsel(aklın ve şuurun kullanımı) ve duyusal özelliklerini geliştirebilmemiz için eğitim sistemimizi fıtrata uygun inşa etmeliyiz.
İnsana; vizyon kazandırmaya, kendini ve kâinat kitabını okutmaya imkân sağlayacak bakış açıları, isteklerini, öfkelerini ve aklını sağlıklı kullanma, kâinat kitabındaki tedbir, terbiye, teşabüh, tenasüp ve intizamın davranışa ve sosyal hayata yansıtılabilmesine dönük yöntem ve metotlar sunmalıyız. Eğitimde tevhidi bir model geliştirmeli, insanı merkeze almalı, insanı bütün (dünya-ahiret; beden-ruh) hayatı ile nazara verilmeliyiz. İnsan; bu eğitim sisteminde hayatına dönük ölçüler alabilmeli, yeteneklerini inkişaf ettirebilecek ortamlar bulabilmeli, tekrara ve taklide düşmeden hakikate yönelebilmelidir.
Bu süreçte insan, Allah’ın varlığını, meslekî ve şahsî yaşamında hisseder, hayatına ölçüler alır, sınırlar çizer, ölçülerini davranışlarının bir parçası haline getirir. Öncelikle kendine ve çevresine saygı duyar, onları Allah için sever. Benzer ve farklı yönlerini ayırt eder, kusurları ile tanışır, güçlü yönlerini görür, kusurlarını da güçlü yönlerini de faydalı bir şekilde kullanır, bireysel farklılığını topluma zenginlik olarak sunar, içinde bulunduğu kâinat ve toplumla, sağlıklı ilişkiler kurar, zihinsel, duygusal, sosyal ve ruhsal yönü tedricî tecrübelerle büyür, kendisini ve yaşadığı toplumu geliştir, kâinatın ve toplumun anlamlı ve ahenkli bir parçası olur.
İnsanın kâinatın ve toplumun anlamlı ve ahenkli bir parçası olması noktasında ilk adım, insanı Allah’tan haberdar etmek olmalıdır. İnsan bu farkındalığa sahip olduğunda kendi hak ve sorumluluklarını fark eder, kendini ve çevresini anlar, varlık gayesini bilir.
Sonraki adımlarda genç kuşakların ruhsal, fiziksel, ahlaki, dünyevi becerilere yönelik gelişimleri konusunda güzel ahlakın temsilcisi ve Kur’an’da ahlakıyla övülen Hz. Muhammed (sav) örnek gösterilmeli, ders materyalleri tevhidi bir bakış açısı ile yeniden düzenlenmelidir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.