Gerçek hiç bu kadar yalan olmamıştı: 2010

Kardeşim şu sıralar bütün tanıdığım gençler beni öldürmek için iş birliği etmiş gibiler. Zaten yakında konuştuğum bir genç “Hocam artık senden geçmiş, yaşın da bayağı ilerledi, yakında ölürsün artık sen” diyordu gözümün içine baka baka. Allah’a şükür sizler gibi genç arkadaşlarımız oldukça benim gidişim çabuklaşıyor.

Ya kardeşim beni öldürmek için iş birliği mi yapıyorsunuz nedir? Tamam anladım, ahir zamanda genç olmak ZOR. Bu devreler ZOR YILLAR  kardeşim. Ama biraz da bizi düşünün. Sizin yüzünüzden bunalıma gireceğim. Kendi kendime “Yahu ne kadar ihlassız bi adammışsın diyorum. Yıllardır bu gençlerle konuşup duruyosun. Bir gün bakıyorsun ki ???”
Sanırım bi yerlerde eksiklikler var. Hem bende hem sizde. Vallahi bu iş böyle bir hap şeklinde alınsaydı ben hiç birinize bırakmaz önce kendim alırdım yüz kutu. Ama yok kardeşim. Ben 45 senedir arayıp duruyorum, bir türlü bulamadım.

Biz tenbel yetişmişiz. Hazırlopçu yetişmişiz. Her şey ayağımıza kendi kendisine gelsin istiyoruz. Gafletimiz yüzünden cennetten kovulmuşuz, tenbelliğimiz ve medeniyetin fantezileri yüzünden cennete giremiyoruz.
Hayatla ve Allah’la pazarlık yapıyoruz kardeşim öldürmeyin beni.
“Ya Rabbi şimdi biz seni çok seviyoruz. Senin istediğin gibi bir kul da olmak istiyoruz. Ama ne olur bunu bizim şartlarımızda ver bize. Yani biz dünyanın peşinde koşup duralım, kendimizi yoracak hiç bi karara adım atmayalım, mesela vampir filmleri seyredelim, boş geyik muhabbetleri yapalım, kafamızı dünya kumuna gömelim, aynı zamanda da huzurlu olalım, kalbimiz rahat olsun ve iyi bir kul olalım.”

Ben bunu 7 yaşındaki Ömer Burak’a söylesem, bir gözünü şöyle bir kısıp bana kocaman bir “pişiiiiik” yapar.
Allah pazarlık yapmaz kardeşim. Kendi kendimizi aldatmayalım. Birbirimize de numara yapmayalım.

“Eskiler iz sürerdi
Bizlerse sadece gölgemize bakıyoruz
İz sürmeden kendimizi ve birbirimizi bulabilir miyiz?”
Hayır sadece kendimizi aldatırız.
Kardeşim uyduruk birilerine aşık oluyorsun da ne hale geliyosun?
Gece gündüz deli divane gibi onu düşünüyosun. Rüyalarına giriyo. Namaz kılıyosun secdede onu görüyosun. Hayaller kuruyosun. Evlenmişin, çocukların, penbe  pancurlu bir evin olmuş. Hep beraber mutlu piknikler yapıyorsunuz. Aklından bi türlü çıkmıyo arkadaş. Leyla-Mecnun gibi ortalıkta dolaşıp duruyosun. Sabah akşam saçmalıyosun. Hele bi de terk edildin mi, gururun  inciniyo hepten manyaklaşıyosun. Artık kim tutar seni. Günlerce, aylarca, belki yıllarca uçuş halindesin.

Yahu Allah’ın o aşık olduğun kadar kıymeti yok mu kardeşim? İş Allah’a gelince “Ya Rabbi ben Seni çok seviyom, Sen beni vampir filimleri seyrederken aydınlat ne olursun” oluyo.
Yahu ömrümü yidiniz kardeşim, sizin yüzünüzden 45’inde kendimi 60’lık gibi hissediyorum.
Şu kuru, basit, sıradan aşklara harcadığımız ilginin, bilginin, düşüncenin onda birini Allah’ı tanımaya harcasak hepimiz neler keşfetmiştik şimdiye kadar.
Bu işin hapı yok abi.
Zamanı, başlangıcı ve bitimi de yok.
Ben 45 yaşında hala arıyor, arıyor ve arıyorum.
Diceksin “şimdiye kadar bulamadıysan bundan sonra zor hocam.”
Hani o meşhur söz var ya: Aramazsan bulmamayı garantilersin kardeşim. Hayat boyu azap çekmeyi, iki arada bir derede kalmayı, vicdanını, ruhunu kanatmayı, ömür boyu rol yapmayı garantilersin. Sen sanıyor musun ki biz kendi zekamızla, üstün yeteneklerimizle bulacağız? Yok öle şey abi. Bize düşen sadece aramak, sormak, aramak, çalışmak, aramak, terlemek.

Said Nursi o kadar tahsiline, ilmine rağmen tam benim yaşımda bir gün İstanbul’da tak diye durdu. Saçındaki beyazlara baktı. Eyvah dedi. Ben ne yapıyorum ya. Şan, şöhret, Çamlıca’da köşk, iyi bir maaş, itibar bugün hepimizin istediği her şey vardı  elinde. Durdu aynanın karşısında ve “eyvah!” dedi. Ya ben deli divane olmuşum, ya da benim şu halime gıpta ile bakanlar deli divane olmuşlar.

Nurslu bilge şöyle anlatıyo bu değişimini:
“Buraya kadar geçen hayatım bir vatanperverlik hali idi. Siyaset yoluyla dine hizmet hissini taşıyordum. Fakat, bu andan itibaren dünyadan tamamen yüz çevirdim ve kendi ıstılahıma göre ESKİ SAİD’İ GÖMDÜM. Büsbütün ahret ehli Yeni Said olarak dünyadan elimi çektim. Tam bir inziva ile, bir zaman, İstanbul’un Yuşa Tepesine çekildim. Daha sonra doğduğum yer olan Bitlis ve Van tarafına giderek, mağaralara kapandım. Ruhi ve vicdani hazzımla baş başa kaldım. Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım düsturuyla, kendi ruhi âlemime daldım. Ve Kur’an-ı Azimüşşanın tetkik ve mütalaasıyla vakit geçirerek, Yeni Said olarak yaşamaya başladım.”

Allah’ın bizde aşık olduğumuz o kişiler kadar hakkı yok mu? Biraz ayıp olmuyo mu Rabbimize karşı. Aşklarda, menfaatlerimizde  hiç pazarlık yapmıyoruz  da Allahla niye pazarlık ediyoruz?
Kardeşim tüm dertlerimizin dermanı Allah’ın ayetlerine hiç pazarlıksız yapışmak, okumak, aramak, sormak, düşünmek, yine okumak, yine aramak, yine sormaktır. İbrahim Ethem gibi rahat döşeğimizde, vampir filmlerinde Allah’ı bulmaya çalışmamaktır.

Hadi sizinle her şeye sil baştan başlayalım. Bir yıllığına Allah’a aşık olalım. (hazır yılbaşı da geliyor.) Ve O’ nu arayalım, O’nu soralım, O’nu okuyalım, O’nu düşünelim, O’nunla olmak isteyelim her an. O’nsuz bir dakika bile geçirmemeye çalışalım. Pazarlık yapmadan, numara yapmadan, kendi kendimizi kandırmadan. Okuyalım, arayalım, soralım. Biraz da Rabbimizi tanımak için çalışalım. Masamızda O’nun ayetlerini anlamak için sabahlayalım bir gececik de.

Bakın Mevlana ne güzel söylüyor:
Bir gececik uyuma, ne olur.
Ayrılık kapısını çalma bir gececik.
Bir gececik dostların gönlü olsun,
ne olur sabahı et bir gececik.

Bir gececik gözlerimiz seninle aydın olsun,
kör olsun şeytan bir gececik.
Dünyayı güzel kokular sarsın bütün.
Karanlıklardan ışıklar aksın ovalara.
Sofrandakiler dirilsin bir gececik.

Bir gececik uyuma, ne olur.
Ayrılık kapısını çalma bir gececik.
Bir gececik ata bin, meydana gel.
Gönüller bir gececik rahat olsun,
Göğüsler meydana dönsün bir gececik.

Yeniler giyinelim biz kulların.
Musa gibi sen bir sopa al eline.
Sopa bir anda elinde yılan olsun.
Süleyman gibi sen karıncaların yanına var.
Karıncalar bir anda birer Süleyman olsun.

Ne olur, bir gececik kapısını çalma ayrılığın.

Değmez mi kardeşim? Denemeye değmez mi? Tanpınar’ın dediği gibi ömrünü hiç denemeden mi geçireceksin? Bi dene bakalım. Şimdiye kadar ne saçmalıkların peşine düştün. Ne gereksiz şeylerin deli divanesi oldun. Bi defa da Allah’ın izini sürelim bu diyarda. Değmez mi?
İman kardeşliği kuralım hep beraber. Birbirimizi dünyaya değil, ahrete, Allah’a teşvik edelim. Hep beraber okuyalım, soralım, arayalım. Bu yaşa kadar dünya için çok çalıştık. Gelin 2010’da da Allah’ı tanımak, iman etmek, marifetullah, muhabbetullah için çalışalım. Bunun için planlar, projeler, sistemler kuralım.

Bizim orda bi laf var:
“Çulu değişti ama eşek aynı eşek” derler.
Var mısınız bu defa çulu değil, eşeği değiştirelim?
Gerçek hiç bu kadar yalan olmamıştı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
14 Yorum