Afife ARTIK
Hicaz’da bir çocuk dünyaya gelir
Tasvir etmenin bile insanın gönlünü daralttığı bir yaygın vahşet zamanında Hicaz’da bir çocuk dünyaya gelir…
Dünyaya gelirken nurlara gark olur âlem.
Rengi değişir kainatın
Melekler coşar bu vuslattan
Küre-i arz aşkından daha bir başka döner olur
İnsanların küsuf tutmuş gönüllerinden kırgın ve mahzun olan kainat cuş-u huruşa gelir
Artık anlamsız ve boş gözlerle kendisine bakılmasının hüznünden kurtulacaktır mevcudat
Ölü zannedilen dağlar taşlar hayatlanacaktır
Allah’ın olan ama insanların bunu unuttukları zamanda tekrar ve daha parlak olarak her şeyin ama her şeyin Allah’a ait olduğunun şuuruna varılacak ve her şey ama her şey anlamsızlık ve değersizlikten kurtulacaktır.
Hicaz’da bir çocuk dünyaya gelir…
O, neye elini sürse gül kokar
O, tükrüğünü bir kuyuya bıraksa kuyunun acı suyu tatlanır
O, hangi derin yaraya elini sürse anında şifa bulur
O, hangi taşı eline alsa taşlar insan gibi zikre başlar
O, hangi ağaca “gel” dese ağaç bir insan gibi yanına gelir
O, minberindeki ağacı değiştirse firakından kütük hüngür hüngür ağlar
O, lerzeye gelen bir dağa “sakin ol” dese koca dağ durulur
O, kendisine hizmet eden Enes’e bir gün incitecek bir kelam etmez
O, bakışı ile şifa verir kimseye kızarak bakmaz
O, azarlamaz, horlamaz, hakir görmez kimseleri
O, kainatın kendisi ile iftihar ettiği iken en mütevazidir.
Hicaz’da bir çocuk dünyaya gelir…
Doğduğunda dudağında bir ses “Ümmetim…ümmetim…ümmetim…”
Demek ki O, tek başı ile gelmez dünyaya, Ümmeti ile bir gelir
Demek ki O, bizi isteyerek bizim için Rabbisine dua ve yakarışta bulunarak gelir dünyaya
Demek ki O, bizim halaskarımız, bizi Rabbinden isteyenimiz, bizim için dua dua yalvaranımızdır
Demek ki O, bizim yaratılışımızın sebebidir
Hicaz’da bir çocuk dünyaya gelir…
Çekirdeğidir kainatın
Dünya sahnesinin kurulmasının vesilesidir
Sebebidir ebedi saadetin
Yürüyen Kur’andır
Alemlere rahmettir
Kainatın ruhudur
Nefislerin terbiyecisi
Kalblerin sevgilisi
Ruhların sultanıdır
Hicaz’da bir çocuk dünyaya gelir…
Bu hasta ve bedbaht asrın bu hasta ve bedbin insanına eli yetişir
Süfyan’ın ordusuna esir düşmüşleri nefse kul köle olmuşları çekip çıkarır bataklıktan
Aklı şüphelerle perişan
Kalbi fani mahbuplardan bîzar
Ruhu yaralı
Vicdanı küsufa yüz tutmuşları
Yana yana kaçacak kapı arayanları kucaklar ve kucaklıyor
“Allah’a kaçın Allah’a kaçın”[1] tebliğ eder ve ediyor
Günahkarlara “Allah’ın Rahmetinden ümit kesmeyin”[2] der ve diyor
Dünyanın faniliğini unutanlara “Ahiret hayatı asıl hayattır”[3] hatırlatır ve hatırlatıyor
Lezzete müptela olanlara “lezzetleri acılaştıran ölümü çok hatırlayın”[4] emreder ve emrediyor
Hicaz’da bir çocuk dünyaya gelir…
Ne zaman yollar karanlığa gömülse sis bassa denizi kara bulutlar kaplasa afakı
Nuru ile aydınlatır yolları
Ne yapacağını şaşıranlara “korkma, Allah bizimle beraberdir” der ve diyor
Hüznünde boğulanlara “hüzünlenme Allah bizimle beraberdir”[5] der ve diyor
Artık ben ayağa kalkamam diyenlere Abdülkadir-i Geylani’nin dilinden “kum biiznilllah” diyor
Bana kurtuluş yok gayrı diyenlere “Allah'tan korkun, umulur ki kurtuluşa erersiniz.”[6]diyor
Allah’a çıkan bütün yollarım tıkanmış diyenlere “Biz ayetlerimizi hem afakta, hem kendi nefislerinde onlara göstereceğiz; öyle ki, şüphesiz onun hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun.”[7] Diyor
Kimse beni anlamıyor neler neler yaşıyorum ama kimsecikler haberdar değil ki halimden, kimseler bakmıyor, kimseler bilmez halimi diyenlere “şahit olarak da Allah yeter.”[8] Diyor
Yani Hicaz’da bir çocuk dünyaya gelir…
Yani; hiçbir şeyimiz yok iken bizim ve biz yok iken var oluruz
Yani; kimsesiz iken biz Allah ve Resulü yar ve yardımcımız olur
Yani; zelil iken biz Aziz oluruz
Yani; korkak iken biz Metin oluruz
Yani; yanar dönerken biz yansa da hiç dönmeyen Sıddık oluruz
Yani; kör iken biz basiretli oluruz
Yani; menfaatperest iken biz vefalı oluruz
Yani; zalim iken biz âlim oluruz
Yani; riyakar iken muhlis oluruz
Yani; ebter iken mübarek oluruz
Yani; hodbin iken hüdabin oluruz
Yani; mağrur iken mütevazi oluruz…
Yani Hicaz’da bir çocuk dünyaya gelir
Yani; mahfi güzellikler arz-ı endam ederler
Yani; sevenler kavuşurlar
Yani; kainattan maksud ne kadar mana var ise hasıl olur
Yani; beklenen ve arzulanan tahakkuk etmiştir
Yani; muhabbete hasret kalbler mahbubunu bulmuştur
Yani; sevgili arayanlar en sevgiliye kavuşmuştur
Yani; susuzlar suya kanmış açlar en lezzetli lokmayı bulmuş kimsesizler kimseli olmuşlardır
Yani; dünyanın en güzel şeyi olmuştur
Yani; en güzel isimlerin sahibi kendini en ama en ama en parlak şekilde göstermiştir
Yani; fevkalade bir fütuhat olmuştur
Yani; gizli hazine ortalığa saçılmıştır
Yani; bilinmek isteyen şefkatli Rabb kendini fevkalade bir vasıta ile bildirmiştir
Hasıl-ı kelam: âyinedir bu âlem her şey Hakk ile kaim
Mir’at-ı Muhammed’den Allah görünür daim…
Not: Yazıda geçen işaret zamirlerinin kainatın zerratı ve mahlukatın nefesleri ve yağmurun katreleri ve denizin dalgaları ve ağaçların yaprakları adedleri ile darbı adedince âlemlerin Efendisi’ne ruhlarımızın sultanı ve kalblerimizin mahbubu ve nefislerimizin terbiyecisine ve âl ve ashabına selat-ü selam olsun…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.