Habibi Nacar YILMAZ

Habibi Nacar YILMAZ

İnkara dayalı akımlar, fikir hareketi sayılır mı?

Bu yazı, İşârât-ül İ'caz'da geçen "Fâsık olan kimsenin kuvve-i akliye ve fikriyesi i'tidali kaybedip safsatalara düşerse; itikadâta âit râbıtaları kesmekle, hayat-ı ebediyesini yırtar, atar." cümlesinden ilhamen yazılmıştır .

Yaşama süresi değişik olsa da her şey doğuyor, büyüyor, kemale eriyor ve ölüyor. Bu umûmî bir kanun. Sadece yaşama müddetleri değişik. Şu hayata çıkarılan her varlık; saniye, dakika, gün, ay, yıl, nihayet asırlar içerisinde bu kanuna tâbi olarak, resmi geçitlerini tamamlıyorlar. Bu varlıklar içinde insanın yeri, çok daha farklı.Hem bu varlıklar için de kendini ve eşyayı tanıyabilen tek varlık insan. Ayrıca, şu âlemden başta insaniyeti, akıl ve ruh gibi önemli varlıklarını kaybederek ayrılıyor. Onun için insan, hem hayata geliş ve gidiş sebeblerini hem de hayat sonrasındaki âlemin keyfiyetini hep merak etmiştir; o hayat hakkındaki haber, ihbar ve amellere hep ilgi duyup kıymet vermiştir. Vermelidir de. 

Sevdiği bir yüzüğün ya da kalemin kaybolmasına tahammül edemeyen insan, sevdiklerini ve bilhassa kendisinin şu dünyadan gitmesine, insanlığını kaybetmesine ilgisiz kalabilir mi? İnsan, eğer vicdanı bozulmamış, aklı da iflas etmemişse; ağzı her an açık, kendini, dost, akraba ve sevdiklerini gözleyip bekleyen kabir darağacına girme ve sonrası hayatın keyfiyeti ile her dâim ilgilenecektir. Göz yummakla ne yolculuk kesiliyor ne de bu yolculuğa ve zahiren kayboluşa ara veriliyor.

Gayesiz  hiçbir varlığın olmadığı bu âlemde, medeniyet fanteziyelerinin uyuşturuculuğundan kurtulma nispetinde insan, hem kendini bu dünyaya göndereni hem gönderilme gayesini ve muhakkak bu hayat sonrasını araştırıyor ve öğrenmeye çalışıyor.

İşte, bu arama yolculuğunda insanın karşısına, maddî ilimlerde ilerlemiş, mâneviyattan uzaklaştığı için boğulmak derecesine gelmiş;  her şeyi maddeden aradığı için aklı gözüne inmiş, hayvanlara mahsus olan gördüğü ile yetinmek derecesine gelerek, "Gözümüzün görmediğine inanmam." deyip katmerli cehalet sergileyen bir güruh çıkıyor. 

Evet, biraz da gürültülü ve bu gürültüsünden dolayı da ilgi görebilen bu maddeci topluluk; uzaktan gördüğü bir dumanın bir ateşten çıktığını mukayese yoluyla aklıyla anlaması gerekirken; hayır, ateşi görmeden ateşin varlığına inanmam, diyebilen hayvanî bir yaklaşımla "hem kendi sahibini hem bu dünyadaki yolculuğunu hem de ruhlar aleminden başlayıp ebede gidecek bu yolculuğunda onu bekleyen ve bu dünyada her değişim ve dönüşümün işaret ettiği acayip ahiret yolculuğunu yok sayıp inkâr ediyor." 

Biz de bu yazımızda hiçbir ilim, bilgi,araştırma ve emeğe dayanmayan; sadece "bence yok" gibi basit bir göz yummak hükmündeki "yok", "görmedim", "aklım almıyor", "gidip de gelen mi var" ya da "var ama bize karışmıyor", "yaratmış ama kendi halimize bırakmış", "ayrıca var, belki ama bilemeyiz; onun hakkında bir şey diyemeyiz' gibi yaklaşımları seslendiren, adına ateist, deist ya da agnos denen akımlara bir cevaptan ziyade; bunlara bir düşünce, fikir akımı diyebilir miyizi kısaca incelemek istedik. Çünkü bunları bir düşünce, fikir akımı olarak hem de Allah'ın bunları layıkıyla cezalandırılmasını bile sorgulayan bazı paylaşımlar yapılıyor hem de bunların mahiyetini bilen bir takım kalem erbabı tarafından.

Başta bu akımların temelinde inkâr, mesuliyetten kaçma, mâneviyattan uzaklaşınca gabileşen duyguların tesiri ile aklını doğru kullanamama, az bir gayretle aşılabilecek tembellikler yattığını yüzlerce gözlemlerimizle şahit olduğumuzu söyleyebilirim. 

Sadece birini kaydedelim. Bir kitap fuarını gezmiş tim. İlk uğradığım ve meşhur ve ölmüş birinin kitaplarının göze sokulurcasına ön plana çıkarıldığını gördüğüm bir reyona öncelikle selam verdim. Görevli arkadaşlar, acemi birini bulmanın sevinciyle kitapları biraz da abartarak "Efendim yeni bir yaklaşımla yazılan bu kitapları okudunuz mu?" diye sual ettiler. Allah'tan kitapların çoğunu epeyce incelemiş ve çoğunun birçok çarpıtma ve akla ziyan izahlarla dolu olduğunu  biliyordum.  Bu kitaplarla tuzağa düşmüş özellikle gençlerle olan diyaloglarımdan da epeyce idmanlıydım. 

Onlara önce, "yok" üzerine kurulan bu iddiaların hepsini toplasanız da "var" cephesinin bir delili karşısında, yok olacağını izah ettim. Önümüzdeki kitaplardan birini elime alarak, buna basit bir misal verdim. Bakınız bu kitap elimizin altında ve gözümüzün önünde duruyor. Bu kitabın yazarı 'yok' diyebilir misiniz?  Diyelim ki milyonlarca insan, bu kitabın yazarı 'yok' dese; bu 'yokların' tümü bir araya gelmesinin birbirini desteklemesi cihetiyle bir değeri olur mu? Yani bir kişinin 'bu kitabın yazarı yoktur' demesiyle milyon kişinin demesinin bir farkı var mıdır? Bir kişi deyince, inanmadığımız bu hurafeye, milyon kişi deyince, inanacak mıyız?  

Bu kitabın yazarının olduğunu, kitabın içindeki her bir cümlesi bize göstermiyor mu?  Bu cümlelerin biri bile 'yok' diyeni susturmaya yetmez mi? Peki kitabın yazarı olur da bu kitabın yazarının yazanı olmaz mı?  Bir insan sayısız atomun intizamlı birlikteliğinin yanında; madde ile ilgisi olmayan aklı, ruhu, vicdanı ve diğer duyguları ile sanatçısını haykırmaz mı? 

Ateist anlayışlarının çöktüğünü gören bu heyecanlı gençlere, oradaki bir kitabı açarak, yazarın inkârına sebep gösterdiği  gerçekten normal bir aklı bile hayrete düşüren bir iki bahsi de okudum. İnkârcıların temelsiz, kuru, delile dayanmayan iddialarının bir anlam ifade etmediğini, 'yok' diyenlerin her birinin tek başına kaldıklarını, birbirlerine destek veren bir nitelikte delil ortaya koyamadıklarını, inkârın bir fikir olamayacağını izah ve ispat ettim. Bir grup insanın, bir hendek atlarken ya da küçük bir tünelden peşpeşe geçerken, el ele tutuşmalarının birbirlerine destek veremeyeceği gibi , herkesin 'bana göre',  'kanaatimce' olan iddialarının birbirine destek olması mümkün değildir. Herkesin inkâr nedeni, farklıdır ve kendine göredir. Bunun gibi ancak tüm görünen ve görünmeyen âlemleri elemek, taramakla mümkün olabilen inkârın da mümkün olmadığını anlatmaya çalıştım? 

İnkârcıların inkâr sebeplerinin altında yatan ilmî enaniyet; maddecilikten dolayı mâneviyata yabancılaşan ve göze inen aklın hâkimiyeti gibi hususlardan başka; bir de dinden de uzak bir biyoloji âliminin bana bir zaman itiraf ettiği gibi, "moda" da  var. Çoğunluğa uyma, aykırı olamama, biraz da cesaretsizlik de ilave edilebilir. Bütün baştan beri saydığım şeyler, inkârın bir fikir hareketi olmadığını; bir göz kapamak, bir boşvermişlik olduğununu; ama asla bir kafa patlatmak, bir fikrin neticesi olmadığını aşikar gösteriyor.

Aynı şey diğer inkâra, yok saymaya, ademe bakan başıbozuk düşüncelerde de görürüz. Onları da bir fikir hareketi, bir akıl emeği, saygıyı hak eden faziletli bir duruş olarak göremeyiz. Nasıl göreceksin ki bütün kâinatta zerrenin her kıpırdanışına takılan binlerle hikmeti anlayamamak, âlemde her an bir kâinat kadar alınan mahsulatı görememek, nasıl bir fikir hareketi olabilir? 

Güneşi ışığı sayesinde görür ve tanırız. Güneş vardır, diyen birine ışığı da var mı, diye sorar mıyız? Allah varsa, madde âleminde her bir harekete, fiile asılı binlerle hikmetle kendini bize tanıttırdığı gibi; elbetteki kelâmıyla da peygamberleri ile de  bize kendini, bizden marziyatını da  bildirecektir. 

Şimdi bunları, peygamberi inkâr edenlerin birkaç kuruntudan başka ne delilleri var? Dost ve düşmanın ittifakı ile güneş gibi içimizde yaşayan Peygamberimiz varken; gözünü o Nura kapayıp mükellefiyetlerden kurtulduğunu zanneden bir kısım başıbozuklara bir fikir hareketi nasıl diyeceğiz?  Hangi soylu çalışmaları, fikir yoğunlukları ile bunu hak etmişlerdir? 

Agnos serserilerine göre de Allah'ı bilemezmişiz. Nasıl yani? O zaman bilemediğimiz zât,  bizi niçin yarattı? Bütün kâinatın şahidi olduğu, bu kadar peygamberin de lisanı ile kendini tanıtan Rabbimizi bilemeyiz kimi bileceğiz o zaman? Ona lakayt kalmak, hangi fikir yolculuğu ve yorgunluğu ile erişilen bir neticedir?

Evet dostlar, kendilerinin gönüllerini hidayete kapayan, düşünen aklını ikna için de birtakım mırıldanmalara  fikir diyenlere Allah akıl ,fikir versin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum