Hüseyin YILMAZ
Kadir Mısıroğlu’nun bin kusuru olsa!
Bin dokuz yüz yetmişli yılların ortaları. Lise talebesiyim. Delikanlı değil, çocuk henüz! Önümde ürkütücü kalınlıkta bir kitab, yer yer hıçkırıklar içinde okuyorum. Kitabın ismi: “Yunan Mezalimi / Türk’ün Siyah Kitabı”. Yazarı, Kadir Mısıroğlu…
Dün sosyal medyaya bir anda vefat ettiği haberi düşünce, muhayyilem beni kırk beş yıl öncesine götürdü; yukarıdaki satırlar canlandı hülyâmda! Sonraki yıllarda “Lozan Zafer mi, Hezimet mi?” adlı eseri başucu kitablarımdan oldu. Nihayet seksenli yılların sonlarında “İnkılâb Kurbanları” adlı eserimin muhteva çalışmasını yaparken “Ali Şükrü Bey” eserini taradım. Cumhuriyet Meclisi’nin bu ilk şehidi bir cinâyete kurban gitmişti.
Yakın geçmişte ise Üstad Bediüzzaman Hazretleri hakkındaki yersiz, haksız, iftira ve tahkire varan konuşmaları sebebiyle birkaç makale ile cevab verdim. İftira ve tahkirlerini red, yanlışlarını tashih ettim. Ama ne hürmetimi bozdum, ne kalbimdeki muhabbeti kayboldu. O makaleleri Risale Haber'de bulabilirsiniz.
Kaldı ki, çok yakınlarda Üstad Hazretlerine yaptığı haksızlığın bir nedamet ve tarziyesi kabilinden kısa bir konuşması da sosyal medyaya düştü. Her ne ise…
Kadir Mısıroğlu’nun binlerce kusuru olsa, nazarımda affa kabiliyeti vardır. Zirâ, hangi yanlışı yaparsa yapsın, samimidir; bazen de acze düşmüştür, aksi elinden gelmemektedir. Ama kusurlarını nazarımda affa kabil gösteren bu meziyeti değil; herkesin korkudan sinecek yer aradığı vakitlerde bile K. Atatürk’ün inkılâb ve icraatlarına kafa tutması, itiraz etmesi, düşündüklerini yüksek sesle ifâde etmesidir. Bedelini ağır ödedi; bazen hürriyetini, bazen aklını feda etti ama doğruları söylemekten asla vaz geçmedi.
Cumhuriyet nesilleri K. Atatürk’ün ne yaptığını ve ne yapmak istediğini önce Bediüzzaman Said-î Nursî’den, sonra ondan öğrendi. Üstad, üsturublu ve müdelleldi. İsmini çok öne çıkarmadan bu devrin felâketlerinin mimarının yaptıklarına karşı çözüm arıyordu. Risâle-i Nur Külliyatı, bir bakıma da bu arayışın neticesidir.
Kadir Mısıroğlu ise doğduğu toprakların ilcaatı ile elde yalın kılıç dolaşıyor, nârâlar atıyor, gördüğü her yerde öldürücü hamleler yapıyordu. Bütün kitabları, bütün konuşmaları temelde K. Atatürk ve şeriklerinin bu ülkede yaptıkları veya yapmak istediklerinin tenkidinden ibarettir. Osmanlı’yı methederken de maksadı K. Atatürk’ün yaptıklarını tahattur ettirmektir, Yunan veya Ermenilerin zulmünü gözler önüne sererken de.
Onun için CHP’nin, Atatükçülerin, Kemalist Solun, ulusalcıların, darbecilerin hep değişmez hedefi olarak kaldı. Şer odaklarının tamamı ya ilk oklarını ona fırlattı, ya da ikincilerini.
Her beni âdem gibi elbet de bu fâni dünyadan göçüp gidecektir. Ama şükür ki, dünkü haberler asılsız çıktı. İnşaallah yapılan rahmet duaları, verimli ömrünün bereketlenmesine, şifa bulmasına vesile teşkil eder.
Arkasında büyük bir eser külliyatı bırakacak bahtiyarlardandır. Detaylarda yapılabilecek tenkidlerin hakkı olabilir ama ehemmiyeti yoktur. Mısıroğlu, varlık sebebini ifa etmiş olarak göçmüş gitmiş olacaktır. Bediüzzam’nın “Binlercemiz telef edilmiş olsa o zatın mahiyetinin anlaşılmış olmasına değer!” dediği bir zatın mahiyetini ortaya koymakta gösterdiği cehdin, gayretin, cesaretin karşısında hürmetle eğiliyorum.
Rabb’im sıhhat ve âfiyet ihsan etsin, ömrü bereketli olsun.
Tenkid ve itirazlarımız bâkidir. İkisini bir birine karıştırmamak gerekir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.