Mustafa ÖZCAN_

Mustafa ÖZCAN_

Kardeşliğin mertebeleri

Eş Şeriatü ve’l Hayat (Şeriat ve Hayat) programInda Yusuf Kardavi’nin de vurguladIğI gibi, esasInda insanlIk ailesi tek bir ailedir. İslamiyet, bunu sağlam ölçülerle kayIt altIna almaya ve pekiştirmeye gelmiştir. Bu anlamda, Bediüzzaman ‘İslamiyet insaniyet-i kübradIr’ diyor. Yine bu bağlamda, Hazreti Ali (Radiyallahu anh) de: “İnsanlar her halde ve durumda kardeşlerinizdir. Ya İslamiyet dairesinde ya da insaniyet dairesinde kardeşlerinizdir” buyurmuştur. Demek ki, beraberlik için çok rabIta ve bağ bulunuyor. İnsaniyet dairesi ulu’l erham (akrabalIk ve sihriyet) dairesidir ve aileden başlar, soy sop olarak gelişir. Kabilelere ve halklara (şuub) bölünür ve ayrIlIr. Bu teknik bir ayrImdIr ve Cenab-I Hakk, bu ayrImIn mahiyetini ‘tanIşmak için (li tearefu)’ diyerek kayIt altIna alIr. Bu teknik düzeydeki yakInlIk ve ilişki üzerine hukuk tesis etmiştir. Miras hukuku, yardImlaşma bu hukukun zeminini teşkil eder. YardImlaşma sadece ve yalnIzca müspet alanI kapsar. Menfi alanI kapsamaz. Peygamberimiz cahiliyet dönemindeki bir söze atIfla ‘kardeşleriniz zalim veya mazlum olsalar da yardIm ediniz’ buyurunca sahabiler ‘nasIl?’ diye mukabelede bulunurlar. Peygamberimiz bunun üzerine müspet alanI tarif etmiş ve ‘zalim kardeşinize yardIm etmeniz onu zulmünden alI koymanIzdIr’ buyurmuştur. Öyleyse yardImlaşma menfide veya kötülükte değil, marufun veya ortak iyiliğin ikamesindedir. DolayIsIyla, dinin ve onun tarif ettiği iyiliğin engel olmadIğI alanlarda yardImlaşma bütün dairelerde esastIr. Hatta dini tebliğde de esas, yakInlardan başlamaktIr. Cenab-I Hakk Peygamberimize de ‘yakIn akrabalarInI uyar’ mealinde emir tebliğ etmiştir. Psikolojik yakInlIk açIsIndan da genel olarak her kavme kendi içinden peygamberler gönderilmiştir. Ve Kur’an-I Kerim’de kavimlerine gönderilen peygamberler onlarIn kardeşleri olarak tanImlanmIştIr (iz kale ahuhum hud, misali). Bu da gösteriyor ki, kardeşliğin mertebeleri vardIr. Bu mertebelerin de ötekiyle çelişmediği sürece haklarI ve görevleri bulunuyor.

Hazreti Ali’nin ‘ya dinde ya da insaniyette kardeşlersiniz’ sözünü açan Yusuf Kardavi söz konusu ayetlerden de yola çIkarak insanlIk ailesinin birçok açIdan ve çapraz surette birbirinin kardeşi olduğunu ve çeşitli bağlarla birbirlerine bağlandIklarInI nazara vermiştir. Bunlardan birincisi, vatanda kardeşliktir (bazI anayasalarda vatandaşlIk tarifinin zeminini teşkil eder. Diğer bazIlarInda da kan kardeşliği ve IrkçIlIk esas alInmIştIr) ve eskiler milliyetçilik yerine vatan kardeşliğine daha fazla atIfta bulunur ve toprak beraberliğinin getirdiği bağlIlIğa vatanperverlik derdi. Bazen alt milliyetçilik damarIyla kimileri bu zemine ve esasa zarar verebilmektedir. İkinci kademede ise kan kardeşliği vardIr ve bunun geniş açIlImI Irk kardeşliğidir ve bunun getirdiği bağlIlIğa milliyetçilik ve kavmiyetçilik denmektedir. DolayIsIyla bu makamIn da getirdiği bir kardeşlik hukuku vardIr. Lakin bu müspet alandadIr. Vatanperverlik vatanI savunmayI beraberinde getirir. Lakin bu, ancak tam olarak din beraberliğiyle birlikte çelişkiden azade olur.
Bu ikisi teknik anlamda kardeşlik mertebeleri olup ideolojik bir zemini teşkil etmezler. İkiden ikincisi olan ise fiziki akrabalIk ve Irki ve şuubi kardeşliktir. Dini esas almayan milliyetçiliğe biz şuubiye diyoruz ki, İslam tarihi boyunca yIkIcI olmuş ve nifak ve zIndIka tohumlarInI içinde barIndIrmIştIr. ZIndIka komiteleri bazen o perde içine gizlenmiştir. Kardeşliğin üçüncü mertebesi ise ümmet mertebesidir. Bu anlamda Irki kardeşliğin en üst mertebesi şa’bdIr (halktIr). İslam kardeşliğinin en üst oluşumu ve dairesi ise Ümmet dairesidir. Bu inanç dairesindeki kardeşliktir. Bu mertebeler arasInda tezat olduğunda ise diğerleri dini alana göre şekillenir. Bu anlamda, Hazreti İbrahim imani kardeşliği tesis edemediğinden dolayI kavminden i’tizal etmiş ve bunu hicret yoluyla pekiştirmiş ve bundan dolayI da tek kişilik bir ümmet olarak tanImlamIştIr. Bu nedenle de, bazI ulema, sevad-I azamI (imani çoğunluk), az da olsa hak üzerinde sabit olanlar ve bu bağlama düşen ulema olarak tarif etmiş ve tanImlamIştIr. DolayIsIyla sevad-I a’zam formülü nitelikli çoğunluktur. Bazen Hazreti İbrahim örneğinde olduğu gibi tek kişi bile olabilir. Öyleyse, esas olan doğruda veya en üst kardeşlikte buluşabilmektir.

‘İki millet birbirine tevarüs etmez’ kuralI ve anlayIşI gereği meşhur sufilerden Muhasebi daha alt dairede Hazreti İbrahim’in sünnetini esas alarak, Mutezile veya ehl-i bidat taifelerinden birine mensubiyeti bulunan babasInIn mirasInI reddetmiştir. BabasI varlIklI ve kendisi yoksul olmasIna rağmen babasInIn mirasIna tenezzül etmemiştir. Tabii onun bu yaptIğInI takva ve vera dairesinde değerlendirmek gerekir. Kardavi, peygamberlerle kavimleri arasIndaki ilişkiye Kur’an nazarIyla bakar ve peygamberlerin gönderildikleri kavimlerini Irki kardeşlik zemininden imani kardeşlik zeminine çekmeye çalIştIklarInı hatIrlatIr. Demek ki, insan, vatan veya Irki kardeşlerini Hak namIna sevmeli ve onlarI Hak dairesine de çağIrmalIdIr. Halk dairesinden Hak dairesine çağIrmalIdIr. Yoksa Hazreti İbrahim’in babasI (veya amcasI Azer) ve kavmini terk ederek (i’tizal) hicret etmesi gibi en azIndan onlarI manevi olarak terk etmelidir. Lakin bununla birlikte, yine de vatan ya da Irk kardeşliği de bir esas ve gerçektir ve bir hukuku vardIr. Lakin ‘uhuvvetün dune uhuvvet/alt kardeşlik’ mertebesidir ve skala biçimindeki kardeşlik bağlarInIn alt derecelerini temsil etmektedir.

Vakit

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.