Kenan ÖREN
Kıyametin eli kulağında
Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin de dediği gibi, “Dünya, büyük bir manevi buhran geçiriyor.” Evet, son olaylara baktığımızda, bu sözün ne kadar yerinde bir söz olduğunu anlayabiliriz.
Bu şirazesinden çıkmış olaylara şahit oldukça, kıyametin alametlerini de merak etmeye başladım. Acaba bu son olaylarla kıyamet alametlerinin bir bağlantısı var mı, diye bir araştırma yapmak istedim. Önce kıyametin alametlerini şöyle bir inceledim. Bilhassa Kâinatın Efendisi’nin (S.A.V) şu Hadis-i Şerifleri çok dikkatimi çekti:
-Cinâyetlerin çoğalması, fitnelerin zuhur etmesi (Buhârî, Fiten, 4; Müslim, Fiten, 18).
-Depremlerin çoğalması (Buhârî, Fiten, 25).
-Ye'cûc ve Me'cûc'ün çıkışı: Kıyâmetin vukuundan önce çıkarak "yeryüzünde bozgunculuk yapacak." (el-Kehf, 18/94)
Diğer alametlerin hemen hepsi çıkmakla birlikte bu Hadis-i Şeriflerle sabit olan alametler, kıyametin çok yakın olduğunu ayan beyan gösteriyor. Üstelik Bediüzzaman’ın ebced hesabıyla yaptığı tespite göre, kesin olmamakla birlikte, Kıyamet yaklaşık 150 yıl sonra kopacak. Buna göre, artık büyük bir ihtimalle sadece güneşin batıdan doğmasını bekleyebiliriz.
Son zamanlarda işlenen cinayetler, bilhassa barış ve huzurun adresi diye nitelendirilen Norveç’teki bir cani tarafından işlenen ve 92 kişinin ölümüyle sonuçlanan katliam ve bazı ülkeler tarafından işlenen toplu cinayetlerin kümülatif olarak artması, başta Japonya’da olan ve Tsunamiye sebep olarak binlerce insanın ölümü ile sonuçlanan depremlerin vuku bulması, Ye’cuc ve Me’cûc temsiliyle ifade edilen fitnelerin ve bozgunculukların zuhur etmesi, kıyametin elinin kulağında olduğuna bir delalettir.
Şimdi, mecazî ifadeleri gerçek sanan bazı safdil insanlar gibi, “Ye’cuc ve Me’cûc” temsilini de gerçek anlamda tuhaf mahlûklar olarak görmemek lâzım. Bu benzetmeleri biz yorumlayamayız. Ancak Üstad Bediüzzaman gibi müçtehitler yorumlayabilir. Örneğin, Üstad, deccalı ve süfyanın mahiyetlerini 5.Şua’da muazzam bir şekilde tefsir ediyor ve nasıl anlamamız gerektiğine dair bize ipuçları ve şifreler sunuyor.
Dabbetül arz konusunda da benzer yorumlar yapıyor. Üstadın bu konudaki tefsirine baktığımda aklıma “Ebola Virüsü” veya “HIV Virüsü” geliyor. Yani Deccal konusunda olduğu gibi, bazı insanların olağanüstü bir varlık beklemesi gibi, “Ye’cuc ve Me’cûc” konusunda veya “Dabbetül Arz” konusunda olağanüstülükler beklememeliyiz. Bu konuların kendi kafa fenerimizle yorumlanması mümkün değildir. Bediüzzaman gibi, yüksek bir akla ihtiyaç duymalıyız.
Yeryüzündeki bozgunculuğa biraz değinmek istiyorum. Bilhassa ülkemizdeki bozguncu hareketlere biraz bakalım. Heronları düşürmek isteyen ve “Bizim çocuklara zarar veriyor” diyen komutanları düşünelim. Bir de bu komutanların görevlerine devam ettiklerine bakalım. Adeta “Tavşana kaç, tazıya tut” tarzında fitnelere ve bozgunculuklara biraz dikkat kesilelim. Hele “Balyoz Davası”nın verilerine biraz göz gezdirelim. Kendi uçağımızı düşürmeyi planlayanlara, camilerimizi bombalamayı sinsice düşünenlere ve hatta daha vahimi Yunanistan’la savaş çıkarmanın kumpasını kuranlara bir bakalım. Yahu, eğer gerçekse, bunları planlayanlardan daha iyi Ye’cuc ve Me’cûc sürüsü olabilir mi? Siz daha neyi bekliyorsunuz? Nasıl bir mahlûk bekliyorsunuz?
Siz ne derseniz deyin, ben diyorum ki, kıyametin eli kulağındadır. Yaşanan onca insanlık dışı olaylar, cinayetler, katliamlar, fitneler, bozgunculuklar, fuhşiyatlar, ahlâk dışı tüm aktiviteler artık kıyametin “Ben geliyorum” ihbarına birer delalettir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.