Ediz SÖZÜER
Kuantum Yaklaşımı ve İlahî Hakikatler Hakkında
Soru: Kuantum Yaklaşımı’nı tarif etmek için verilen “basketbol topu misalini”, “ilahî isimlerin tecellileri” ile şahsa özel bir kâinatın yaratılması ve “Herkesin kalbinin itikadına göre farklı bir âlem seyir etmesi” olarak anlayabilir miyiz? “Dolanıklık” kavramının ise Risale-i Nur’da geçen “Eşyanın hakikî hakikatinin esma-i ilahiye olması” ve “Benim mahiyetim bâki bir ismin gölgesi olur daha ölmez” gibi meseleler ile ne derece paralelliği vardır? Kuantum fiziğinin bahsettiğiniz bilimsel yaklaşımları aynı meselelerin farklı şekilde ifade edilmesi değil mi?
Önemli Not: Tabiat Risalesi Açılımları seminerlerimizin müzakere bölümü notlarının bir parçası olan bu yazıda ele alınan konuyu ve buradaki soru ve cevabı tam anlayabilmeniz için aşağıda adresi verilen yazımızı okumanızı önemle tavsiye ediyoruz.
https://www.risalehaber.com/kuantum-evren-ve-cekim-yasasi-16587yy.htm
Cevap: Genel olarak sizin düşündüğünüz gibi anlamlandırmanın mümkün olduğunu görüyoruz. Kader planı, kudret çekici, alternatif kader şablonları ve ilahî iradenin tercihleri gibi eşyanın varoluşuna temel olacak hakikatler, hep zât ve sıfat-ı ilahiyenin kendini ifade ediş şekillerinden ibaret ve kaynağı da onlara dayanıyor. Biz böyle itikad ediyoruz. Hem zaten şu görünen madde âleminin mademki haricî bir hakikat olmaksızın kendi başına var olması imkânsız görünüyor.
Elbette o maddenin arkasında olan ve hakikatini, kaynağını aldığı bir maneviyat âlemi var. İşte kuantum yaklaşımlarının çok acemice ancak yanına yaklaşabildiği, mahiyetini tespit edemediği, ismini de koyamadığı o maneviyat âlemi ve madde âleminin dayandığı kaynak hakikatin ne olduğu bilgisine, bizler ilahî vahyin bildirmesiyle zaten sahibiz.
Hatta özellikle bu madde âleminde görülen tüm maneviyat, o arka plandaki maneviyat âleminden akıyor, süzülüyor ve oradan çıkıyor. Yoksa karmaşık bir madde yığını nasıl güler, hisseder, sevinir, üzülür vs.
O arka plandaki maneviyat âleminin de dayandığı mutlak hakikati de zât ve sıfat-ı ilahiye olarak tabir ediyoruz.
Ancak tüm bunlara rağmen, kuantum mekaniği neticede bilimsel bir yaklaşım ve bu nedenle o ilahî hakikatler ve tabirlerle kuantum deney verilerini birebir örtüştürmek ve birleştirmeyi doğru görmüyoruz. Bunun sebebini ve makûl gerekçelerini kitabımızın takdim bölümünde ifade etmiştik.
Orada şöyle demiştik: “Çalışmamızda bilimsel birçok yaklaşımın ele alınmasına ve çok sayıda bilimsel bilgiden yararlanmamıza rağmen, ... İslamiyet’in esaslarının ne kadar derin olduğunu ve fen ve felsefenin en derin meselelerinin onlara kıyasen çok yüzeysel kaldığının farkında olarak, iman hakikatlerinin gerçeklik ve doğruluğunu onların üzerine bina etmedik, bilim ile İslâmiyet’i aşılamak metoduyla gitmedik, İslâmiyet’in kıymetini düşürmedik.”
Yukarıdaki soruda geçen “Herkesin kalbinin itikadına göre farklı bir âlem seyir etmesi” meselesi: Evet, madem maddenin maddî işleyişi ve varoluşu böyle atom altı acaipliklere bağlı olarak tezahür ediyor, maddenin hakikatinin esas dayanak noktası ve maddenin ruhu ve özü hükmündeki maneviyatımız ve kâinat algımız da benzer veya aynı kanunlara tâbi olabilir. Sorunun ikinci şıkkı olan “Benim mahiyetim bâki bir ismin gölgesi olur daha ölmez” ve “Hakikî hakaik-i eşyanın Esma-i İlahiyye olması” meseleleri için ise, bilimsel yaklaşımların bu ileri noktalara ulaşmak için daha çok mesafe katetmeleri gerektiğini âcizane düşünebiliriz diye aklımıza geliyor.
Çünkü bu bahsi geçen noktaların çok daha yüksekte kaldığını görüyoruz. Tabiîdir ki bir şeyi göstermek, tarif etmek başkadır; o şeye emare, gösterge olmak daha başkadır. Sanki kuantum yaklaşımı bu emarelik işini yapıyor. Fakat bu ileri noktalar ellerinin ulaşamayacağı kadar yukarıda kalıyor gibi görünüyor.
Bu yaklaşımları ilahî hakikatleri destekleyen, zıt olmayan yaklaşımlar olarak görebiliriz. Ama onları tarif ve teşhis etmekten çok uzak kalıyorlar. Çünkü yine de maddî gözlüğü tam çıkartmamış olduklarından “Benim mahiyetim bâki bir ismin gölgesi olur daha ölmez” noktasına çıkamazlar. “Tamam, eşyayı yaratıcı yaratmış ama şimdi de öldürmüş, o kadar” diyebilirler ve orada kalırlar. Bu noktadan ileri nasıl gidecekler? Ancak olsa olsa felsefesini yapabilir ve tahminde bulunabilirler. İş o noktaya gelince ilahî vahiy çok daha güvenilir ve istikametli bir kaynak bilgi olur bizim için. Tüm bunlara rağmen, başta da belirttiğimiz gibi genel çerçevede sizin iki yaklaşımı paralelleştirmenizde temelde yanlış yok. Kişisel olarak ve bir inanan olarak öyle görebilirsiniz elbette.
Fakat biz bilim dünyasına ilahî hakikatleri kuantum yaklaşımı üzerinden ve ona dayandırarak takdim etmemeliyiz.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.