Abdulkadir MENEK
‘’Kul Adam ve Hür Adam’’
Hür Adam filmi, kamuoyunda bence beklenenin çok üzerinde bir ilgiye mazhar oldu. Bu ilginin her geçen gün arttığına şahit oluyoruz. Medyada müspet veya menfi çok sayıda yorum ve haber yapılıyor. Fakat yapılan haberlerin ve yazıların büyük bir çoğunluğu, müspet yaklaşımlar ve yorumlar.
Ankara Barosuna kayıtlı bir avukatın, film daha vizyona girmeden yaptığı suç duyurusu, bu ilginin her geçen gün artarak devam etmesinden duyulan korkudan başka hiçbir anlam taşımıyor. Bir film daha vizyona girmeden, basında çıkan haberlerden yola çıkılarak yapılan suç duyurusunun, filmin yapacağı büyük tesirden, bir kesimin duyduğu büyük korkunun da işareti sayılmalıdır.
Fakat bu konuda yapılacak bütün engellemelerin hiçbir işe yaramayacağını peşinen ifade etmek istiyorum. Milletin büyük bir çoğunluğuna mal olmuş bir şahsiyetin, birtakım yasaklamalarla veya engellemelerle kulvar dışına atılmasının imkanı yok.
Üstad Bediüzzaman, çok zor zamanları ve büyük devlet baskılarını yüzünün akıyla ve ‘’serfiraz’’ bir şekilde aşmayı ve bütün dünyanın gündemine gelmeyi ihlası ile başarmış ‘’dürr-i yekta’’ büyük bir müceddittir.
Şahsen ‘’Hür Adam’’ ismi gündeme geldiği günden beri, konu ile bağlantılı olarak Üstad’ın Kürt aşiretlerinin ‘’nasıl hürriyet imânın hassasıdır?’’ suallerine verdiği cevap aklıma gelir ve Hür Adam ismini bu cevap ile ilişkilendiririm. ‘’Zirâ, rabıta-i iman ile Sultan-ı Kâinata hizmetkâr olan adam, başkasına tezellül ile tenezzül etmeye ve başkasının tahakküm ve istibdadı altına girmeye o adamın izzet ve şehamet-i imaniyesi bırakmadığı gibi; başkasının hürriyet ve hukukuna tecavüz etmeyi dahi, o adamın şefkat-i imaniyesi bırakmaz. Evet, bir padişahın doğru bir hizmetkârı, bir çobanın tahakkümüne tezellül etmez. Bir biçareye tahakküme dahi o hizmetkâr tenezzül etmez. Demek iman ne kadar mükemmel olursa, o derece hürriyet parlar.’’
Filme isim olan Hür Adam’a gereğinden fazla veya zorlama bazı manalar yüklemek doğru değildir. Buradaki Hür Adam ifadesinin, Bediüzzaman Hazretleri’nin bütün hayatı boyunca takındığı müstağni tavrın ve ‘’ tam bir Abdullah’’ olarak yaşamanın neticesi olarak kullanıldığı bütün Nur Talebelerinin malumudur. Allah’a gerçek manada kul olanın, hiç kimseye kul olmayacağını ifade eden Üstad’ın bu destansı hayatı sonucu ‘’Hür Adam’’ ismi bütün Nur Talebelerinin makbulü olmuş ve bu mana için benimsenmiştir.
Mahkeme salonunda, yapılan muhakeme bütün şiddetiyle devam ederken, namaz vaktinin girmesi üzerine izin isteyen Üstad’a Mahkeme reisi izin vermemiş, bunun üzerine Üstad ‘’biz buraya namazın hukukunu müdafaa için geldik’’ diyerek dışarı çıkmış ve namazını kılmıştır. Sanırım bu tablo, buradaki ‘’Hür Adam’’ ifadesinin ne manaya geldiğinin de çarpıcı bir misalidir.
Nur Talebelerinin ‘’Hür Adam’’ ismini benimsemelerini ve sahip çıkmalarını ‘’eksen kayması’’ şeklinde ifade etmek doğru değildir. Nur Talebeleri, bu isme, Üstad’ın bütün hayatı boyunca Allah’tan başka hiç kimseye kul olmayan haysiyetli tavrı ve gerçek bir kula yakışır duruşu için sahip çıkmışlardır. Bu tabirin, Nur Talebelerini iyi tanıyan Sayın Mustafa Özcan tarafından kullanılması gerçekten şaşırtıcı olmuştur. Ayrıca Nur Talebelerinin meseleye ‘’kompleksli’’ tarzda yaklaştıklarına dair kullanılan ifadenin de doğru olmadığını üzülerek belirtmek durumundayız.
Üstad’ın hayatı orta yerdedir. Hakkında yazılan binlerce kitap ve yapılan çok sayıda araştırma şu gerçeği net bir şekilde ortaya çıkarmıştır: Said Nursi, bütün hayatı boyunca manevi olarak hür yaşamış ve hürriyetine son derece önem vermiştir.
Burada zorla ve silah gücüyle yapılan bedeni hapislerin ve maddi baskıların kendisi için önem taşımadığı herkesin malumudur. ‘’Mahkûmken bile hükmeden’’ ve dünyaya bütün varlıkları ile bağlananların dünyalarına beş para ehemmiyet vermeyen Üstad’ın bu tavrı nedeniyle kendisine ‘’Hür Adam’’ denmesini belki bazıları kendilerine göre bazı gerekçelerle uygun görmeyebilir. Fakat bu ismi mezkur nedenlerden dolayı kabul edenleri ‘’eksen kayması’’ ile suçlamak veya bu mütevazı, fakat izzetli insanları ‘’kompleksli’’ olarak nitelemenin ne kadar gerçekçi olduğunu, insaf sahiplerine havale ediyorum.
Said Nursi’nin kâmil manada bir ‘’Kul Adam’’ olduğuna asla şüphe yoktur. Abdülgani Ensari’nin anlattığına göre, Mustafa Kemal ile tartışmasının en hararetli anında bile ezan okununca tartışmayı kesmiş ve odayı terk ederek Rabbine yönelmiştir. Fakat kendisine zulmedenlere, haksızlık yapanlara, memleket memleket sürgüne gönderenlere zerre kadar boyun eğmemiş ve Allah’tan başka hiç kimseye kul olmamış bir ‘’Hür Adam’’ olduğu konusunda da kimsenin hiçbir şüphesi olmadığı inancındayım.
Bediüzzaman Kainatın Halık’ına gerçek manada ‘’Kul’’ olmuş, maddeye ve faniye asla teslim olmamış bir ‘’Hür Adam’’dır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.