Cezmi HUYUT
Müdebbirane işler tesadüfü reddediyor-16
Bu kâinata dikkatle baktığımız zaman, çok dehşetli, hızlı manevralar içerisindeki yıldızlardan, istila edici kuşatıcı unsurlardan ta yeryüzünde ki hadsiz ihtiyaçlar içerisinde hayatını sürdüren canlılara kadar her şeyin intizamla idare edildiğini ve bunun için fevkalade ehemmiyetli tedbirlerin hikmetle alındığını görürüz.
Kâinattaki unsurların mevcudatın biri birinin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde, birbirine dayanarak, çalıştırıldıklarını ve bir mükemmel şehir, her işi yerinde ve zamanında yapılan bir saray gibi görüyoruz.
Hava, su toprak ve sair unsurlar biri birinin noksanını tamamlıyor.
Canlılara geçmişte ve gelecekte lazım olan her çeşit madenler, sular, maddeler, ilaçların, çok ilmi ve hikmetli ve fevkalade yerinde tedbirlerle hazırlanarak yeryüzüne depo edildiğini görüyoruz.
Kur’an-ı Hâkimde mesela dağların “hazineli direkler “ olarak halk edildiği, semadaki yağmurda rızkımızın saklı olduğu ve deniz ve yerin altında bizler için nice ehemmiyetli nimetlerin saklı olduğu mucizane bir şekilde bildirilmektedir.
Bu rahimane, hakimane tedbirlerle hayatımızın devam ettirildiği bize bildirilmektedir.
Yağmurların vakti münasipte, ihtiyaç zamanlarında gönderilmelerine bakalım.
Yine gözümüzle görüyoruz ki, kâinattaki bu birbirine bağlılık içerisindeki faaliyetin yanında özellikle canlıların pek çok ihtiyaçları, arzu ve istekleri var iken ve bunları temine de güç ve iktidarları yok iken uygun bir şekilde bu ihtiyaçlarının karşılandığını ve imdatlarına gönderildiğini görüyoruz.
Bir çekirdeğin, bir yumurtanın ve ana karnındaki bir ceninin ne kadar eşyaya, maddeye ve cihaza ihtiyacı varsa, bütün onlar güçlerinin yetmediği bir şekilde yerli yerinde ve uygun bir zamanlamayla gönderiliyor.
Bütün canlıların hadsiz ihtiyaçlarının hakimane tedbirler içinde yerine getirildiğini görüyoruz.
Yeryüzündeki zihayatı ısıtan ve aydınlatan Güneş’ten, takvimcilik yapan aydan, su, hava ve her türlü nimetlerin canlıların ihtiyaçlarına gönderilmesinden, bitkilerin hayvanların ihtiyacına, hayvanların insanların ihtiyacına koşmalarındaki hikmetli tedbirlere bakalım.
Bitki ve ağaçların, yazın ve kışın şiddetli şartlarında hayatlarının ve nesillerinin devamı için âlimane bir şekilde alınan tedbirlere bir bakalım.
Yine bir ceninin ana karnında iken, özel bir sıvı içerisinde tutulmasından dünyaya gelmesine kadarki merhalelerdeki tedbirlere bakalım.
Kuru ve basit bir topraktan bütün canlıların ihtiyaçlarını gidermek üzere önlerine serilen bahar ve yaz sofralarına bakalım.
Zayıf yavrulara memeler musluğundan vücutlarına uygun, gönderilen süte bakalım.
Kuvvetlilerin zayıf yavrulara nasıl hizmetkâr edildiklerine dikkat edelim.
Şuursuz gıda maddelerinin vücut hücrelerinin imdadına nasıl yetiştirildiğine ve vücut azalarının bir saatin çarkları gibi bir birbirine bağlı ve bir birbirinin ihtiyacını ve noksanını nasıl tamamlarcasına çalıştırıldıklarına bakalım.
Zihayatın vücuduna takılan aza ve aletlerin yaşadıkları iklim şartlarına göre ne kadar âlimane ve kerimane ve merhametkarane yaratıldıklarına bir bakalım.
Bu kâinattaki bütün cirimler âdeta el ele vermiş gibi, kemal-i ciddiyetle zevilhayata lâzım olan şeyleri tedarik etmek hizmetinde sa’y ediyorlar ve bir Müdebbir’in emrine bağlı olup bir gayeye yönelerek hizmet ediyorlar.
İşte her akıllı olan insanın anlayacağı üzere, eşyayı düzenlemek, gayeleri takip etmek, faydaları gözeterek düzen vermek, zihayatın ihtiyaçlarına göre yerli yerinde tedbirler almak ap açık bir şekilde gösterir ve ispat eder ki bu mevcudatın idare edicisi ve düzenleyicisi ve tedbirini gören birisi vardır.
Bilerek ve görerek ve her şeyin ihtiyacını karşılayacak şekilde yapılan müdebbirane işler ve harika muntazam faaliyetler, sebepler arkasında bir faili muhtarı ve her şeyin tedbiri hayatını alan hadsiz ilim ve Kudret sahibi Hikmetli bir yaratıcıyı ispat eder.
İşte kâinatın içerisinde bulundukları perişaniyet ve fakirliklerini, hadsiz ihtiyaç içerisindeki mahlûkatı ve kısaca izah ettiğimiz tarzdaki gaybi imdat ve yardım, acaba Güneş gibi bir Mürebbi-i Hakîm-i Zülcelal’i, bir Müdebbir-i Rahîm-i Zülcemal’i göstermiyor mu?
Şimdi; kâinat fabrikasından ve içersindeki çarklar hükmündeki mevcudattan ve hadsiz mahlûkattan ve onların hadsiz ihtiyaçlarından habersiz, ilimsiz, hikmetsiz, tedbirsiz, gayesiz ve maksatsız, basiretsiz, sağır, sebepler, tabiat ve tesadüf gibi mevhum ve hayali şeyler bu yerli yerindeki hakimane, basirane, semiane ve mucizane işlere karışabilirler mi? Ve hiçbir imkân ve ihtimal var mı?
Ey en ufak bir işinde sebep ve neticelerine bakıp tedbirini gören idareci ve Müdebbir insanlar siz söyleyin?
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.