Muhammed Numan ÖZEL
Bediüzzaman Said Nursi’nin Doğaya Bakışı ve İklim Değişikliği Üzerine-2
Risale-i Nur'un iklim değişikliğiyle ilişkisi
Risale-i Nur külliyatı, doğa ve insan ilişkisi üzerine geniş bir perspektif sunar. Bu perspektif, iklim değişikliği iddiaları gibi küresel bir sorun karşısında insanlara yol gösterici olabilir.
İktisat, kanaat gibi kavramlar insanları doğrudan iklim değişikliği konularıyla yüzleştiriyor.
Adalet ve Eşitlik
Bediüzzaman, tabiat kaynaklarının adil bir şekilde paylaşılması gerektiğini vurgular. Bunu da hem sosyal sınıflar arasında yardımlaşma ile kolayca izah etmektedir.
“Heyet-i içtimaiyenin hayatını koruyan intizamın en büyük şartı, insanların tabakaları arasında boşluk kalmamasıdır.
Havas kısmı avamdan, zengin kısmı fukaradan hatt-ı muvasalayı kesecek derecede uzaklaşmamaları lâzımdır.
Bu tabakalar arasında muvasalayı temin eden, zekat ve muavenettir.
Halbuki vücub-u zekat ile hurmet-i ribaya müraat etmediklerinden, tabakalar arası gittikçe gerginleşir, hatt-ı muvasala kesilir, sıla-i rahm kalmaz.” (İşarat-ül İ'caz, 45)
İklim değişikliğinin etkileri, özellikle yoksul ülkeler ve topluluklar üzerinde daha ağır sonuçlar doğurur. Zekât ve sadaka gibi İslamiyet'in sosyal hayata bakan içtimai meseleleriyle yoksulluk ve yoksunluğun en asgari seviye indirilebileceği ve toplumsal sorunların daha kolay çözülebileceğini ifade etmektedir.
Risale-i Nur'un adalet ve eşitlik vurgusu, bu durumun farkına varmamızı ve daha adil çözümler üretmemizi sağlar.
Gelecek Nesillere Karşı Sorumluluk
Risale-i Nur'da insanın sadece kendi nesli için değil, gelecek nesiller için de sorumluluk taşıdığı belirtilir. Bu hem maddi hem de manevi meseleler için geçerlidir.
İklim değişikliğinin en büyük etkilerini gelecek nesiller yaşayacaktır. Hani bir söz var “Dedesi limon yer torununun dişleri kamaşır.” Bu nedenle, Risale-i Nur'un bu şuur vurgusu, gelecek nesiller için daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için harekete geçmemizi bize hatırlatır.
İsrafın Zararları
“Kat'iyyen bil ki: Kanaat, ticaretli bir şükrandır; hırs, hasaretli bir küfrandır. Ve iktisad, nimete güzel ve menfaatli bir ihtiramdır.
İsraf ise, nimete çirkin ve zararlı bir istihfaftır.
Eğer aklın varsa, kanaata alış ve rızaya çalış.” (Mektubat, 285)
İnsanın ihtiyaçları doğrultusunda yaşaması gerektiği vurgulanır. Aşırı tüketim ve kaynakların israfı, Risale-i Nur'un bu düsturlarına aykırıdır.
“Şükrün mikyası; kanaattır ve iktisaddır ve rızadır ve memnuniyettir.
Şükürsüzlüğün mizanı; hırstır ve israftır, hürmetsizliktir, haram helâl demeyip rastgeleni yemektir.
Evet hırs; şükürsüzlük olduğu gibi, hem sebeb-i mahrumiyettir, hem vasıta-i zillettir.” (Mektubat, 366)
“Üstad, bu yüksek iktisadcılık kudretini sırf yemek, içmek, giymek gibi basit şeylerle değil; bilakis fikir, zihin, istidad, kabiliyet, vakit, zaman, nefis ve nefes gibi manevî ve mücerred kıymetlerin israf ve heder edilmemesi ile ölçen bir dâhîdir.
Ve bütün ömrü boyunca bir karakter halinde takib ettiği bu titiz muhasebe ve murakabe usûlünü, bütün talebelerine de telkin etmiştir.” (Tarihçe-i Hayat, 14)
Bilinçli Tüketim
Risale-i Nur, insanın bilinçli bir şekilde hareket etmesi gerektiğini vurgular. Bu, tüketim alışkanlıklarımızdan, enerji kullanımımıza kadar hayatımızın her alanında daha bilinçli olmamız gerektiği anlamına gelir. Bilinçli tüketim de iktisat ve kanaatin bir sosyal düzen halini almış halidir.
“Kuvve-i zaika kapıcıdır dedik.
Evet, ehl-i gaflet ve ruhen terakki etmeyen ve şükür mesleğinde ileri gitmeyen insanlar için bir kapıcı hükmündedir.” (Lemalar, 140)
İnsanlar hayatın lezzeti için bir çok şeyi bilinçsizce tüketmektedir. Halbuki insanın lezzet için yaşaması bir çok sorunların kapısını çalmaktadır.
Yemek için yaşamak, lezzetin kulu kölesi olmak bilinçsiz ve sağlıksız bir tüketici olmamıza sebep olabilir.
Peki, bunlar pratikte nasıl uygulanabilir?
Çevre Bilinci Oluşturma
Risale-i Nur'un tabiat ve insan ilişkisi üzerine olan izahlar, okullarda ve toplumda çevre bilinci oluşturmak için kullanılabilir. Bu konular hakkında belgeseller, kısa metraj filimler etkili olacaktır.
Sürdürülebilir Yaşam
Risale-i Nur'un israfı önleme ve ihtiyaçlar doğrultusunda yaşama vurgusu, sürdürülebilir yaşam tarzlarının benimsenmesini teşvik edebilir. Bu konuda iktisat ve kanaat meselesinin alt başlıklarındandır.
“İktisad etmeyen, zillete ve manen dilenciliğe ve sefalete düşmeğe namzeddir.” (Lemalar, 141)
İsraf, insanın kalitesizliğine bir sebeptir. Bu da sürdürülebilir hayat anlayışında kalitesiz bir hayata yol açar.
Siyasi ve Sosyal Etki
Risale-i Nur'un adalet ve eşitlik vurgusu, iklim değişikliği ile mücadele için daha adil ve etkili politikaların oluşturulmasına katkı sağlayabilir. Adalet sadece kanun önünde herkesin eşit olmasını ifade etmemektedir. Kâinattaki adalet anlayışıyla ve bunun vurgulanması ön plana çıkarılmasıyla daha etkili olacaktır.
Siyasi olarak devletleri yöneten hükümetlerin parlamentolarında bu konu üzerine çalıştaylar ve uygulamalar ve bu konuda çalışmaları teşvik ederek çevre bilinci oluşturmak için yapılan icatları teşvik için çevrepest şeklinde uygulamalar yapılabilir.
Bediüzzaman Said Nursi'nin düşünceleri, iklim değişikliği gibi küresel bir sorun karşısında insanlara hem bireysel hem de toplumsal düzeyde hareket etmeleri için bir rehber niteliğindedir. Tabiatı korumak, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak ve adaletli bir dünya kurmak için Risale-i Nur'un öğretilerinden ilham alınabilir.
Tabiatın Dilini Anlamak ve Kendimizi Tanımak
Tabiat, Bediüzzaman’a göre Allah’ın yarattığı bir eser olarak bize O’nun isim ve sıfatlarını gösterir.
“Rabbimizi bize tarif eden üç büyük, küllî muarrif var.
Birisi: Şu kitab-ı kâinattır ki, bir nebze şehadetini onüç lem'a ile arabî Nur Risalesinden On üçüncü dersten işittik.
Birisi: Şu kitab-ı kebirin âyet-i kübrası olan Hâtemü'l-Enbiya Aleyhissalâtü Vesselâm'dır.
Birisi de Kur'an-ı Azîmüşşan'dır.” (Sözler, 235)
İnsan, bu “Kitab-ı kebir-i kainat kitabını” okuyarak hem Rabbini hem de kendini tanır.
İklim değişikliği, insanın bu dili doğru anlamayıp doğaya bilinçsizce müdahale etmesinin bir sonucu olarak görülebilir.
Bediüzzaman’ın “ahlaki kemal” dediği insani erdemler arasında mahlukata karşı sorumluluklarımızı da içerir; bu, iklim değişikliği karşısında manevi ve ahlaki bir uyanış gerektirir.
Manevi Boşluk ve Krizlerin Kaynağı
Bediüzzaman, insanın yalnızca maddi kazançlarla değil, manevi değerlerle de donanmasını mücehhez olması gerektiğini belirtir.
Manevi boşluk ve dünyevileşme neticesinde seküler ve vurdumduymaz insanların tabiatı hoyratça tüketilmeye başlamıştır. Anı yaşa, haz peşindeysen tüket.. vs bir sürü slogan üretilmiştir. Hedonizm’in zirvelere oynadığı bir zaman dilimindeyiz.
Bu durum iklim değişikliği gibi krizlere yol açar. Bediüzzaman’a göre insan, Allah’ın yarattığı her şeye saygı göstermeli ve onları korumalıdır. Bu manevi sorumluluk perspektifi, çevre sorunlarına sadece maddi veya bilimsel değil, manevi bir yaklaşım geliştirmemizi sağlar.
Kanaat ve İktisat: Sade Yaşamın Gerekliliği
Bediüzzaman, dünya hayatının geçiciliğine dikkat çekerek, insanları kanaate ve iktisada teşvik eder. Bu sebeple “İktisad ve Şükür Risalesi” isminde bir eser telif etmiştir. Bu risale sadece yeme içme şeklinde düşünülmesi yanlış bir tutumdur.
Aşırı tüketim alışkanlıkları, iklim değişikliğinin en önemli sebeplerinden biridir. Halbuki insan tükettikçe tükenmektedir.
Bediüzzaman’ın sade yaşam tavsiyesi, insanları yalnızca ihtiyaçları kadar tüketmeye yönlendirir ve tabiatı korumayı sağlayacak bir denge önerir.
Bu bakış açısı, sürdürülebilir bir yaşam tarzına geçiş için kâşif mizaçlar için ilham vericidir.
“İktisad ve kanaat, hikmet-i İlahiyeye tevfik-i harekettir.”
“İsraf ise; o hikmete zıd hareket ettiği için çabuk tokat yer...” (Lemalar, 140)
Burada iktisat anlayışını tüketim ahlâkı haline getiremezsek insanlar bu kâinatın çok ciddi tokadı, ikazı ile karşılaşacaktır. Mesela çevre sorunu olarak ele alınan Musilaj, Deniz Lahanası gibi problemler acaba bu yazıdaki kriterlere göre hareket edilseydi sizce sorun olarak karşımıza çıkar mıydı?
Dua ve Çabaların Manevi Gücü
Bediüzzaman’a göre iman ve ihlâsla yapılan dualar ve çabalar oldukça değerlidir.
İklim değişikliğine karşı alınacak önlemler sadece maddi ve bilimsel çalışmalardan ibaret olmamalıdır; manevi yönleriyle de ele alınmalıdır. İnsanlar manevi olarak kendilerini mesul hissederse kendilerinde bir manevi kuvvet de hissedecek olacaklar. Sahsım olarak yere çöp atmam bu bilinçle. Küçük kızıma da bu hasleti vermeye çalışıyorum. Şimdi yere çöp atan birisini görse pis insanlar şeklinde kendisi gelip bana söylüyor. Çalışmış olduğum iş yerinde gençlere de bu mesuliyet şuurunu aynı şekilde aşılamaya gayret ediyorum. Toplumlar nasıl ayakta kalır başlıklı yazımda bu konulara da değinmiştim. Bediüzzaman, çevrenin korunmasını sadece bireysel bir çaba değil, aynı zamanda manevi bir görev olarak değerlendirir. İnsan duası, çabası kadar değerlidir desem ifrat bir söz kullanmış olmam.
“Şu kâinat nakkaşsız olmak, son derece muhal-ender muhaldir.
Zira bu kâinat öyle bir kitabdır ki, her sahifesi çok kitabları tazammun eder.
Hattâ her kelimesi içinde bir kitab vardır.
Her bir harfi içinde bir kaside vardır.
Yeryüzü bir sahifedir, ne kadar kitab içinde var.
Bir ağaç bir kelimedir, ne kadar sahifesi vardır.
Bir meyve bir harf; bir çekirdek, bir noktadır.
O noktada koca bir ağacın programı, fihristesi var.
İşte böyle bir kitab..” (Sözler, 59)
Bu yazımda, Bediüzzaman Said Nursi'nin tabiatın korunmasına dair düşüncelerinin iklim değişikliği konusunda ne kadar muhit/kapsayıcı ve derin olduğuna değinmek istedim.
Tabiat, sadece bilimsel bir alan olarak değil, manevi bir sorumluluk olarak da anlaşılması gerektiğini, çevrenin korunması, tüketim ahlâkı, iktisat ve şükür kavramlarının iklim değişikliği konusuna bakan vecihlerini bir bilinç ve ahlak meselesi olarak anlaşılırsa daha yaşanabilir bir dünyanın mümkün olduğuna değinmek istedim.
Netice itibariyle;
- Tabiatı/Doğayı “Mana-i Harfi” ile Okumakla,
- İsraf, kanaat, şükür ve iktisat prensiplerine riayet etmekle,
- Tüketim kültürü adabını öğrenerek,
- Toplumda çevre bilinci oluşturmakla,
- Sade yaşamın önemi,
- Hayatımızda maneviyatın etkisi,
- Hükümetlerin bu konuda hassasiyetiyle
Çevre ve iklim sorunlarında minimal problemlerle baş edilebileceğini on görüyorum.
Her şey Allah’ın kudretini, ilmini, iradesini, esma ve sıfatlarını yansıtır ve bu dengeye zarar vermek, yaratılışa zarar vermek anlamına da gelir. Bu şuurla hem kendimizi hem de çevremizde rol model olabilmemiz temennisiyle.
Selam ve dua ile.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.