Musa Kazım YILMAZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Açık Mektup
Siyasete atıldığınız günden beri açık yüreklilikle bu millete hizmet etmeyi amaçladınız. Bu hususta, kötü niyetli insanların dışında, hiç kimsenin kuşkusu yoktur. Bu millet de, beyaz bir atın üzerinde nasiyesi tertemiz bir kahraman olarak sizi karşıladı. Sizden hiç kuşku duymadı. 21 yıl içinde defalarca seçime girdiniz, her defasında rakiplerinizi geride bırakıp milletin gönlünde taht kurdunuz.
Çok şeyler yaptınız, 50-60 yılda yapılamayan hizmetleri 5-10 yılda yapmayı başardınız. Hastaneler, okullar, adliye sarayları, otobanlar, demir yolları, hızlı trenler ve daha neler neler… Bu milletin 50 yıllık geleceğini de düşünerek çok çalıştınız. Kısacası eğitim, sosyal medya ve aile dışında her şeyi çok güzel hale getirdiniz. Ama bu üç alana acil olarak el atılması gerekir. Önce sosyal medyadan başlayalım:
Sayın Cumhurbaşkanım, bu alanı o kadar serbest bıraktınız ki, aileler bu sosyal medya sayesinde birer birer yok oluyor. Genç kadın ve erkeklerin elinde telefon olunca ve sosyal medyada denetim olmayınca arkadaşlık sitelerine girip gayri meşru ilişkiler ağına dâhil oluyorlar. Sonunda çocuklar anne veya babalarını başka birisiyle görerek bir ailede yaşanabilecek en feci ve dramatik bir hale düşüyorlar. Bu aile fecaatinin önüne geçmek için, kim ne derse desin, bir an önce sosyal medyaya ciddi bir denetim getirmelisiniz.
Eğitimi ve aileyi düzeltmek için çok şeyler denediniz, çok bakanlar değiştirdiniz; fakat ne yazık ki her iki kurumu da istenilen seviyeye getiremediniz. Bırakın istenilen seviyeye getirmeyi bu iki kurum, 21 yılda daha da çok yozlaşmış oldu. Okullara seçmeli ders olarak Kur’an ve siyer derslerini koydurdunuz, ancak maalesef bu derslerin faydası çok az oldu. İmam Hatipli gençler sosyal medyanın etkisiyle adeta başları dönmüş durumda. İmam-Hatip liselerinden mezun olup ilahiyat fakültesine gelen birçok öğrenci Kur’an’ı bile yüzünden okuyamayacak durumda. Geçen gün aile kurumu hakkında birçok acı gerçeği kendiniz dile getirdiniz, dediniz ki:
“Çağın hastalıklarına karşı elimizdeki en büyük imkân, varlığını güçlü bir şekilde devam ettiren aile kurumumuzdur. İnsan fıtratına aykırı sapkın ilişkilerin belli çevreler tarafından kasıtlı şekilde meşrulaştırılmaya çalışılması, aile kurumuna yönelik ana tehditler arasında yer almaktadır. Nikâh akdinin değersizleştirildiği, evlilik dışı ilişkilerin normal sayıldığı, boşanmanın adeta teşvik edildiği sancılı bir süreçle karşı karşıyayız. Millet olarak çağın hastalıklarına karşı elimizdeki en büyük imkân, tüm saldırılara rağmen halen varlığını güçlü bir şekilde devam ettiren aile kurumumuzdur. Bu açıdan adına aile dediğimiz mukaddes ocağın yaşatılması, tehditler karşısında korunması son derece önemlidir. Ailede çözülme olursa, millet olarak varlığımızın tehlikeye girmesi de kaçınılmazdır. Nesli muhafaza etmenin yolu da aile kurumuna sahip çıkmaktan geçiyor. Bu, olmazsa olmazımızdır. Keza devleti korumak da ancak aileyi korumakla, kollamakla mümkündür."
Gerçekten içten ve samimiyetle konuşuyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanım ve bunlar çok güzel sözler. Fakat acaba nikâh akdinin değersizleştirildiği, evlilik dışı ilişkilerin normal sayıldığı, boşanmanın adeta teşvik edildiği süreç nasıl oluştu, hiç düşündünüz mü? Hatırlarsanız Sayın Cumhurbaşkanım, 26.09.2004 yılında yasalaşan ve 12.10.2004’te Resmi Gazete’de yayımlanan yeni TCK’da zina suçu yer almadı. Ancak işin vahameti anlaşılınca zinaya tekrar suç vasfı kazandırmak için bazı milletvekilleriniz girişimlerde bulundular, fakat Avrupa Birliği’nin, zinanın tekrar suç sayılmasının tam üyelik müzakerelerine geçişi etkileyebileceğini duyurması üzerine bu girişimden vazgeçtiler. Böylece zina suç olmaktan çıkarak, yalnızca boşanma sebebi olarak kalmıştır.
İşte o günden sonra ailede ahlak gittikçe zayıflamaya başladı ve tükenme noktasına geldi. Nikâh değersizleşti ve sapkın ilişkiler çoğalmaya başladı. Her gün evli ve çocuk sahibi bir kadın, sosyal medyada tanıştığı bir erkeğe kaçıyor. Ve böyle bir iş yaptığından dolayı suç işlemiş sayılmadığı için yüzü kızarmıyor. Ekranlara çıkıp kocasının, anne-babasının ve evlatlarının yüzüne bakarak “Ben filancayı seviyorum, artık kocama dönmeyeceğim” diyebiliyor. Keza ailenin reisi olacak erkek de çoluk çocuğundan ve ailesinden utanmadan birçok kadınla beraberlik yaşayabiliyor. Sayın Cumhurbaşkanım, aileyi kurtarmak istiyorsanız zinanın tekrardan suç sayıldığı ve bir erkeğe kaçıp onunla birlikte yaşamanın, ya da bir kadınla birlikte yaşamanın de zina için karine sayıldığı bir kanun çıkarın ve zina suçunun cezasını ağırlaştırın.
Bizim gibi Müslüman bir ülkede evli kadınların çocuklarını bırakıp başka bir adama kaçması ve onunla birlikte yaşaması gerçekten arsızlıktır ve bir yüz karasıdır. Zira sizin de ifade ettiğiniz gibi sağlıklı bir aile ve toplum yapısı, öncelikle ahlaklı bir aile ortamını oluşturmaktan geçer. Böyle bir ortamın oluşturulabilmesi için karı veya kocanın zina yapması suç sayılmalı ve bu suça verilecek cezanın da caydırıcı nitelikte olması gerekmektedir.
Lütfen aileyi ve gençlerimizi keyfilik ortamından ve sosyal medya cenderesinden kurtarın Sayın Cumhurbaşkanım.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.