
Mustafa KILIÇ
Şecere-i Hilkat-3 (Hak İlah=Allah)
Bismillahirrahmanirrahîm
Soru: Bir yaratıcının ispat edilmesi bu yaratıcının İslam dininin Allah'ı olduğunu ispat etmez. Önceki yazılarda ispat edilen yaratıcının Allah olduğunu Risale-i Nur nasıl ispat ediyor?
Cevap: İslam dini Cenab-ı Hakkı sıfat ve isimleriyle kabul ediyor. Biz de bu cevapta bu sıfatların ispatlarını aktararak Hak ilahın Cenab-ı Allah olduğunu göstermeye çalışacağız.
1. Vücud : Risale-i Nurda Allah'ın varlığı bir çok ayrı yerde ispat edilmiştir. Daha önceki yazılarımızda bir parça değindiğimiz için burada ayrıca girmeyeceğiz. Ama Tabiat Risalesi, Ayetül Kübra ve Nokta gibi risalelere müracaat edilmesini tavsiye ederiz.
2. Kıdem : Allah'ın ezeliyetini bir önceki yazımızda Risale-i Nur'dan örneklerle ispat ettik. Sadece bir vecize ile hatırlatma yapacağız: " "Vâcib, kadîm, ezelî olmazsa, olmaz İlah...
Yani: Ya müddeten hâdis ise, ya maddeden tevellüd, ya bir asıldan münfasıl olsa, elbette olmaz şu kâinata penah..." (Sözler)
3. Beka : Allah Baki'dir. Bir sonu yoktur. Yarattıklarının mahkum olduğu değişme, dağılma, fena gibi kanunlara tabi değildir. Ezeli olan elbette ebedidir. Bir önceki yazıda ispatlandığı üzere ezeli olan, mutlak bir vücud mutlak surette Baki'dir. Allah yaratma, idare etme, seyretme yönünden zamanın hakimi, Zat'ında maruz kalma yönünden ise zaman üstüdür.
Risale-i Nur'dan bir alıntı yaparsak: "Yerdeki âyinelerin tagayyürü, gökteki Güneş'in tagayyürünü değil, bilakis cilvelerinin tazelendiğini gösterir. Hem ezelî, ebedî, sermedî, her cihetçe kemal-i mutlakta ve istiğna-yı mutlakta, maddeden mücerred, mekândan, kayıddan, imkândan münezzeh, müberra, muallâ olan bir Zât-ı Akdes'in tagayyürü ve tebeddülü muhaldir. Kâinatın tagayyürü, onun tagayyürüne değil, belki adem-i tagayyürüne ve gayr-ı mütehavvil olduğuna delildir. Çünki müteaddid şeyleri intizamla daimî tağyir ve tahrik eden bir zât, mütegayyir olmamak ve hareket etmemek lâzım gelir. Meselâ; sen çok iplerle bağlı çok gülleleri ve topları çevirdiğin ve daimî intizamla tahrik edip vaziyetler verdiğin vakit, senin yerinde durup tagayyür ve hareket etmemekliğin gerektir. Yoksa o intizamı bozacaksın.
Meşhurdur ki: İntizamla tahrik eden, hareket etmemek ve devam ile tağyir eden, mütegayyir olmamak gerektir; tâ ki o iş intizamla devam etsin.
Sâniyen: Tagayyür ve tebeddül; hudûstan ve tekemmül etmek için tazelenmekten ve ihtiyaçtan ve maddîlikten ve imkândan ileri geliyor. Zât-ı Akdes ise hem kadîm, hem her cihetçe kemal-i mutlakta, hem istiğna-yı mutlakta, hem maddeden mücerred, hem Vâcibü'l-Vücud olduğundan; elbette tagayyür ve tebeddülü muhaldir, mümkün değildir." (Lemalar)
Daha fazla ve ayrıntılı ispat isteyenleri 30. Lem'anın ism-i Kayyum'a dair 6. Nüktesine bakmaya davet ediyoruz.
4. Vahdaniyet: Allah birdir. Zatında, uluhiyetinde, sıfatlarında, icraat ve idaresinde eşi, benzeri, ortağı yoktur. Bir önceki yazımızda ispat ettiğimiz bu konuda Risale-i Nur'un farklı parçalarına özellikle 2. Şua'ya bakılabilir.
5. Muhalefetün'lil- havadis: Allah yaratılmışlara benzemez. Meşhur bir soru vardır: "Allah kendi gibi bir varlık yaratabilir mi?" diye. Halbuki sonradan yaratılan şey ezeli değildir, yani soru kendi içinde hatalıdır. Risale-i Nur'da bu sıfata dair şu kısım alıntılanabilir:
"Yani ne zâtında, ne sıfâtında, ne ef'alinde naziri yoktur, misli olmaz, şebihi yoktur, şeriki olmaz. Evet bütün kâinatı bütün şuunatıyla ve keyfiyatıyla kabza-i rububiyetinde tutup, bir hane ve bir saray hükmünde kemal-i intizam ile tedbir ve idare ve terbiye eden bir Zât-ı Akdes'e misil ve mesîl ve şerik ve şebih olmaz, muhaldir. Evet bir zât ki, ona yıldızların icadı zerreler kadar kolay gele.. ve en büyük şey en küçük şey gibi kudretine müsahhar ola.. ve hiçbir şey hiçbir şeye, hiçbir fiil hiçbir fiile mani olmaya.. ve hadsiz efrad, bir ferd gibi nazarında hazır ola.. ve bütün sesleri birden işite.. ve umumun hadsiz hâcatını birden yapabile.. ve kâinatın mevcudatındaki bütün intizamat ve mizanların şehadetiyle hiçbir şey, hiçbir hal, daire-i meşiet ve iradesinden hariç olmaya.. ve hiçbir mekânda olmadığı halde, herbir yerde ve herbir mekânda kudretiyle, ilmiyle hazır ola.. ve herşey ondan nihayet derecede uzak olduğu halde, o ise herşeye nihayet derecede yakın olabilen bir Zât-ı Hayy-ı Kayyum-u Zülcelal'in elbette hiçbir cihetle misli, naziri, şeriki, veziri, zıddı, niddi olmaz ve olması muhaldir. Yalnız mesel ve temsil suretinde şuunat-ı kudsiyesine bakılabilir." (Lemalar)
Evet, sanat üzerinden sanatçı hakkında çıkarımlarda bulunulabilir. Ama sanat sanatçıya benzemez. Hele de bu kural mahluk ile yaratıcı arasında daha kesindir.
6.Kıyam bi-Nefsihi: Yaratıcı güç kaynağı kendisi olan, kendisinden başka bir şeye dayanmayan bir güçtür. Zaten kendisini İlah ve vacip kılan da budur. Daha önce alıntılar yaptığımız 30. Lem'anın 6. Nüktesi ism-i Kayyum hakkında olmasından dolayı burada oraya havale edip kısa kesiyoruz.
7. Hayat: Diğer bütün sıfatlar hayat ilgili olmasıyla bu sıfatı ispatlar. Ama özellikle Allah'ın hayat sıfatı ile ilgili derin tefekkür isteyenler yine 30. Lem'anın 5. Nüktesini okuyabilir.
8.İlim: Bu kâinatı yaratıcısı her yönüyle her şeyi bilir. Anayasayı yazanın devletin işleyişini bilmemesi imkansız olduğu gibi evrendeki yasaları yaratanın her şeyi bilmemesi imkansızdır. İlim İslam inancında Allah'ın bir sıfatıdır. Yani önceki yazıda bulduğumuz yaratıcı bu noktada da İslam ile bağdaşır.
Allah'ın ilmi konusunda daha derin bir tefekkür isteyenleri 20. Mektubun 2. Makamının 9. Kelimesine havale ediyoruz.
9.Semi': "Meselâ, gözü veren zât, hem gözü görür, hem ince bir mana olan gözün gördüğünü görür, sonra verir. Evet senin gözüne bir gözlük yapan gözlükçü usta, göze gözlüğün yakıştığını görür, sonra yapar. Hem kulağı veren zât, elbette o kulağın işittiklerini işitir, sonra yapar, verir. " (Şualar)
Allah her şeyi işitir. Nasıl akıl yürütmelerimiz kâinatın yaratıcısının kâinatın her şeyine hâkim olduğunu gösteriyorsa, tesadüfe yer bırakmıyorsa, ses ve işitme alanını da başıboş bırakmaz.
10.Basar: Allah her şeyi görür. Üç boyut gözlemcisinin, iki boyutlu bir cismi her yönüyle görmesi gibi evrenin müteal yaratıcısı da her şeyi her şeyiyle görür.
11.İrade : Determinizmin altın çağlarında materyalistler tarafından yaratıcının iradesi inkar ediliyordu. Ama bugün bilim bile bir olasılıklar evreninde yaşadığımızı kabul ediyor. Bu kabul de bizi yaratıcının irade sıfatına götürüyor. İlimde olduğu gibi irade sıfatında da Risale-i Nurdan 20. Mektubun 2. Makamının 9. Kelimesi daha derin bir tefekkür için okunması tavsiye edilir.
12.Kudret: Allah'ın kudreti sonsuzdur. Bu sır Risale-i Nur'da yine aynı mektubun 2. Makamının 10. Kelimesinde ayrıntılı biçimde ele alınmıştır. Yaratıcı kabul edildiğinde kudreti de doğrudan akla geleceğinden burada İslamın İlah tanımını bir kez daha doğrulamış oluyoruz.
13.Kelam: Vahiy kelam sıfatından gelir. 1400 yıldır müslümanların iyi kötü gününde yoldaşı olmuş Kur'an-ı Kerim bütün mucizevi yönleriyle kelam sıfatının delilidir. İnsanlara kendisine yalvarma ve konuşma ve muhatap olma kabiliyeti veren yaratıcının derecelerine göre karşılık vermemesi düşünülemez.
14.Tekvin: Allah'ın ilminde programı bulunan şeylerin Allah'ın iradesi taalluk ettiğinde Allah'ın kudretiyle yaratılmasıdır. Daha önce açıkladığımız ilim, irade ve kudret sıfatları burada sözü uzatmaya hacet bırakmıyor.
Bu yazıda kabaca Evrenin yaratıcısının sahip olması gereken sıfatların İslam inancındaki Allah'ın sıfatlarıyla örtüştüğünü göstermeye çalıştık. Birçok defa Risale-i Nur'dan kısımlara havale ettik. Çünkü burada kısaca açıklansa da Marifetullah nurları okyanustur. Biz sadece bir damla göstererek kaynağa davet etmiş olduk.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.