Mustafa ORAL
Beni Allah Kurtaracak (Bekir Berk)
Ölüm tehditleri altında savunma
Bekir, kelle koltukta, kefen boyunda gezen bir avukattır. Sürekli tehdit altındadır. Bir gün çantasından iki mektup çıkarıp “Oku!” diye Refet Kavukçu’ya verir. Bunların biri Trabzon’dan, diğeri de Van’dan gönderilmiştir. Her ikisinde de, “Bölgemize adım atarsan öldürüleceksin!” tehditleri yapılıyordur. Fakat o bu tehditlere pabuç bırakmaz. Yine de tedbiri elden bırakmaz. Başka yerlere giderken yanına Nur Talebelerinden birini almayı adet haline getirmesine rağmen Nur Talebelerinin zarar görmemesi için tehdit aldığı yerlere onları götürmez. Çantasında her zaman en az 100-150 duruşma dosyası vardır. Bu sayı ihtilâller gibi özel durumlarda 250-300’e çıkar. Bu kadar dosyaya bakan cesur bir avukatın ölüm tehditlerinin gölgesinde hakkı ve hakikati savunmaya devam etmesi melekleri bile alkışlatacak kadar güzeldir.
“Seni kim koruyacak?” “ALLAH”
Adalet Partisi döneminde dindarlar aleyhine çıkarılmak istenen kanunu Bekir, Tahsin Tola ve Nurettin Topçu ile birlikte engellemek için mücadele eder. Bu niyetle sık sık Meclis’e giderler. Her zamanki gibi baskı ve engellemelerle karşılaşır. O günlerden birinde Meclis’te sözde muhafazakâr bir milletvekili yanlarına gelir. “Bekir Bey siz Masonluk aleyhine çok yazıyorsunuz” diyerek aba altından sopa gösterir.
Bekir bu tür tehditlere alışıktır. Kendinden gayet emin şekilde, “Ben Masonluğun aleyhindeyim ama Masonluk aleyhine çok fazla yayında bulunmuş değilim” diye politik bir cevap verir.
Milletvekili hazırlıklı gelmiştir. Meclis Kütüphanesinden getirdiği bir kitabı Bekir’in önüne koyar. Kitap Bekir’in Nur Talebelerini savunduğu Ankara Davası kitabıdır. Milletvekili kitapta geçen üç mason ibaresini gösterdikten sonra, “Size bazı şeyler söyleyeceğim” diyerek evine davet eder. Bekir teklifi reddetse de Nurettin Topçu’nun ısrarıyla kabul eder. Arkasından bir dostunun minibüsüyle milletvekilinin evine giderler.
Eve geldiklerinde milletvekili Bekir’i yine üstü kapalı tehdit eder. “Bekir Bey bir gece sizi karakola çağırsalar ve ertesi gün intihar ettiğini bildirseler ne olur? Sizi kim korur? Veya yolda giderken arkanızdan gelen bir kamyon sizi ezer geçerse sizi kim korur?”
Bekir tehditlere pabuç bırakacak biri değildir. Milletvekilinin sözünü keser. Şiddetli bir şekilde elini masaya vurur: ALLAH
Ardından arkadaşlarıyla birlikte evi terk ederler.
Beni Allah korur
Aradan bir süre geçtikten sonra benzer bir hadise daha yaşanır. Bu sefer konu Nur Talebelerinin davasıdır. O günlerde Doğu illerinin birinde 11 nur talebesi tutuklanmıştır. Bekir vekâletlerini alarak duruşmaya gelecektir. Fakat maznunlardan birisi ırkçı bir avukatın desiselerine kapılır. Güya Bekir duruşmaya gelirse mahkeme salonunda vurulacaktır. Maznun, Bekir’in Allah’ın muhafazasında olduğunu bilmiyor olacak ki bir avukat aracılığıyla haber göndererek duruşmaya gelmemesini ister.
Bekir teklife üzülür.
“Evvela sözü geçen şahıs bu davanın tek maznunu değildir. Geride daha on tane maznun var. Güvenerek bana vekâlet veren insanları, Müslüman kardeşlerimi tehdit karşısında yalnız bırakamam. Saniyen ben masum Müslümanları ve Kur’an tefsiri olan Nur Risalelerini tecziye ve müsadere taleplerine karşı savcıya karşı müdafaa ederken o da beni sırtımdan vurdurtabilir. Şehitlik benim arayıp da bulamadığım nimet. Ben nefsimi değil Hakk’ı müdafaa ederim. O da kendisine düşeni yapabilir. Fakat beni üzen onun tehdidi değil, sizin böyle bir meselede elçilik talebini kabul edip bunu bana söylemenizdir.”
Bekir ertesi sabah yalnız olarak üstü açık bir faytona binerek mahkeme binasının bahçesine gelir. Korkusuzca binaya girerken haberi alan sözü geçen maznun -korkudan olacak- kendisini yönlendirenlerle birlikte Adliyeden ayrılır. Bekir duruşmaya girerek müvekkillerinin hepsinin beraatını sağlar. Kimse de kendisine sözlü veya fiziki olarak müdahalede bulunamaz.
Vekilim Allah’tır
Bekir hakkı ve adaleti savunurken sürekli bu tür taciz ve tehditle karşılaşır. Kendisi üzerinden Nur Talebelerinin hedef alındığını fark edince, kardeşlerini korumak adına 1973 yılında Cidde’ye taşınacaktır. Hayırlı işlerin muzır manileri çok olur. Kutsal topraklarda olsan da şeytan boş durmaz. Bekir kutsal topraklarda iman hizmetine devam ederken şeytan ayağına dolaşır durur. Cidde Radyosunda din ve iman içerikli programlar yaparken birisi ayağını kaydırmak, onu radyodan attırmak için gizliden gizliye çalışır. Bekir’in bir dostu haberi alınca durumu kendisine iletir. “N'olur güvenilir büyük birini bulun da bu teşebbüsü boşa çıkarın.” diye yalvarır.
Bekir bu sözlere, “Beni koruyacak biri var.” diye cevap verir.
Dostu bu cevaba çok sevinir. Heyecanla, “Kim o?” diye sorar.
Cevap top gibi gürleyen bir ses olur: ALLAH
Evet, Bekir’in de dediği gibi hizmette sırtından hançerlenmek, tehditlere muhatap olmak vardır. Fakat ne gam. Kervan yürümektedir. Ne mutlu Hakk’a teslim olana! Ne mutlu Hakk’ın zaferi için mücadele edene! Ne mutlu “Hasbünallahu venimel vekil” diyebilene… Ne mutlu Allah’a teslim olana ve düşmanlarını ona havale edene. “Mevla görelim neyler / Neylerse güzel eyler.”
Ruhlarına el-Fatiha.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.