Nuray KÖSE
Önce kendine not verebilir misin?
Daha doğrusu, hayatını, sorumluluğunu değerlendirebilir misin? Yani otokritik yapabilir misin?
Yılları, haftaları, günleri, saatleri, dakikaları geride bıraktın ya, onu diyorum işte, taraf tutmadan, nefsinden yana ağırlık koymadan değerlendirebilir misin yaşadığın süreci?
Güya bir yılbaşı furyasında nefsini haklı çıkarmaya, ona da pay ayırmaya kalkıyorsun düşünmeden...
Neyin yılı, neyin eğlencesi? Kimin ve kime göre?
Ey heveslerle dolu nefsim! Acaba bu dünya ebedi midir ve sen burada ebedî mi kalacaksın? Zevale ve yokluğa mahkûm dünyaların, cazibelerin, yaşam biçimlerinin, sırıtan davranışların, bilinçsiz özentilerin peşine bu kadar takılır mı hiç?
İçinde yaşadığın ve tüm nimetlerinden yararlandığın şu âlemin sahibinin sana biçtiği rolü ne çabuk unutursun?
Bu sakat düşüncelerle yüce Rabbin huzuruna gitmeye çekinmez misin?
Ecnebi dünyaların ve sırıtan simaların muhabbetini kalbinde saklayabilir misin?
Şuraya bakar mısınız, hedefsiz, amaçsız, gayesiz bir gençliğin başıboş bırakılması, sizce de çok acı değil mi?
Ey anneler, babalar, öğretmenler! Siz, evet siz, önce kendi hayatınızı yüz üzerinden değerlendirebilir misiniz? Sahip olamadığınız evlatlardan önce, yönlendirmekte acziyet gösterdiğiniz veya nemelazımcılıkla savsakladığınız öğrencilerinizden önce siz (işin farkında ve bilincinde olan öğretmenlerimizi tenzih ederiz) , kendinizi vicdan notuyla değerlendirebilir misiniz?
Giyiminizle, kuşamınızla, hayat tarzınızla, fikir ve ideallerinizle model olamadığınız nesillere not vermeden önce, gece uykularınızdan uyanınız, yozlaştırarak tüm değerlerinden soyutladığınız ve sokağa saldığınız gençliğin ıstırabını içinizdeki fıtrî feryatlarla itiraf edebilir misiniz?.. İtiraf ediniz ki, nurdan/sevgiden/saygıdan yoksun gönüllerin, zikirden uzak dillerin, duadan mahrum ellerin kahrından, ithamından ve sorumluluğundan kurtulasınız.
Eğitim ve öğretim hayatını, eğlence ve geçiştirme süreci olarak gören bir anlayışın faturası bu millete ağır gelmiştir. Haftada bir kez olsun Cuma namazları için bile gerekli kolaylığı sağlamayan yöneticilerin, dersin son on dakikasında cumaya yetişmek için camiye koşan öğrencileri yok yazan bir zihniyetin sonucu millete pahalıya mal olmuştur.
Söz dinlemeyen, sorgulamayan, hayatı ıskalayarak yaşayan sorumsuz, başıboş, ibadetsiz, kültür ve bilgiden yoksun, algılaması kıt bir gençlik orta yerde dururken, önce notu kendimize verebiliyor muyuz?
Allah'ın en kutsal emaneti bu değerlere gereği gibi fıtratlarına uygun eğitim verebiliyor muyuz?
Tamamen yozlaşmış ve çığırından çıkmış, Hz. İsa ile hiç bir alakası olmayan ve icra edilişiyle de bir peygambere ve O'nun savunduğu tevhidî ölçülerle asla bağdaşmayan bir kutlama biçiminin tâ ilkokul döneminden (istisnalar hariç) oluşturmanın vebalini nasıl taşıyacaksınız?
Size yakışan, kendi öz değerlerinizin ruhlara ve gönüllere nakşedilmesi değil midir? Körü körüne taklitçilikle gözleri şaşı olanların, doğru yöntemlerle doğru nesiller yetiştirebilmesi mümkün değildir.
Yeniden ruh kökümüze inmenin, değerlerimizi vermenin zamanı gelip geçmektedir. Bir kaç nesil ciddi zayiatlarla feda edildi bu uğurda. Hiç değilse bundan sonraki nesillere kıyılmasın!
Müslüman mahallesinde salyangoz satanlara artık "dur!" denmeli, ciddi bir biçimde Kur'âna ve Hakk'a dönülmelidir.
Dönülmelidir ki, İstiklâl Marşımız daha anlamlı ve yüksek gür sadâ ile yankılanmalı.
İsyankâr, dik kafalı, şımarık bir gençlik yerine, donanımlı, erdemli, iffetli, hayalı, takva ehli bir neslin özlemi var içimizde...
Geleceğimiz sağlam ve emin ellerde olmalı. Aksi takdirde, Vicdanlarını sorgulayamayanlar, geleceğimiz de sorgulayamazlar.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.