Rasim ÖZDENÖREN
Ortadoğu'da tarih yeniden yazılıyor
Aslında tarih her an yazılıyor. Ancak kişisel öykümüzün mutluluk anlarını yazmaya güç yetiremeyen kalem tarih konusunda da mutluluğa ve huzura tekabül eden dönemleri yazmaya güç yetiremez.
Siyasal tarih ne yazıyor sanıyorsunuz?
Siyasal tarih savaşları anlatmıyor mu? Siyasal tarih, aslında baştan sona savaşların tarihinden ibaret değil mi?
Siyasal tarih savaştan önce savaşın nedenlerini; savaş esnasında onun seyrini; savaştan sonra da barışın statüsünü belirleyen şartları anlatmıyor mu?
Savaşın nedeni ya da nedenleri, bir önceki barış halinin ihlaline tekabül eder.
Savaşın seyri, yeni barışı oluşturmanın şartlarını tesis etmenin zeminini hazırlar.
Savaş sonrasında ise barışı yeniden kurmanın şartları belirlenir.
Böylece şunu söylemiş oluyoruz (tekraren): siyasal tarih dediğimiz kavram baştan sona bir savaş tarihidir ya da savaşa ilişkin bir tarihtir. Siyasa, zatında savaş karşıtı bir kavramı ifade etmesine rağmen, siyasal tarihin savaşa nispeti paradoksal bir tecelli: buna da tarihin ironisi diyelim...
Kötü veya olumsuz şartlara isyan edilmeyeydi, o şartlar kendi düzenleri istikametinde sürüp gidecekti.
Devri Cahiliye döneminin bir noktasında Peygamber ortaya çıkıp sürüp giden şartlara isyan etmeseydi, binlerce yıldan beri sürüp gelen durum öylece sürüp gidecekti. Kimsenin de aslında, içinde binlerce yıldır yaşayıp gittiği o şartlara itiraz ettiği yoktu.
Ama günün birinde bir insan ortaya çıkıyor ve sürüp gelen adalet anlayışının doğru olmadığını haykırıyor. Birkaç kişi dışında bu haykırışa kimse kulak vermiyor. Haksızlık neresinde bu işin diye düşünüyorlar. Peygamberin adil bulmadığı putperest hayatı onların geçimine zemin teşkil eden bir hayat tarzıdır aslında. "Bu putlardan size fayda gelmez" itirazına karşı, onlar da: "Yanılıyorsun, biz geçimimizi bu putlar sayesinde temin ediyoruz, bu putların Arabistan'ın dört bucağından ziyaretçileri var; onlar bu putları ziyaret için geldiklerinde biz de onlara hizmet veriyoruz ve onlarla ticaret yapıyoruz" definde bulunuyorlar.
Böylece şuraya varmış olduk: Devri Cahiliye'de –ki bu devir Resulullah'ın hemen öncesine tekabül eden kısa bir süre değil, bilakis geriye doğru giden yüzlerce, binlerce yıllık bir süre- yaşayan insanların dikkate değer bir tarihi yoktu. En dikkate değer olay Resulullah'ın doğumu sıralarına rastlayan Ebrehe ordusunun Mekke'ye saldırma teşebbüsüdür.
Şunu söylemiş oluyoruz: Bir yerde mücerret bir despotluğun bulunması orada tarihin yazılmakta olduğuna delalet etmiyor.
Ama süre giden bir despotluğa başkaldırının başladığı an, orada tarihin yazılmaya başladığı anın da başlangıcına işaret eder.
Şimdi Ortadoğu'da tarih yeniden yazılmaya başladı.
Çünkü orada insanlar artık yaşadıklarını –hayatta olduklarını ve hayatta kalmak istediklerini- kanıtlamak istiyor. Orada, oranın insanları biz varız ve buradayız, diyor. Bunu kanıtlamak için meydanlara dökülüyorlar. Bunu kanıtlamak için haykırıyorlar. Bunlar bir iradenin, var olma iradesinin göstergesidir.
Köle, köle olduğunu kabul ettiği sürece onun bir tarihi olmaz. Olamaz. Köle için tarihin başlayabilmesi efendisine: "Ben buradayım ve artık sana itaat etmiyorum!" diyebilme iradesini açıklamasına bağlıdır.
Ortadoğu'da şimdi yapılan budur. Milyonlarca insan, başlarında bulunan despota isyan ediyor. Ona: "Ben buradayım ve seni artık başımda yönetici olarak kabul etmiyorum!" diyor.
Ortadoğu'da tatile girmiş olan tarih, şimdi yeniden başlıyor.
Ortadoğu'da yeni bir tarih yazılıyor.
İşitmekte olduğumuz hışırtılar, yazılmakta olan bu yeni tarihin kalem sesleridir.
Ortadoğu halkları tarih sahnesine çıkmaya teşebbüs ediyor. Hiçbir gerici güç bu teşebbüsü önlemeye güç yetiremeyecektir, Allahın izniyle.
Yeni Şafak
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.